Adaya müdahalenin 15 Ağustos 1974’de tamamlandıktan sonra Kıbrıs’da yeni bir sayfa açılmıştır.Yunanistan’da Askeri yönetim yerini sivil otoriteye bırakmış.Cumhurbaşkanı Makarios adaya dönerek yeniden demokrasiye dönülmüştür.
Diğer taraftan ilk yazımda da belirttiğim gibi Türkiye’de Hükümetin bir kanadı Kıbrıs’da anayasal düzenin yeniden tesisini savunurken diğer tarafından hükümet ortağı MSP ise Adanın yarısının fethedildiği tezini savunmaktadır.Hükümetteki bu anlaşmazlık nedeniyle Bülent Ecevit erken seçime gitmek için Başbakanlıktan istifa etmiştir.Seçim yapılamamış arada kurulan Sadi Irmak hükümeti güvenoyu alamamış.Sonuçta Türkiye’de Milliyetçi Cephe hükümetleri devri başlamıştır.!977 seçimlerinde CHP oylarını artırmasına rağmen tek başına iktidar olamamıştır.Bu nedenle Türkiye 1 Mayıs 1977 sürecini tamamlayacak hükümetlerle yürütülmüş ve sonunda sivil yönetim 12 Eylül’de yapılan darbe ile sonlandırılmıştır.
1974 sonrası Türkiye’de iç politikada bu olaylar yaşanırken Türkiye’yi Yönetenler her geçen gün Kıbrıs’da başlangıçta Erbakan’ın ortaya koyduğu tez gibi Kıbrıs’ı kanla alınan fethedilmiş toprak olarak görmüşlerdir. Bu zihniyetten hareketle aradan 43 yıl geçmesine rağmen Kıbrıs’da çözüm gerçekleşememektedir. Bu süreç içerisinde Kıbrıs’da atılan her adımın arkasında Türkiye Cumhuriyetinin sağladığı bir menfaat vardır.
BM’nin186 sayılı kararı ile Kıbrıs Cumhuriyetinin devamı kararına Türkiye Cumhuriyeti onay vermiştir. BM’nin Kıbrıs konusunda aldığı kararlar vardır. En önemlileri 541 ve 550 sayılı kararlar hep Kıbrıs’da temsil yetkisinin Kıbrıs Cumhuriyeti’nde olmasını sağlamıştır. Türkiye adadaki varlığını sürdürmek için bütün bu kararlara hatta AİHM’in kararlarına dahi kendi çıkarları açısından sessiz kalmıştır.
31 Aralık 1995 tarihinde yürürlüğe giren Gümrük birliği anlaşansı ile yıllardır askıda duran Kıbrıs Cumhuriyetinin tek taraflı AB üyesi olması ile ilgili görüşmelin önü açılmıştır. Bu karara bağlı olarak yıllardır AB üyesi olan Yunanistan’ın talebi olan ve Kıbrıs Cumhuriyetinin de tek taraflı tanınmış bir ülke olarak AB üyesi olmasının önü açılmıştır.
Sürecin devamında Türkiye’nin AB üyesi olma talebi yıllarca tartışılmış ve sonunda üyelik görüşmelerinin başlamasını sağlayacak kararın alınmasını Kıbrıs’taki tarihi Annan planının oylamasına getirmiştir.
Annan planına iki taraf da evet derse çözüm olacak fakat bir evet bir hayır çıkmasıyla plan ortadan kalkacak. Türk tarafı evet derse Türkiye ile AB görüşme süreci başlayacak. Her iki taraf evet derse çözüm olacak, Rum tarafı hayır derse AB üyesi olacak ve Türkiye itiraz etmeyecek. Bütün bunlardan hep zararlı çıkan Kıbrıs Türk’ü olmuştur. Her aşamada Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti. karlı çıkmıştır.
Durumdan Türkiye çok memnundur. İstediklerii hep almıştır. Tanıdım dediği KKTC ile sportif müsabaka bir yapmazken Kıbrıs Cumhuriyeti ile siyasi ve sportif her alanda işbirliği yapmakta ve Gümrük birliği çerçevesinde ticaret de yapmaktadır. Kıbrıs’ın güneyine gümrüksüz mal satarken KKTC’ye hem gümrüklü mal satmakta hem de ancak çıkarı olduğu zaman ithalat yapmaktadır.
2013 sonrası başlayan 11 Şubat 2013 belgesi görüşmelerinin iki tarafın liderlerince çözüme yönelik olarak yapıldığını Liderlere teslim etmek durumundayız. Ancak gelinen son aşamada toprak ve garantiler konularının tarafları Türkiye Yunanistan İngiltere ve Kıbrıs Cumhuriyeti’dir
Çözüm için alınacak ve verilecekler bellidir. Türkiye toprak verecek, Kıbrıs Cumhuriyeti da gasbedilmiş Kıbrıs Türk haklarını. Yani çözüm çok çok büyük ölçüde Türkiye’nin inisiyatifinde. Onun verip da anlaşacağı hiçbir şeye Türk tarafının hayır demesi da mümkün değildir. Kıbrıs’ın kuzeyinde karar mekanizması uygulamada da AİHM’e göre da Türkiye’dedir.
Son günlerde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin aldığı bir kararın bütün bu görüşme sürecini baltalaması kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildir.
Türkiye’nin son aşamada talep ettiği 80 milyona dört özgürlük talebi bence bu kararın yanında bir hiç kalır.
Sonuç olarak Kıbrıs’ta bir çözüm tamamı ile Türkiye’nin elindedir. Eğer kendi ülke menfaatleri çözümü gerektiriyorsa olacak yolsa olmayacaktır.
Artık mazeret bulmaktan ve ya şu çözüm ister şu istemez diye sebep aramaktan vazgeçelim.