Ülkede diyabet ve diyabet riski var ama bilinç yok… En yüksek riskli ülkeler konumunda bulunan Kıbrıs’ta, halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen ‘diyabet’ bilincinin olmadığı dikkat çekiyor.
“DİYABETİN YAYILMA HIZI EN YÜKSEK ÜLKE”: Avrupa’da diyabetin yayılma hızı en fazla olan ülkenin Türkiye olduğu, Kıbrıs’ta ise bu durumun Türkiye’nin iki katı olduğu belirtiliyor. Toplumun yaklaşık yüzde 30’unun ya diyabet hastası olduğu ya da diyabet hastalığına yakalanma potansiyeli olduğu belirtiliyor.
Bugün Kuzey Kıbrıs’ta ‘obezite’ nedeni ile 2 tip diyabet hastalığına yakalanan 12-14 yaşlarında gençler olduğuna dikkat çekiliyor.
“TOPLUMDA DİYABET BİLİNCİ YOK”: Toplumda diyabet oranının yüksekliğine rağmen, diyabet bilincinin ölçülmesi için herhangi bir yöntem geliştirilmediği; diyabetlilerin yarısının diyabetli bile olduğunu bilmeden yaşadığı ve bilenlerin bir kısmının teşhis konduğu halde ‘diyabetli olduğuna’ inanmadığı; bir kısmının da diyabetli olduğunu sakladığı belirtiliyor.
Rana SARRO
Toplumun yaklaşık yüzde 30’unun ya diyabet hastası olduğu ya da diyabet hastalığına yakalanma potansiyeli olduğu belirtiliyor.
2008 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan diyabet taramasında yaklaşık 32 bin diyabet hastasının, 55 bin ise gizli şekeri olan insan olduğunun tespit edildiği belirtiliyor.
Tarama yapıldığı zamandan bu güne gizli şeker olanların yarısından fazlasının diyabet hastası olduğu kaydediliyor.Yapılan çalışmalara göre gizli şeker olanların her yıl yüzde 10 civarının diyabet olduğu belirtiliyor.
Avrupa’da diyabetin yayılma hızı en fazla olan ülkenin yüzde 14 oranıyla Türkiye olduğu, Kıbrıs’ta ise bu durumun Türkiye’nin iki katı olduğu belirtiliyor.
Bugün 2013 yılı itibarı ile dünyada 382 milyon diyabetli olduğu ve bu rakamın 2035 yılında 592 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun tüm ülkelerin katılımıyla 20 Aralık 2006 tarihinde gerçekleştirdiği oturumunda, diyabetin bulaşıcı olmamasına rağmen ‘kronik bir hastalık’ olarak kabul edildiği belirtiliyor.
Toplumumuzda obezitenin yetişkinlerde ve gençlerde hızla yayıldığı, ‘Obezite’ ile birlikte başta diyabet olmak üzere tansiyon, kan yağları gibi birçok hastalığın da arttığı, bugün Kuzey Kıbrıs’ta 12-14 yaşlarında ‘obezite’ nedeni ile 2 tip diyabet olan genç olduğuna dikkat çekiliyor.
Toplumda diyabet bilincinin ölçülmesi için ise herhangi bir yöntem geliştirilmediği ve toplumda diyabet bilincinin olmadığına işaret ediliyor.
Kıbrıs Türk Diyabet Derneği Koordinatörü Caner Arca, Detay Gazetesi’nden Rana Sarro’nun sorularını yanıtladı.
“TOPLUMUN YÜZDE 30’U DİYABETTİR”
2008 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan diyabet taramasında 20-79 yaş aralığında yetişkin kişilerde yüzde 11,2 diyabetli ve yüzde 18 prediyabetli (gizli şeker) olduğunun saptandığını belirten Caner Arca, “Bunun anlamı açıktır. Toplumun yaklaşık %30’u ya diyabettir ya da diyabet olma riski mevcuttur. Ülke nüfusunun 300 bin olarak belirtildiği tarihte, yaklaşık 32 bin diyabet ve 55 bin gizli şeker olan kişinin tespit edildiği açıklanmıştı” dedi.
“YARISI DİYABET OLDUĞUNU BİLMİYOR”
Yapılan çalışmaların, gizli şeker olanların her yıl yüzde 10 kadarının diyabet olduğunu; tarama yapıldığından bu güne gizli şeker olanların yarısından fazlasının diyabet olduğunu öne süren Arca, “Ne yazık ki bu insanların yüzde 50’si diyabet olduklarını bilmeden yaşıyorlar. Bu büyük bir tehlikedir. Çünkü bu insanlar bir gün doktora diyabetin komplikasyonları olan kalp krizi, felç, böbrek yetmezliği, körlük gibi durumlarla gidebilirler” dedi.
“KIBRIS DİYABET RİSKİNİN EN YÜKSEK OLDUĞU ÜLKE”
Yapılan araştırmalara göre, Avrupa’da diyabetin yayılma hızının en fazla olduğu ülkenin, yüzde 14 oranıyla Türkiye olduğu; Kıbrıs’ta ise bu durumun Türkiye’nin iki katı olduğunu belirten Caner Arca, “2013 yılı itibarı ile dünyada 382 milyon diyabetli olduğu ve bu rakamın 2035 yılında 592 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor” dedi.
