• BIST 10025.47
  • Altın 2976.723
  • Dolar 35.1352
  • Euro 36.6264
  • Lefkoşa 9 °C
  • Mağusa 8 °C
  • Girne 11 °C
  • Güzelyurt 8 °C
  • İskele 8 °C
  • İstanbul 5 °C
  • Ankara 4 °C

Schulz da geldi aşk dedi gitti..

Derviş DOĞAN

Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz adaya geldi.

Önce Kıbrıslı Rum Lider Nikos Anastasiadis ve ekibi ile görüştü.

Ardından Kıbrıslı Türk Lider Mustafa Akıncı ve ekibi ile biraraya geldi.

Açıklamalara baktığımız zaman her iki görüşmenin de yararlı geçtiğini anlıyoruz.

AP Başkanı Martin Schulz umutlu olduğunu söyledi.

Aşktan bahsetti.

Birbirinizi sevin aşık olun dedi.

Ve Kıbrıs’ın yeniden birleşme ihtimalinin gerçek ve güçlü olasılklarla ortaya çıktığını belirtti.

Adada olası bir çözüme Avrupa Birliğinin destek verdiğini bir kez daha deklare etti.

Sayın Schulz taraflara da çağrı yaparak detaylarda boğulmayın dedi.

Hatta Avrupa Birliğinin Kıbrıs’ın  en büyük garantisi olacağına da işaret etti.

Elbette Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz’un  Kıbrıs ziyareti bu açıdan çok önemli bir ziyaretti.

Onun hemen ardından İngiltere’nin Avrupa Bakanı David Lidington’un Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirmesi ve çözüme destek belirtmesi elbette önemli gelişmedir Kıbrıs sorununa dair.

Ve/ fakat yeterli değil.

Zira iş yine dönüp dolaşıp tarafların insiiyatifine kalacak.

Kim bu taraflar?

Öncelikle Kıbrıslı Rumlar, Türkler.

Sonra İngiltere Yunanistan Türkiye üçgeni var.

Sürece olumlu ya da olumsuz etki edebilecek güçler.

Onların ardından da bölgeye ince ayar veren ABD geliyor.

Avrupa Birliği de kıyıdan kıyıdan sürece müdahil olmaya çalışıyor ama ihtiyatlı.

Arada Rusya’da birşeyler karıştırıyor ama, öyle büyük bir etkiye sahip değil.

Malum AP Başkanı Schulz temaslarını tamamlayıp adadan ayrıldı.

İyi dileklerini, yapıcı niyetlerini, aşk beklentilerini,umut ettiklerini geride bırakarak.

Hoş bizler bu temennileri 40 yıldır duyuyoruz.

Ha oldu, ha olacak.

Doluya koyuyoruz olmuyor.

Boşa koyuyoruz dolmuyor.

Çözüm diyoruz.

Barış içinde yaşayalım diyoruz.

Ortak bir vatan inşa edelim diyoruz.

Mevsimler gelip geçiyor.

Yıllar nesilleri değiştiriyor.

İkitidarlar gelip geçiyor.

Liderler değişiyor.

Müzakereciler değişiyor.

Yeniden yeniden görüşmeler yapılıyor.

Müzakereler sürdürülüyor.

Ama bir sonuç alınamıyor.

Ayrılık her seferinde biraz daha kalıcılaşıyor.

Yine hayal kırıklıkları yaşanıyor.

Yine umutsuzluk hakim oluyor.

Peki neden?

Çünkü siyasette çareler tüketiliyor da ondan.

Siz hiç temelsiz bir  binanın yükseldiğini gördünüz mü?

Yok.

Göremezsiniz de..

Zira temelsiz bir bina inşa edilemez.

Anında çöker.

E peki biz niye uğraşıyoruz temelsiz bir bina yapmak için?

İşte benim anlamakta zorlandığım da bu.

Tutturmuşlar bir bütünlüklü çözüm de gidiyorlar.

Ama bırakın bütününü urubuna bile henüz ulaşmış değiliz.

Masa üzerinde anlaşılanla, fiiliyatta uygulanacak olanlar örtüşmüyor.

Güven Yaratıcı Önlemleri almak yerine bütünlüklü çözüm esasını takıntıya dönüştürdük hep beraber.

Süreci ısrarla tıkamaya devam ediyoruz.

Karşılıklı  olarak tabi.

Oysa parça parça çözümü deneyebilirdik bu süreçte.

Karşılıklı güvenin tesisi için çaba sarfedebilirdik.

Bu yönde politikalar üretebilirdik.

Karşılklı açılımlar yapabilirdik.

Ama yapamadık.

Zira bunları yaparsak, bütünlüklü çözüm fırsatını kaçırmış olacaktık.

Buna inanılıyordu..

Oysa madem bu sorunu bütününü çözemiyoruz, ya da çözmekte sıkıntılar yaşıyoruz.

Gelin bunu yavaş yavaş parçalara ayırarak çözelim.

Parça parça çözümü zorlayalım.

Birini bitirelim, zemine adapte edelim, diğerine başlayalım.

Bir görelim bakalım nelerin, yürüyüp yürümeyeceğini.

Ona göre tedbirler alalım, stratejiler geliştirelim.

Diplomasiyi buna entegre edelim.

Ekonomiyi buna sentezleyelim.

Halkların birlikte yaşama ve işbirliği yapma potansiyelini geliştirelim.

Aşık olalım sevelim, sevilelim.

Güveni tesis edecek  adımları birlikte atalım.

Ama yok.

İlla ki bütününü çözmemiz gerekir.

Yıllardır aynı yöntemlerle deniyoruz karşılklı olarak.

Al, ver noktasına takılıyoruz.

Mülkiyet başlığında tıkanıyoruz.

Garantörler mevzusunda ayrılıyoruz.

Federal vatandaşlıklarda uyuşamıyoruz.

Dönüşümlü başkanlıkta örtüşemiyoruz.

Su konusunu ortak kazanıma çeviremiyoruz.

Enerji paylaşımında iş birliği yapamıyoruz.

Yetki karmaşasında boğuluyoruz.

Kısacası yapamıyoruz.

Olmuyor.

Olmayınca da taraflar birbirlerini suçlayarak yeni zamanlara yöneliyoruz.

Ömrümüz gidiyor.

Nesiller Kıbrıs sorunun içinde doğup doğup, ölüyor!

Ve/fakat bir türlü ulaşamıyoruz Kıbrıs sorununun bütünlüklü tarafına.

Yoruluyoruz.

Kaygılarımız artıyor.

Belirsizlik hepimizi yıpratıyor.

Önümüzü göremiyoruz.

Çabalar boşa gidiyor.

Onca emek heba oluyor.

O zaman niye bu ısrar?

Çözümsüzlük için mi?

Kaldı ki,yıllardır denenen bir yöntemde  başarı sağlanamıyor ve nihai bir sonuca ulaşılamıyorsa,onca çabaya rağmen hala sonuç sıfır ,sıfır elde var sıfır noktasındaysa,bunu denemeye değer buluyorum.

Ben parça parça çözüme gidilebilecek bir Kıbrıs sorununda varılacak her uzlaşının bütünlüklü çözüme katkı sağlayabileceğine inananlardanım.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları