50 bin öğrencinin adaya akın edecek olması iştah kabarttı

Derviş DOĞAN

İlk ve orta dereceli okullar ders başı yaparken, üniversiteler de yeni akademik yıla girmeye hazırlanıyorlar. 50 bini aşkın öğrenci adaya gelmeye devam ediyor. Tabi bu arada açıkgözler boş durur mu? Ne münasebet. Okullar açık, ihtiyaçlar ortada, adaya 50 bini aşkın bir de nüfus geliyor. Fırsat bu fırsat ya, kullanmayan ne olsun diyerek zamlar peş peşe geliyor. Su dâhil, zam yemeyen temel ihtiyaç maddesi kalmadı. Ev kiraları el yakıyor, yeme, içme okul parası derken ortaya korkunç rakamlar çıkıyor. Hani hedeflerimiz var ya bizim. Bu hedeflerimizin arasında üniversitelerle anılan bir ada olmak da var ya. İşte bunun için hep beraber çalışıyoruz. Devlet politikalarımızla, eğitim ve sosyal politikalarımızla. Ekonomik politikalarımızla dört koldan çaba harcıyoruz. Öğrenci memnuniyeti, kaliteli eğitim, planlaması, akreditasyonu vs. Hepsini birer birer yok etmek için. Bindiği dalı büyük bir çaba ile kesmeye çalışan ender topluluklardanız biz. Elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. Haliyle öğrenciler de bizim ülkemizdeki üniversiteleri tercih edip geliyorlar. Bulunmayan Hint kumaşı çünkü.. Sterlin, dolar, Euro üzerinden ev kiralarını, yurt paralarını ödüyorlar. Aynı para birimleri üzerinden su içiyorlar, yemek yiyorlar. Temel ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Zannediyoruz ki alternatifsiziz. Nasılsa gelmeye devam edecekler. Beğenen gelsin, beğenmeyen gitsin, hatta hiç gelmesin. Sizce de var mı böyle bir lüksümüz? Yok elbette. Öğrencilerin yoğun olarak adaya geldikleri Türkiye'de her köşede bir üniversite var artık. Ve bu üniversiteler sadece Türk öğrencilere göre de kurgulanmıyor. Kuzey Kıbrıs üniversitelerine ilgi gösteren diğer ülkelerin öğrencileri için de cazip hale getirilmeye çalışılıyor. Hatta büyük bir kısmı bunları başardı. Yani Kuzey Kıbrıs'a öğrenci çekmek öyle sanıldığı kadar kolay değildir. Ortada korkunç bir rekabet vardır. Bugün adayı tercih edip de gelen üniversite öğrencilerinin bu tercihleri yapmalarında ki en büyük etken üniversitelerin kendi bünyelerinde gösterdikleri gayretlerdir, çalışmalardır. Üniversitelerin pazarlama stratejileridir. Ve altını çizerek belirtiyorum bunda devletin payı yok denecek kadar azdır. Hükümetler ise hiç bir zaman bu anlamda üniversitelerin önünü açabilecek politikaları üretememişlerdir. Şimdi hal böyle iken, bari bu üniversiteleri tercih edip adaya gelen öğrencilere devlet sahip çıksa, onlara korunup, kollandıklarını günlük yaşamlarında hissettirebilse fena mı olurdu? Elbette olmazdı. Kimseler de öğrenci üzerinden fırsatçı zihniyetlerle ticaret yapmaya yeltenmezdi. İnsafsızca kar paylarını artırmaya çalışmazlardı. Denetleyen olurdu. Hesap soran olurdu. Ama nafile.. Allah akıl versin. 50 bini aşkın öğrencinin yüksek öğrenim için adada bulunmasını ticari ahlaktan yoksun sömürücü bir zihniyetle algılayan simsarlar var. Devletin denetim zafiyetinden yararlanarak fahiş fiyatlarla kazançlar elde etmeyi ticaret zanneden kan emiciler. Ve bunlara fırsat veren bir devlet..