Göktaşı patlamasının ardından etrafa yayınlan uzay tozları, Dünya'nın buzul çağını yaşayacak kadar soğumasına neden oldu.
Bilim insanlarının gerçekleştirdiği yeni bir çalışma, Dünyadaki biyolojik çeşitliliğin patlamasının nedenini açıklamış oldu. Bundan 466 milyon yıl önce gerçekleşen patlamanın sonucunda ortaya çıkan toz kütlesi dünyanın donmasına neden oldu. Dünyanın donması sonucunda buzul çağı dediğimiz çağ yaşandı.
Araştırmacıların ortaya attığı iddiaya göre, 150 km genişliğindeki bir asteroit Mars ve Jüpiter arasında parçalandı. Asteroitin patlaması sonucunda ortaya çıkan dev toz kütlesi Dünya’ya doğru geldi ve Dünyanın güneşten gelen ışığı almasını engelledi. Toz kütlesinin güneş ışığını engellemesinin ardından Dünyada küresel bir soğuma gerçekleşti.
Bu büyük toz kütlesinin dünyaya dökülmesi yaklaşık 2 milyon yıl sürdü. Tozun dökülmesinin 2 milyon yıl sürmesi Dünyadaki türlerin soğumaya karşı uyum sağlamasını sağladı. Bu sayede farklı sıcaklıklarda hayatta kalabilecek canlı türleri evrimleşmiş oldu.
Asteroit ve kuyruklu yıldızlardan Dünyaya her yıl yaklaşık 40 bin ton uzay tozu düşüyor. Ancak 466 milyon yıl önce gerçekleşen asteroit parçalanmasının ardından Dünyaya her yıl olandan 10 bin kat daha fazla uzay tozu düşmüş oldu.
Araştırmacılar, milyonlarca yıl önce gerçekleşmiş olan bu uzay tozu düşüşünü anlamak için kayaçlarda bulunan taşları eriten bir asit kullandılar. Dünya dışı tozlar bu şekilde kayaçlardan ayrıldı. Kayaçlardan ayrılan elementler üzerinde yapılan bu çalışmada Dünyada nadir bulunan elementlere odaklanıldı.
Kayaçlarda yapılan bir çalışmaya örnek olarak Helyum izotopları veriliyor. Helyum, Dünyada yaygın olarak 2 proton, 2 nötron ve 2 elektrona sahip şekilde bulunuyor. Uzay tozundan kaynaklanan Helyum izotopunda ise bir nötron eksik olur. Bir nötronu eksik Helyum’un varlığı gibi nadir elementlerin bulunması tozun uzaydan geldiğini kanıtlar.
Araştırmacıların bu asteroit parçalanması üzerindeki çalışmaları buzul çağının nasıl oluştuğunu ortaya çıkarmış oldu. Bu çalışmadan önce buzul çağının nasıl ortaya çıktığı bilinmiyordu.