Dün gördüğüm bir haberden sonra Avrupa Birliğini artık ciddiye almamaya karar verdim. Peki neden? Nedeni ciddiyetsizlik. Nasıl yani? Lütfen okuyun.. Bugün cevheri yüksek bir zat-ı muhteremden bahsedeceğim sizlere. Önce bir sivil toplum örgütü kurdu bu zat. Başına geçti. Hoş bu sivil toplum örgütünde yıllardır genel kurul yapıldığını duymadım. Anlayacağınıız burada gademeci başkan oldu. Ve yıllardır bu sivil toplum örgütünün arkasına sığınarak işlerini yürüttü. Peki işleri nedir? Sivil toplum örgütü lideri vasfı ile nüfuslu insanlarla ilişki kurmak, iletişim sağlamak. Örneğin; diplomatik kimlik taşıyan büyükelçiler, siyasetçiler, iş insanları vs. Çalışma alanları bunlar. Ve bunda da oldukça başarılıdır. Resepsiyondan resepsiyona, davetten davete koşup duruyor yıllardır. Bugüne kadar siyaset ve iş dünyasının içinde olduğu davetleri kaçırdığı da görülmemiştir. Arada bir de tanıdığı, nazının geçtiği televizyon programcılarını ve gazeteci/ köşe yazarı sıfatını taşıyan birilerini bizzat arayıp kendine program ayarlıyor, içinde isminin geçtiği haberler yaptırıyor. Becerdiği en iyi işlerden bir tanesi de bu! Peki hepsi bu kadar mı? Değil elbet, okumaya lütfen devam edin. İstikbali bu yollarda arayan bu zat-ı muhterem daha sonra sağ bir partiden milletvekili adayı oldu. Kaybetti. Sonra aynı partiden bir kez daha milletvekili adayı oldu. Yine kaybetti. Arada eski Başbakanlardan İrsen Küçük’e de hizmet sattı. Ne hizmeti mi? Her türlü danışmanlık. Peki sonuç. İrsen Bey genel başkan olarak girdiği seçimleri kaybetti. Daha sonra bilmem hangi politikalar merkezinin direktörü olarak çıktı karşımıza. Ha bu kadar mı derken, baktık ki sanayi odasına da danışmanlık yapmaya başlamış. Önceki gün de bir haberi okurken Avrupa Birliği Proje Hazırlama Danışmanı olarak adının geçtiğini gördüm. O ne ki diye düşündüm. Vay arkadaş dedim. Bu nasıl bir cevher. Çok şaşırdım. Araştırdım tabi. Meğer bu sıfatı kendi kendine ekleyebiliyormuş insan. Kaçırır mı? Hemen ekledi. Başına da yapıştırdı AB’yi iş tamam. Hangi vasıfla, hangi uzmanlıkla derseniz, işte orası meçhul. Önce olacak iş değil dedim. Sonra bu işlerde uzmanlık sıfatı kazanmış (eğitimle tabi) birkaç dosta ulaştım. Onların bu konuda bilgisi var mı? Diye.. Yokmuş. Onlar da benden öğrenmişler, ilgili haberin linkini atmamı istediler. Attım. Şaşırdılar tabi. Yahu nasıl olur dediler. Vallahi olur dedim. Şimdi ben böyle bir Avrupa Birliğini bu saatten sonra artık ciddiye alır mıyım? Almam. Alamam. Kimse kusura bakmasın. Hem niye alayım? Bu ülkede üniversiteler var, bu üniversitelerde görev alan binlerce akademisyen var, ki birçoğu uluslararası alanda çalışmalar yapmış, makaleleri yine uluslararası dergilerde yayınlanmış kariyer sahibi insanlar, projeleri ve yayınladıkları kitaplarla ilime işık tutan yetişmiş eğitimli onca bilim insanı. Bu ülkede AB koordinasyon merkezi var. Uzman insanlardan oluşan bir çalışma grubu. Bu işleri hakkıyla, laiki ile yapabilecek insanlar. Bunlar dudurken, vitrin insanından öteye gidememiş, bugüne kadar elle tutulur, gözle görülür hiçbir başarısı olmayan summak dayılara itibar eden bir toplululuğu niye ciddiye alayım? Almam!