Altı velinin ortak imzasıyla Federal Mahkemede açılan davada veliler, Müslüman öğrencileri kimliğe dayalı ayrımcılık ve kötü muameleden korumayı amaçlayan tedbirler alınmasını öngören planın İslam dinine diğer dinlere göre ayrıcalık tanıdığını ve Müslüman öğrencilere imtiyazlar sağladığını savundu.
Vicdan Özgürlüğü Savunma Fonu adlı sivil toplum örgütünün desteğini alan veliler, ABD Anayasası'na aykırı olduğunu ileri sürdükleri planı kabul eden San Diego Birleşik Okul Bölgesi Eğitim Kurulunun (SDUSD) beş üyesinden ve bölge baş müfettişinden davacı oldu.
Davacılar, uygulamanın durdurulması için ihtiyati tedbir kararı alınmasını talep etti.
Dava dosyasında, "Plan, Müslüman öğrencileri öğrenci topluluğu içinde ayrıcalıklı bir inanç grubu olarak konumlandırmaktadır. Müslüman öğrenciler Eğitim Kurulunun cömert korumasının ayrıcalığını yaşarken, diğer dinlere mensup öğrenciler dini nitelikte ayrımcılığa ve kötü muameleye açık bırakılmaktadır" ifadeleri yer aldı.
SDUSD ise kentte örgün eğitim kurumlarında İslamofobik tavırların yaygın olduğunu ve çok sayıda olayın rapor edilmeden kapatıldığını vurgulayarak tedbirlerin gerekliliğini savundu.
Kurul, internet sayfasında yayımladığı mesajda, "Tıpkı öğrencilerimiz arasında diğer kırılgan durumdaki gruplara yaptığımız gibi niyetimiz, Müslüman öğrencilere akranları tarafından yapılan kötü muameleye dikkati çekmek. Programın amacı sorun hakkında farkındalık yaratmak ve hoşgörü ve anlayışı teşvik etmektir" ifadeleri yer aldı.
"AYRICALIK TALEP ETMİYORUZ"
Plan konusunda Eğitim Kuruluna danışmanlık yapan Amerikan-İslam İlişikileri Konseyi (CAIR), dava dosyasında yer alan iddiaların gerçeği yansıtmadığını savundu.
CAIR San Diego Direktörü Hanif Mohebi, AA muhabirine yaptığı açıklamada San Diego'da kamu okullarında eğitim gören öğrencilerin yüzde 55'inin dini kimliğe dayalı "bir tür ayrımcılığa ve kötü muameleye" maruz kaldığını beyan ettiğini belirtti.
Bunun ulusal ortalamanın yaklaşık iki katı olduğunu kaydeden Mohebi, "Biz burada ayrıcalık talep etmiyoruz. Biz sadece ayrımcılıktan ve akranları tarafından kötü muamele gören çocuklardan bahsederken bizi de diyaloğa dahil edin diyoruz. Çünkü bu çocuklar dini kimlikleri nedeniyle kötü muameleye maruz kalıyorlar" değerlendirmesinde bulundu.
Öte yandan davacı velilerden Jose Velazquez, Eğitim Kurulunun CAIR'in ders planlarını derhal onaylamasının son dereceli sakıncalı olduğunu, bu şekilde Müslüman kuruluşun okullara kendi gündemini dayatmasına olanak sağlandığını öne sürdü.
Velazquez fon aracılığıyla AA muhabirine illettiği mesajda, "Bir ebeveyn olarak tüm çocukları koruması gereken kurulun diğer öğrencileri dışarıda bırakmasından kaygılıyım" ifadelerini kullandı.
Eğitim Kurulu, planın Müslüman öğrencilere ayrıcalıklı muamele öngördüğü iddiasını reddederken devam eden dava süreci nedeniyle daha fazla açıklama yapmadı.
MÜSLÜMAN AİLELER SESSİZ KALMAYI TERCİH EDİYOR
Bölgedeki Müslüman öğrenciler ve velileri ise konu hakkında sessiz kalmayı tercih ediyor.
CAIR yetkilisi Mohebi, daha önce ayrımcılık konusunda medyaya konuşan Müslüman bir öğrencinin okul yönetiminden ve öğretmenlerden tepki gördüğünü hatırlattı. Mohebi, "Burası küçük bir muhit olduğundan böyle şeylerin konuşulması soğuk karşılanıyor. İnsanların içini dökebilmesi zor" ifadelerini kullandı.
"YÜREK PARÇALAYAN" KÖTÜ MUAMELE
Eğitim Kurulu Başkanı Richard Barrera ve Başkan Yardımcısı Kevin Beiser, "San Diego Union-Tribune" gazetesinde yayımladıkları makalede Müslüman öğrencilerin ABD genelinde dine dayalı ayrımcılığa en fazla maruz kalan öğrenci grubu olduğunu gösteren ulusal ankete işaret etti ve "Amacımız, belirli bir dini desteklemek değil, okullarımızı toplum içindeki kırılgan bir kesim için daha güvenli bir yer haline getirmektir" ifadelerini kullandı.
Temmuz ayındaki kurul toplantısında tanık oldukları olayı anlatan Barrera ve Beiser, toplantıda dinledikleri 10 yaşındaki bir Müslüman kız öğrencinin bir sınıf arkadaşının ayakkabısının topuğuyla bilerek eline bastığını ve uyarmasına rağmen ayağını çekmediğini söylediğini belirtti.
Söz konusu öğrencinin daha önce aynı sınıf arkadaşı tarafından neden başörtüsü kullandıkları konusunda sorguya çekildiğini kaydeden Barrera ve Beiser, çocuğun anlattıklarını dinlemenin "gerçekten yürek burkucu olduğunu" ifade etti.
4 Nisan'da kurulun dört üyesi tarafından alınan karar, önce kamuoyunda herhangi bir olumsuz yankı uyandırmamıştı. Muhafazakar medyanın konuyu gündeme getirmesiyle sosyal medya kanallarında karar aleyhinde yorumlar ve tartışmalar paylaşılmıştı.
Dava için henüz bir duruşma tarihi belirlenmedi.