“DİYABET ÇOK HIZLI YAYILIYOR”
Diyabetin çok hızlı yayıldığını belirten Caner Arca, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun tüm ülkelerin katılımıyla 20 Aralık 2006 tarihinde gerçekleştirdiği oturumunda, diyabeti bulaşıcı olmamasına rağmen “kronik bir hastalık” olarak kabul ettiğini kaydetti ve “O toplantıda alınan bir kararla ülkelerin diyabetle mücadele politikaları geliştirmeleri ve bunu genel sağlık politikalarına entegre etmeleri kararı almıştır. Yine alınan kararla 14 Kasım Dünya Diyabet Günü artık Birleşmiş Milletler günü olarak kabul edilmiştir” diye konuştu.
“VÜCUT YAPILARI 50 YAŞLARINDAKİLER GİBİDİR”
Diyabetin bu denli hızla artmasının, özellikle teknolojik gelişmenin dayattığı yaşam biçiminin, bol enerjili gıdalarla beslenme ve hareketsiz bir yaşam ile doğrudan ilişkili olduğunu anlatan Arca, “Çıplak gözle bile görülebilir ki toplumumuzda obezite yetişkinlerde ve gençlerde hızla yayılmaktadır. Obezite ile birlikte başta diyabet olmak üzere tansiyon, kan yağları gibi birçok hastalık da artmaktadır. Bugün Kuzey Kıbrıs’ta 12-14 yaşlarında ‘obezite’ nedeni ile tip 2 diyabet olan gençler var. Bu durum belki şöyle de söylenebilir, tip 2 diyabet olan bu gençlerin vücutları 50 yaşlarındaki kişilerin vücut yapıları gibidir” dedi.
“DİYABET OLMA RİSKLERİ…”
Diyabetin riskleri arasında, ‘40 yaşın üzerinde olmak, yakın aile bireylerinde diyabet olması, gebelik döneminde anne adayının gebelik diyabeti olması, 4 kilodan ağır bebek doğurmanın’ yanı sıra, vatandaşların doğru beslenme, hareketli yaşam ve egzersizi yaşamının bir parçası haline getirmesi halinde değiştirebileceği risk faktörlerini ise, Caner Arca şöyle sıraladı:
“Obezite ve yanlış beslenme alışkanlıkları, yüksek kan yağları, ‘polikistik over’ hastalığı, hareketsiz yaşam’ gibi riskler değiştirilebilir. Diyabet olsak bile komplikasyonlarını yaşamadan sağlıklı bir ömür geçirebiliriz.”
“ÜLKEDE DİYABET BİLİNCİ YOK”
Toplumda diyabet oranının yüksekliğine rağmen, diyabet bilincinin ölçülmesi için herhangi bir yöntem geliştirilmediği; diyabetlilerin yarısının diyabetli bile olduğunu bilmeden yaşadığı ve diyabetli olduğunu bilenlerin bir kısmının teşhis konduğu halde ‘diyabetli olduğuna’ inanmadığı; diyabet olduğunu bilenlerin bir kısmının da diyabetli olduğunu sakladığını belirten Caner Arca, şöyle konuştu:
“Ki bu kişiler diyabetin ne olduğunu bilseler, nasıl baş edilebileceğini bilseler diyabetlerini saklamazlar, aksine çevrelerindeki herkese bunu duyururlar.”
“DİYABETİ BİLMEK TEORİK OLARAK BİLMEK DEĞİLDİR”
“Öte yandan diyabetli olduğunu bilenlerin birçoğu doktorun verdiği ilacı kullanarak diyabetle baş edebileceğini sanıyor ama ilacın ne işe yaradığını bilmediğinden zamanında kullanmıyor.
Diyabetinizi nasıl kontrol altına alıyorsunuz diye sorulduğunda; genellikle verilen cevap; “patates yemez, makarna yemez, sebze ağırlıklı beslenir” şeklinde olur ki bu diyabetliler sadece karbonhidrat yemeyerek veya az yiyerek diyabeti kontrol altına alabileceklerini sanıyorlar. Diyabetlilerin birçoğu eşinin - kadın veya erkek fark etmiyor- hasta olduğunu kabul etmeğine inanıyor ki aslında bu doğru bir kanıdır.
“İLAÇLARINI ZAMANINDA KULLANMIYORLAR”
“Bir noktaya daha dikkat etmek gerekir. Eğer evde aile fertlerinden biri, özellikle de bir yaşlı diyabet ise ve evde ona ayrı yemek pişiyorsa diyabeti biliyoruz deseler bile bu gerçek değildir. Diyabeti bilmek teorik olarak bilmek anlamında olmamalıdır. Bilgiyi kendimiz ve çevremizdekiler için kullanamıyorsak, bu bilgileri yaşam tarzımız haline getiremez isek, diyabeti biliyoruz diyemeyiz. Bunun yolu uzmanların kontrolünde ‘toplu eğitimlere’ katılmaktır. Başkalarının tecrübelerinden, yapabildiklerinden faydalanmak, birbirlerini başarabilmek için teşvik etmek ancak bu eğitimlerle olanaklıdır. Öte yandan diyabetli olduğunu bilenlerin birçoğu doktorun verdiği ilacı kullanarak diyabetle baş edebileceğini sanıyor ama ilacın ne işe yaradığını bilmediğinden zamanında kullanmıyor.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.