"Salgın süreci, yalnız yaşayan ve sağlık çalışanı olan engelli kadınlar için daha zordu. Tam anlamıyla yalnızlaştırıldığımızı söyleyebilirim."
Çanakkale'de ortopedik engelli bir kadın olan Dicle, yaşadığı salgın sürecini böyle özetliyor. Dicle, yalnız yaşıyor ve aynı zamanda bir sağlık çalışanı. Pandemi, onu herkesten daha fazla zorlamış. Engelli sağlık çalışanlarına ek gelir sağlanmadığını, destek görmediğini, aksine maddi olarak zorlandığını söylüyor:
"Benim için zor geçti, çünkü yalnızdım. Toplu taşımaya binmemek için taksi kullandım. Yol 45 dakika sürüyor. Maaşımın yarısı taksiye gitti diyebilirim."
Engelli Kadın Derneği tarafından hazırlanan "Covid-19 Pandemi Sürecinde Engelli Kadınların İnsan Hakları" raporuna göre, ev dışından herhangi bir destek alamayan engelli kadınlar alışveriş ya da ev temizliği gibi işlerde güçlük yaşıyor. Dicle, onlardan biri. Engeli nedeniyle su pompası takamıyor. Damacanayı getiren şirket, sağlık çalışanı olduğu için su pompasını takmak istemeyince komşuları yardım etmiş. Tam da bu nedenle "Zorluğu gördüm fakat dayanışmanın önemini de gördüm" diyor. Salgın nedeniyle eve temizlik için destek alamaması da onu mağdur etmiş. Kendi deyişiyle "kolunun yetmediği işlerde" yine kimi zaman komşuları koşmuş. Komşu denince, aklına gelen başka bir durum daha var:
"Benim gibi ortopedik engelliler için asansör önemlidir. Bu süreçte 'Komşulardan biri kanser hastası, asansörü kullanmayayım' dediğim oldu. Saymakla bitmeyecek bir süreç gerçekten…"
"Engelli ve kadınsanız şartlar iki kat daha zor"
Salgın süreci Dicle'nin de ifade ettiği gibi, özel düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle engelli kadınlar için daha zor geçiyor. "Engelli ve kadınsanız, şartlar iki kat daha zor" diyen Özlem Kara da bu eksikliklere dikkat çekiyor. Özlem, görme engelli bir avukat. Benzer durumdaki kadınlara göre daha korunaklı olduğunu düşünüyor. Örneğin, adliyeye giderken kurum aracı kullanabiliyor. Ancak bu korunaklı durum, adliyeye gidene kadar. Görme engelliler açısından salgın sürecinin zorluklarla dolu olduğunu, risklere daha açık olduklarını ifade ediyor:
"Adliyede benim gibi pek çok arkadaşım bir yardımcıyla işlerini halletmeye çalıştı. Kim maske takmış kim takmamış, bilemiyorsunuz. Hayata karışmak için diğerlerinin desteğine ihtiyacımız var ama onlar için de destek sağlamak problemli hale geldi."
Zemine dokunma ihtiyacı nedeniyle virüsle temas etmeye daha açık olduklarını yineliyor. 65 yaş üstü anne ve babasıyla yaşayan Özlem, onlar da dışarı çıkamadığı için işlerin daha zor hale geldiğini söylüyor. Evini temizleyemeyen, kişisel bakımını karşılayamayan arkadaşları var. Bir de tabii dışarı çıkma söz konusu olduğunda yaşanan sıkıntılar var.
"'Salgın var, nereye çıkıyorsun? Hastalığa daha açıksın' gibi engellemelerle de karşılaştık. Önyargıların üstüne bir de pandemi eklenince engelli kadınlar açısından travma iki kat ağır geldi ve bu süreçte özel bir destek sağlanmadı."
Engelli Kadın Derneği, pandemi sürecinde engelli kadınların kamu kurumlarının hizmetlerine ve sağlık, istihdam gibi haklarına erişim, hakkında bilgi edinme başvuru yaptı, ancak cevap alamadı.
