AB'nin bile çözüm bulamadığı sorun: Yasa dışı göç

ATİNA/BRÜKSEL/BERLİN Yasa dışı göçmenlerin Avrupa'ya ana giriş noktaları arasında yer alan Yunanistan, üyesi olduğu AB'nin bile kara listesinde. İtalya'nın yasa dışı göç konusundaki sicili de Yunanistan kadar olmasa da oldukça kötü. Yasa dışı göçmenlerin varmak istedikleri ülkeler arasında yer Almanya ise çoğu başvuruyu içeriğine bakmadan geri çeviriyor. Yunanistan üyesi olduğu Avrupa Birliği'nin bile kara listesinde Yasa dışı göç, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin yıllardır karşı karşıya olduğu, dört koldan engellemeye çalıştığı ancak bir türlü çözüm bulamadığı bir sorun olmayı sürdürüyor. Yeni bir hayat ve daha iyi yaşam şartları için canlarını tehlikeye atarak Avrupa kapılarını zorlayan genç, yaşlı, çocuk, kadın, erkek binlerce insan, çoğu zaman kendilerini umdukları değil yetinmekle zorunlu kaldıkları, farklı bir hayatta kalma mücadelesinin içinde buluyor. AA muhabirleri, umuda yolculuğa çıkan binlerce Afrikalı ve Asyalı için giriş kapısı olan İtalya ve Yunanistan ile varılmak istenen noktalar arasında yer alan İngiltere ve Almanya’da göçmenlerin maruz kaldıkları uygulamaları ve bu ülkelerin politikalarını incelediler. Yunanistan, göçmenlere yönelik politika ve bu politikaların uygulanması açısından üyesi olduğu Avrupa Birliği’nin bile kara listesine girmiş durumda. Yunanistan Mülteci Forumu  Başkanı Muhamedi Yunus, bu ülkeye 2001’de gelen bir isim. Yunus, “Hayatları tehlikede olan insanlar ülkelerini terk etmeye mecbur. Bu onların son tercihi. Gerek Afganistan’da gerekse Suriye’de savaşla karşı karşıya kalanlar, sadece  hayatlarını kurtarmak için başka ülkelere gidiyor” diyor. Asıl hedefin Kuzey Avrupa ülkeleri olduğunu söyleyen Yunus, “Ülkelerini terk eden bu insanların hassas bir grup içinde yer aldıklarını ve istismar kurbanı olduklarını” belirtiyor. Yunus, insan tacirlerinin ve organ mafyasının eline düşme riskiyle de karşı karşıya kalan göçmenlerin, çalışma alanlarında da durumun kötülüğüne dikkati çekiyor. İtalya'nın sicili Yunanistan kadar olmasa da oldukça kötü Güneyden gelen göç akını ve umuda yolculukta kaybedilen yaşamlar nedeniyle AB’nin gözünü sıklıkla çevirmek zorunda kaldığı Avrupa’ya girişin en sıcak kapılarından İtalya’da da durum Yunanistan’dan pek farklı değil. Son yıllarda artan bir şekilde kaçak göçmen akınına uğrayan İtalya’nın mülteci statüsüne kabul ettiği göçmenlerin oranı ise düşük. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği İtalya Temsilciliği yetkililerinden Barbara Molinario, İtalya’ya gelen göçmenlerin mülteci olup olmamasından, koruma ihtiyacı ya da İtalya’da çalışıp çalışamayacağına kadar pek çok değerlendirmeden geçmesi durumunda, İtalyan vatandaşlarıyla eşit haklara sahip mülteci statüsünü alabildiğinden bahsediyor. Ancak teoride geçerli olan bu durumun pratiğe yansıma oranı oldukça düşük. İtalya’ya vardıktan sonra sığınma talebinde bulunanların taleplerini değerlendiren Ulusal Sığınma Hakkı Komisyonu, 2008 ve 2009’da başvuranların yüzde 9’una, 2010’da yüzde 15’ine, 2011’de yüzde 8’ine, 2012’de ise yüzde 7’sine mülteci statüsü verdi. “İtalya’da ikamet eden 64 bin mülteci” olduğunu söyleyen Molinario’ya göre bu sayı, Almanya gibi ülkelerdeki mülteci sayısıyla kıyaslanmayacak oranda düşük. "İtalya politika değiştirmeli" Uluslararası Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü’nün İtalya ayağından Chiara Palombella, göçmenlerin çok zor şartlarda yaptıkları yolcuktan sonra İtalya’ya ulaştığını aktararak, İtalya’nın acil durumda harekete geçme refleksi yerine daha fazla mülteci ve göçmeni alma kapasitesini artırmaya odaklanması gerektiğini ifade etti. Palombella, “Mülteci olarak gelenler ve yasa dışı gelenler gerçeği kabul edilmelidir. Bununla birlikte yetkililer, karşılama merkezlerinde ve bu insanların transferlerinde daha hızlı ve asgari Avrupa standartlarına uygun olarak almaya hazır olmalıdır. İtalya, mülteci ve göçmenler konusunda politika değiştirmeli” dedi. İngiltere politikalarını sertleştiriyor İtalya ve Yunanistan gibi ülkelerden giriş yaptıktan sonra göçmenlerin bir şekilde ayak basma çabası içine girdiği ülkeler arasında İngiltere de yer alıyor. Ancak İngiltere’de de göçmenler açısından hayatı daha da zorlaştıracak gelişmeler yaşanıyor. 2010’da yapılan genel seçimle göreve gelen Muhafazakar-Liberal Demokrat koalisyon hükümeti, ülkeye gelen göçmen sayısını, bir sonraki genel seçimin yapılacağı 2015'e kadar yüz binlerden, on binli rakamlara indirmeyi amaçlıyor. Bu hedefle İngiliz hükümeti, 3 yıldan bu yana göçmenlik yasasını sıkılaştırırken, ülkeye yapılan siyasi iltica başvurularında da önceki yıllara göre artış yaşanıyor. İngiltere, AB ülkeleri arasında Almanya, Fransa ve İsveç’ten sonra en fazla siyasi iltica başvurusu yapılan 4. ülke konumunda bulunuyor. İngiliz hükümeti, ülkede yasadışı bulunanlar için yaşamı zorlaştıracak uygulamalarını sürdürüyor. İngiltere İçişleri Bakanı Theresa May yeni göçmenlik yasasıyla, İngiltere’de örneğin ev sahibine kiracıdan ülkede kalma durumunu gösteren resmi belge talep etme hakkı tanıyacak, bankalar müşterilerinin göçmenlik durumlarını kontrol edebilecek. Almanya çoğu başvuruyu içeriğine bakmadan geri çeviriyor İngiltere gibi Almanya da “tercih edilen” ülkeler arasında yer alıyor. Bu benzerlik yaşanan sorunlarda da kendini gösteriyor.  Çeşitli yollardan Almanya’ya gelmeyi başaran sığınmacıların iltica taleplerini Federal Göç ve Mülteci Dairesi alıyor. Başvuruların yüzde 20’si, bu kişiden ilk giriş yaptığı Avrupa Birliği (AB) ülkesinin sorumlu olduğu gerekçesiyle içeriğine bakılmadan geri çevriliyor. Eğer söz konusu kişi ile Almanya’nın ilgilenmesi gerektiğini tespit ederse bu kişi dinleniyor ve ülkesinden neden kaçtığı ve sığınma hakkı verilip verilmemesi gerektiği araştırılıyor. Bu değerlendirme sürecinde sığınmacıların çalışma izni bulunmuyor ve çoğu zaman şehirlerin dışında oluşturulan kamplarda tutuluyorlar.