Belenmedik bir misafir ile karşılaştık. Pazar gününün ilk saatleriydi ve garaj yoluna girmeye çalıştığımızda birkaç gündür garaj duvarında otururken gözüme takılan bir kediyi yürürken gördüm bu sefer. Turuncu beyaz tüyleri vardı. Aslında kedinin miyavlama sesleri ile dikkatimizi çekmişti. Dediğim gibi 1-2 gündür kedi gözüme takılıyordu ama kendinin 3 bacağı olduğunu daha önce fark etmemiştim. Ortaköy’de ana cadde üzerinde bulunan evimin sokağında birçok kez trafik kazalarına şahit olmam nedeni ile ilk olarak o dakikalarda bir aracın kendiye çarptığını ve bacağını kopardığını düşündüm. Ardından kediye yaklaşım kontrol edince, sokak kedisi olmayacak kadar bakımlı olduğunu ve bir bacağının ameliyat edildiğini fark etmem geç olmadı. Pazar gecesi yastığa kafamı koyduğum dakikalarda ve dün tüm gün boyunca bu kediyi düşündüm. Olay kuru bir hayvan sevgisi değil aslında. Vahşi yaşam koşullarında bir kedinin hayatta kalma mücadelesinde diğerler sakatlanan kedilerden biraz şanslı ve azimli, engelsiz olanlardan ise daha şanssız olduğu gerçeği ile yüzleştim. Kedi dün sabah yine evimin kapısındaydı. Peki ya diğerleri? Engelli bilinci ülkemizde maalesef yok. Geçtiğimiz günlerde sevgili dostum Murat Kartin ile Detay’da engelli bireyleri de bünyemize katmak, engelli bilincini geliştirmek adına hedeflediğimiz bazı projelerimi paylaştım. Sevgili Murat Kartin ile ortak projeler yürütmek adına sözleştik. EngelSİZ Detay çalışmalarında reklam kaygısından uzakta çalışmaları sizinle daha yoğun şekilde paylaşacağız ve ülkemizdeki “Engelli Mekanların”, yani engelli dostu olmayan restoran, kafe, bar, sinema gibi işletmelerin karnelerini sizinle buluşturacağız. Mekansal anlamda ülkemizde ne engelli tuvaletleri var, ne de mekanlara ulaşmak için engelli rampaları. Görme engelli iseniz radyo ve televizyonların vicdanı ile buluşuyorsunuz. Bunun ötesinde standart bir teknolojiyi bulamıyorsunuz. Zaman zaman ben mi çok hassasım diye düşünüyorum? Bir iş insanı, bir gazete sahibi, bir gazeteci olarak kalbim kimi anlarda taşlaştığını düşünsem de, güçlü olmanın güç birliğinden geçtiği bilincindeyim. Ben kazanırken, toplum kazanmasa, enerjimi sosyal, kültürel, sportif, vs faaliyetlerin gelişmesine de kanalize etmezsem insan olmayacakmışım gibi geliyor. Maalesef iş dünyası çoğu zaman kazanma odaklı. Başta engelli bireyler olmak üzere toplumun gelişimini güçlendirecek bireyleri, gençleri, çocukları desteklemek adına faaliyetlerde, ortaklıklarda bulunmuyorlar. Bencilce, cahilce, çıkar odaklı ilişkilerde, gerçekte eminim ruhlarında onlar kaybediyorlar.