32 yılda pirinci analiz etmeyi de öğrenebilseydik iyiydi.

Derviş DOĞAN

Pirinç memlekete geldi. Piyasaya da dağıtımı yapıldığına göre, ilgili birimlerin kontrolüne tabi tutulmuş olması lazım. Sonuçta bu ülkeye ithal edilen bir gıda ürününden bahsediyoruz. Sağlığa uygun mu? Değil mi? Noktasında gıda ürünleri ülkeye girerken ilgili birimler tarafından bir denetime mutlaka tabi tutulurlar.(Sağlık Bakanlığına bağlı birimler ve Tarım Bakanlığına bağlı birimler) Bu denetimler muhteviyatında plastik olduğu iddia edilen pirinç için de yapılmıştır ki,denetim mekanizmasının başındaki kişi, söz konusu pirinçlerin plastik değil de belki bayat olabilecekleri konusunda görüş bildirdi. Olamaz mı? Elbette olur. Pirinç muhteviyatında plastik ihtiva etmez de, bayat olabilir. Umarım öyle de olur. Ve pirinçler plastik katkı yerine bayatlamış olur. Lakin bunun için söz konusu iddiaları araştırabilmek için bile ,Kıbrıs’ın Kuzey’inde bir donanıma sahip olamamamız inanılır gibi değil. Malum bu pirinç Türkiye’ye gönderildi. Orada gerekli tahliller yapılacak ve içerisinde gerçekten plastik madde karışıp, karışmadığına bakılacak. Ya da bayat olup, olmadığına.. Peki ne var bunda? Aslında çok şey var. Bugün bu ülkede pirinç gibi bir kuru gıda maddesinin sağlığa uygunluğunun analizini yapabilecek bir donanıma sahip değilsek, böyle bir laboratuvardan yoksun isek,bu ülkeye ithal edilen başka başka gıda ürünlerinin denetimini nasıl yapıyoruz? Kısmı beni bir kez daha ürküttü. Ve doğrusunu isterseniz bir an yine Allah’a mı emanetiz? Diye kendi kendime mırıldandım. Bakın değerli okurlar, bu konu son derece önemli. Nihayetinde bugün tükettiğimiz birçok gıda ürünü var bu adada. Gerek yurtiçi, gerekse yurtdışı meşeyli. Bunun pek de önemi yok. Zira takdir edersiniz ki gıda ürünlerinin nereden geldiği değil, piyasaya sürülürken sağlıkla ilgili hangi aşamalardan geçip sofralarımıza kadar ulaştığıdır. Ve yine pirinç konusuna dönecek olursak.. Benim bundan anladığım bizim ithal edilen pirincin sağlıklı olup, olmadığı noktasında denetim yapabilecek donanımımızın olmadığıdır. Şimdi gelelim günün sorusuna. Peki ya diğer gıda ürünlerinde durum nedir? Bunun kuru fasulyesi var, kuru böğrülcesi var, kuru baklası var, pirici var, mercimeği var, bulguru var mısırı var şusu var busu var. Bir de meyve sebze ayağı var. Bütün bu ürünler, gerçekten ama gerçekten sıkı bir denetimden geçiriliyor mu? Umarım. Burada altını çizerek belirtmek isterim ki endişelerimin sebebi bu işlerle uğraşan uzman kadrosunun yetersizliği değildir. Çünkü bu alanlarda yetişmiş insanlarımızın olduğunu biliyorum. Benim ısrarla anlatmaya çalıştığım, imkanların onlara görevlerini hangi ölçüde yaptırabildiği konusudur. Zira bu bağlamda yeterli araç, gereç, teçhizata yani kısacası donanıma sahip değilsek, uzmanlar ne yapacak işin analiz ayağında? Hiçbirşey. Göz kararı, el yordamı ile işlerini yapmaya devam edecekler. Bizler de tüketiciler olarak kanser riski ile burun buruna yaşamaya. Ve gerçek olan şu ki,dün 32. kuruluş yıldönümünü kutladığımız KKTC’de, hala pirincin sağlıklı tüketime uygun olup olmadığı noktasındaki analizini bile yapabilecek durumda değiliz.