Adın mı kalır, yoksa malın mı?

Kıvanç BUHARA

Zaman zaman, Tenha bir köşede, Sessizce, Saatlerce hiç kımıldamadan oturur ve düşünürüm! Yakından tanıdığım insanların yaşantıları; Sevinçleri, mutlulukları, üzüntüleri, marazları… Bu dünyadan göçüp gidenler ve geride kalanlar… Kimileri kalan mirasa sevinirken, başka birileri ölenin bıraktığı borç – harç yüzünden gelen “ haciz” kararları ile sarsılır! Mirasa konanalar kavgasız, belasız paylaşabilmeyi başarırlarsa ne mutlu da; Bazen öyle olaylar yaşanır ki; tüm aile bireyleri, uzak yakın hısım akraba birbirine girer! Tereke, mereke… Avukat, mahkeme derken, en yakın akrabalar bir daha barışmamak üzere küsüşürler… Kardeşler, Kardeşleri, Kardeşlikten… Evlatlar, ana – babayı analıktan, babalıktan; Ana – baba öz evlatlarını evlatlıktan reddeder! “- Ben, Çıkmaz köy sakinlerinden Cumali Hiçsinirlenmezoğlu, bu günden itibaren, oğlum Hayırsız’ı evlatlıktan reddettiğimi dünya kamu oyuna duyururum!” Küçücük ülkemizde; Böyle duygusuz, acımasız, vicdansız bir gazete ilanı ile karşılaşmanız mümkün!   İnsanların mal – mülk, para pul kavgalarını düşünür ve üzülürüm. “- Gözünü kapattın mı biter her şey! İnsan ölünce, bu dünyada bıraktıklarının bilincinde olamaz, çünkü ölümden sonra her şey bir hiçlikten ibarettir “ demişti bilge bir dostum, bir cenazeden sonra! Evet… Ölüm bir hiçliğe dönüşmektir ki… Sonsuza kadar bir “ hiç “ olarak kalacağının bile farkında değildir insan!   Zaman zaman, Tenha bir köşede, Sessizce, Ve saatlerce… Hangisi muteberdir insan için, diye düşünürüm. “- Ben giderim adım kalır, dostlar beni hatırlasın” diyen halk ozanı Aşık Veysel… … “ – Ben giderim malım kalır, dostlar beni hatırlasın “ deseydi, hatırlanır mıydı? Zenginlikle içinde; lüks villalarda, yatlarda bir eli yağda, öteki eli balda yaşayıp, bu dünyada adı kalan bir şair – yazar tanıdınız mı? Osmanlı sarayında damdan dama atlarken düşüp ölen, lale devri şairi Nedim’i var mı hatırlayan ve şiirlerinden mısralar mırıldanan? Fakat; Garip Orhan Veli’nin şiirlerini bilmeyen var mı aramızda? Genç yaşta, Ankara’da, belediyenin kazdığı bir çukura düşerek ölen, Türk şiirinin unutulmazlarından… “ Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama “ diyen Orhan Veli… Unutulmamak da bir hiçlik mi? Düşünüyorum…