NATO Zirvesi'nin ilk gününe AB ve NATO arasında imzalanan ve stratejik işbirliğinin güçlendirilmesini öngören ortak deklarasyon damgasını vurdu.
AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in imzaladıkları ortak deklarasyonda, AB ve NATO ülkelerinin öngörülemeyen yeni tehditlerle karşı karşıya olduğuna dikkat çekilerek, "Yurttaşlarımız, güvenliği sağlayabilmemiz için, her türlü imkân ve araçları kullanarak bu güçlüklerle mücadele etmemizi bekliyor" vurgusu yapıldı.
AB ve NATO, imzalanan ortak deklarasyonla birlikte mülteci krizi, siber saldırılar ve hibrid tehditlerle mücadele başta olmak üzere, birçok alanda işbirliğini güçlendirme kararı aldı.
İşbirliği stratejik öncelik
İmza töreni sonrasında açıklama yapan AB Konseyi Başkanı Tusk, "Bazen NATO ve AB, merkezleri aynı kentte değilmiş, hatta ayrı gezegendelermiş gibiler" diyerek iki kurum arasında işbirliğinin bir an önce geliştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Yeni dönemde karşı karşıya kalınan büyük tehlikelere dikkat çeken Tusk, şunları kaydetti:
"Bir üyemiz ya da kurumumuzun hibrid tehditlerle karşı karşıya kalması halinde hazırlıklı olmak istiyoruz. Saldırıları engellemek istiyoruz. Bu nedenle istihbarat paylaşımını, ilişkilerimizi güçlendirmek istiyoruz. Tehlikede olan gerçek hayattır. Kilit öneme sahip altyapımız saldırıya uğrayabilir. Bankacılık sistemimiz hacklenebilir. Yurttaşlarımız sosyal medya üzerinden dezenformasyon kampanyalarına hedef olabilir."
'Tarihi karar' vurgusu
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ise "Bu tarihi karar bizim bugüne kadar olduğundan çok daha yakın çalışmamıza imkân sağlayacak" dedi.
Genel Sekreter, hem NATO hem AB ülkelerinin çok ciddi sınamalarla karşı karşıya olduklarını belirterek, "Tüm bu tehlikelere ne NATO ne de AB tek başına karşı koyabilir. Biz ancak birlikte elimizdeki imkânlarla vatandaşlarımızı koruyacak ve komşu bölgelerimize istikrarı yansıtabilecek müthiş bir takım oluşturuyoruz" dedi.
Stoltenberg, Rusya'nın son dönemdeki saldırgan dış politikasına karşı AB ve NATO'nun birlikte hareket etmesini örnek olarak gösterirken, bir diğer başarılı örnek olarak Ege'de insan kaçakçılığını önlemek için devreye sokulan NATO'nun Ege misyonuna işaret etti. NATO Genel Sekreteri "Geçişler binlerden, neredeyse sıfıra geriledi" dedi.
Birlik zamanı
AB Komisyonu Başkanı Juncker de mülteci kriziyle mücadele kapsamında devreye sokulan Ege misyonunun AB ile NATO arasındaki işbirliğinin ne denli önemli olduğunu gözler önüne serdiğini söylerken, "Daha yakın işbirliği için her türlü sebebimiz var. İstikrarsızlığa karşı koymaya çalışıyoruz. İzolasyon ve içe kapanma zamanı değil birlik göstermeliyiz" diye konuştu.
Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs engellemedi
NATO-AB işbirliği uzun yıllar Türkiye-Yunanistan çekişmesi ve Kıbrıs sorunu nedeniyle güçlendirilememişti. 1999 yılında dönemin NATO Genel Sekreteri Javier Solana'nın girişimi sonuçsuz kalmıştı.
NATO üyesi Türkiye ile AB üyesi Yunanistan ve daha sonra birliğe üye olan Kıbrıs Cumhuriyeti arasındaki gerilim askeri ittifak NATO ile siyasi birlik AB arasındaki işbirliği çabalarını boşa çıkarmıştı.
Varşova'da imzalanan ortak deklarasyonla tüm sorunların çözümlendiğini söylemek mümkün olmasa da yeni bir döneme adım atıldığı sinyali verilmiş olundu.
Üst düzey bir NATO yetkilisi ortak deklarasyonun sadece bir açıklamadan ibaret olmadığını vurgularken bu adımın atılmasını sağlayan açılımın nedenlerini şu sözlerle aktardı:
"Şimdi her iki örgütün üyelerinde şu ortak kanaat oluştu: jeopolitik gelişmelerdeki değişim öyle bir boyuta ulaştı ki artık işbirliğini yeni bir aşamaya taşınması zorunlu. Deklarasyon her iki örgütün liderlerinin açıklaması. Ancak şundan emin olabilirsiniz. Bu sadece bir açıklama değil. Bu deklarasyonun dili, metni her iki örgütün tüm üyeleri tarafından dikkatlice okundu. Hiçbir üye itiraz etmedi. "
Deklarasyona hiçbir ülkenin itiraz etmemesinde Rusya'nın Avrupa'da yol açtığı istikrarsızlığın oluşturduğu tehdit ile NATO'nun güneyinden kaynaklanan terör ve yasadışı göç gibi yeni tehditlerin etkili olduğunu söyleyen NATO yetkilisi, hem Kıbrıs'ın hem de Türkiye'nin metni gördüğünü, dikkatlice okuduğunu ve itiraz etmediğini ifade etti.
Bu arada Türk diplomatik kaynaklar, ortak deklarasyonla işbirliğinin güçlendirilmesi hedefi ilan edilmiş olunsa da atılacak adımlarda NATO'nun karar alma sürecinin işletileceğini, böylelikle Türkiye'nin belirli bir alandaki işbirliğini onaylama ya da veto hakkının muhafaza edildiğini vurguladı.
Alman Hükümet kaynaklarına göreyse deklarasyonun işbirliği alanını genişletme gücü sınırlı. Alman yetkililer, gerçek anlamda etkin bir işbirliğinin ancak Türkiye ile Yunanistan arasındaki ihtilafların ve Kıbrıs sorununun çözümüyle mümkün olabileceğini söyledi.
Alman yetkililer, bununla birlikte son yıllarda NATO'nun Ege misyonu örneğinde olduğu gibi tarafların somut bir amaçta bir araya getirilmesinin iyi sonuçlar verilmesini sağladığına vurgu yaptı.