"Kafa yükü çok yoruyor"
Çalışan kadınların pandemi zamanında karşılaştıkları bir diğer sorun da artan ev içi yük. Kadınların bu yükü partnerleriyle eşit paylaşabildiğini söylemek zor. Filiz, bu durumdan memnuniyetsizlik duyan kadınlardan. Bir reklam şirketinde çalışan 28 yaşındaki Filiz, salgın sürecinde evlenmiş. Bir yıldır evden çalışıyor. Filiz, mesai kavramının ortadan kalktığını söyleyerek "Öğle arası yok artık. Akşam gelen e-postalar, sürekli çalışmak var" diyor. Eşi de özel sektör çalışanı. Filiz, ev içi yükün paylaşılması konusunda eşitliğin bir yanılsamadan ibaret olduğunu görmüş:
"Artan ev işlerine dair planlamayı ben yapıyorum. Planlama görevi üzerine biniyor ve bu da bir iş yükü. Kafa yükü yani. Çocuklu arkadaşlarımdan öyle şeyler dinliyorum ki sanki ev işi sadece kadında, erkek çalışıp dinlenmeye çekiliyor gibi."
Pandemi olmasa bir ev işçisinden destek almayı düşünürmüş, çünkü desteğe ihtiyaç duyuyor ama şu an bu pek mümkün değil. Bu süreçte ev içi yük kadar zorlayıcı olan durumlardan biri de eşiyle kavgalarının artması olmuş. Filiz, eşiyle ilişkisini şöyle anlatıyor:
"Yirmi dört saat beraberiz. Karşılıklı tahammül seviyeleri çok aşağı indi."
En çok tartışma yaşadıkları meselelerin başında, "verilen görevi unutmak" geliyor. Filiz, bunu anlamakta zorlanıyor:
"Mesela, mutfak toplanacak. Saatler geçiyor, toplamasını söylemişim ama netice yok. Her seferinde benim mi hatırlatmam gerekiyor? Evli arkadaşlarımla aramızda en çok şikâyet ettiğimiz konu, bu kafa yükü. Çok yoruyor gerçekten."
Ev işleri kadına kalıyor
İstanbul'da yaşayan psikolog Elif de aynı sorundan dertli. Aralık ayı sonuna kadar çalışmalarını evden sürdüren Elif'in altı yaşında bir de çocuğu var. Eşi pandemi sürecinde ofisten çalışmaya devam etmiş. Böylece ev işlerinin önemli bir bölümü onun üzerine kalmış:
"Zihinsel olarak çok yorucu. Evin hem muhasebesi hem organizasyonu sende. Çocuk ne yiyecek ne edecek, hep sende. Çocuk evde, onu kontrol etmen gerek. Odaklanamadığın için işten de verim alamıyorsun. Müthiş bir zihinsel yük."
Filiz, eşi ofisten çalıştığı için ev işlerini eşit paylaşma durumu olmadığını şöyle anlatıyor:
"Hiçbir erkek yok ki bitmiş bulaşık makinesini sen söylemeden boşaltsın! Görmüyor bile onu. Ya da çamaşırı seriyor ama yağmur yağmadan toplamak aklına gelmiyor."
İşçi kadınlar: Korku ve endişe
"DİSK/Genel-İş Covid-19 Salgınının Kadın İşçiler Üzerindeki Etkileri Araştırması"na göre, salgın sürecinde kadınların işyerinde çalışma süresi azalırken ev içi işler nedeniyle çalışma süreleri uzadı. Aynı araştırma, işçi kadınların yüzde 60'ının kendi sağlığı ve sevdiklerinin sağlığı için korku ve endişe duyduğunu, yüzde 15,5'inin sosyal çevresinden kopmuş hissettiğini ortaya koyuyor.
Gamze Fırat, hastalık endişesi taşıyan kadınlardan biri. Tuzla'da güneş paneli üreten bir firmada haftada altı gün çalışan Gamze, "Sendikalı olduğumuz için pandemi sürecinde işyeri ile sorun yaşamadık ama kadınların ev yükü arttı, bu onları olumsuz etkiledi. Bir de elbette hasta olma korkusu var" diyor.
Derya ise İzmit'te bir tekstil firmasında çalışıyor. Anne ve kız kardeşiyle yaşayan Derya, "Söylemekten utanıyorum ama firma en başında salgını hiç önemsemedi ciddiye almadı. Zorlamamızla dezenfektan getirildi. Servislerde 16 kişi yan yana gidip geldik" diye konuşuyor. Günde tek bir maske verildiğini, aynı maskeyi takmamak için diğer maskeleri kendilerinin tedarik ettiğini söylüyor:
"Çalışmaya mecburuz. Önlü arkalı, yakın mesafeli çalışıyoruz. Vakalar çıkınca kendimi eve kapattığım günler oldu. Annem 67 yaşında. İş ayrı, ev desen orada da bekleyen işler var."
Burcu Karakaş
© Deutsche Welle Türkçe