Ah be güzel kızım, seni tanımam etmem ama bir kız çocuğu olarak okuyup, mezun olup, mezuniyet konuşması yapıyor olmandan ne kadar mutlu oldum anlatamam.
Ne kadar şanslısın ki; Cumhuriyette doğmuşsun.
Dolayısıyla hem çağdaş ve laik bir eğitim ortamında okuyup meslek sahibi olabiliyorsun hem de dinini öğrene biliyorsun.
Elbette ki geldiğin köklerini ve atalarını inkar etmemen çok güzel ama şu an yararlandığın nimetleri sana sunanlara da minnet duymanı beklerdim.
Zira bu gün o imkanı bulmuş ve o konuşmayı yapabiliyorsan önce kadını toplum içerisinde bir birey sayan ve insanca yaşam imkanları sunan Mustafa Kemal Atatürk , sonra da hakaret etmekten çekinmediğin ekmeğini seninle bölüşen Kıbrıs halkı sayesindedir.
Maazallah Osmanlı döneminde doğsaydın eğer hanedan soyundan gelmiyorsan ya bu soya kulluk ediyor olacaktın ya da sefalet içerisinde yaşayacaktın.
Misal bırak bir doktor olma hayalini, sen ya da annen hasta olsa kadın olduğunuz için erkek doktora götürülmeyeceğiniz gibi kadın doktor da bulamayacaktınız.
O yüzden bu gün dini eğitimini bile çağdaş bir ortamda alabildiğin için Atatürk’ü rahmetle anma ve sana vatanında bu imkanı sunma hoş görüsünü gösteren Kıbrıs halkına da şükran duyma yakışır sana.
Elbette ki söylediğin gibi maneviyat çok önemli.
Dinimiz hoş görü dinidir ve kavgayı, zulmü barındırmaz içinde.
Ama boşanmadan tut da, adaletsizliğe kadar tüm olumsuzluğu da bir dini eğitime bağlama sakın.
Zira bunu yapmak, deve kuşu gibi kafanı kuma gömmek olur.
Etrafındaki din kisvesi altında yapılan zulümleri, haksızlıkları ve algı operasyonunu görmemek olur.
İŞİD gibi cemaatler gibi örgütleri İslamiyetle özdeşleştirip yaptıklarını meşru görmek olur.
Oysa İslmiyet’te adam öldürmek var mı?
Hırsızlık, yolsuzluk, kul hakkı yiyerek zulmetmek var mı?
Her şeyden öte yalan konuşmak var mı?
Sen özellikle Kıbrıs’ta yaşanan boşanmaları ve gençliğin “sorumsuzluklarını” inançsızlığa bağlıyorsun ve Kıbrıslıların inançlarını eleştirerek batı özentisi olarak suçluyorsun ama bazı şeyleri göremiyorsun.
Türkiye’de kadına karşı şiddetin taciz ve tecavüzün son 10 yılda 14 kat arttığını biliyor musun?
Ya da son 10 yılda çocuk işçi sayısının 2 milyona yaklaştığını?
Peki ya son beş yılda çocuk yaşta evlendirilen kızların sayısının 233 bin olduğunu?
Hadi eskiden çocuklar cehaletten küçük yaşta evlendiriliyordu, peki ya şimdi?
Bu istatistikler şu an minnet duyduğun ve dini eğitimi sana sağladığı için şükranlarını sunduğun yönetimin döneminden.
Evet güzel kızım, demek ki neymiş, mesele eğitimde değil, o verilen eğitimin niyetindeymiş.
Önemli olan külliyelerin açılıp içine hocaların doldurulması değil, önemli olan kalplerdeki niyetin güzelliği.
Bak okullar açıp seni batı kültürüne karşı düşman etmişler ama konuşmayı yaparken üstüne batı kültürünün cübbesini giydirip, kafana da batı kültüründen gelme kepi takmışlar.
Seni okulunun dışında okuyan gençliğe karşı düşman edip, bu gençliği ötekileştirmişler ama içindeki gençlik hevesini yok edememişler ve makyaaj yapma isteğine engel olamamışlar.
Yanlış anlama, makyaj yapmış olmanı eleştiriyor değilim.
Bilakis çok yakışmış ama karşı tarafı suçlarken kendine ve duygularına d bakmalısın, onu demeye çalışıyorum.
Mesela insanların boşanmasını inançlarının olmayışına ve ahlak yapılarına bağlarken inanç maskesini takıp küçük erkek çocuklara tecavüz eden ENSAR Vakfını da hatırlamalısın.
İnancını yaşamanda ve öğrenmende haksızlık yapıldığını söylüyorsan önce hem böyle bir okuldan mezun olabildiğini görüp söylediğinin mesnetsiz olduğunu fark etmelisin hem de başkalarını inançlarından dolayı aşağılamamalısın, ötekileştirmemelisin.
Zaten konuşmanı kurduğun dini inanç da bunu emretmiyor mu?
O yüzden inançlı bir genç olarak ekmeğini yediğin topraktaki insanları aşağılaman beni çok üzdü.
Sen inançlarını beğenmesen bile en azından senin inancını yaşayıp yaşatmana izin verecek kadar hoş görülü olduklarını görmeliydin.
Karşı çıktıkları şeyin inancın değil, senin eline o okuduğun kağıdı tutuşturanların zihniyeti olduğunu anlayabilmeliydin.
Zira karşı çıkılan İslam dini değil, dinin siyasete alet edilişidir.
Yoksa Kıbrıslılar, tüm dinlere hoş görü ile yaklaşan bir millettir.
Kaldı ki, bu zaten İmanın şartlarından biri.
Evet güzel kızım,
Eğer eline tutuşturulan kağıdı okumak yerine, düşündüren, sorgulatan ve araştırmacı bir eğitim almış olsaydın
“Giydiğimiz markadan girdiğimiz arabaya kadar eşimize dostumuza gösteriş yapıyoruz.
Kendimize rol olarak kabul ettiğimiz ünlüleri tanıdığımız kadar peygamberimizi tanıyor muyuz?
Hz. Muhammed’e layık olacak bir gençlik olabiliyor muyuz?”
Diye sorup “dini gösteriş” yapmak yerine dinini ve inancını dininin emrettiği gibi vicdanında sen ve yaradanın arasında yaşardın.
Ayrıca “büyük Üsdat”tan alıntılarla insanları hakir görmek yerine
“Hiç ölmeyecek gibi dünyaya ,yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışın” hadisi ile insanların öbür dünyalarını da düşünerek bu dünyada doğruluk, dürüstlük ve adaletle çalışmaları gerektiğini hatırlatsaydın.
İslam dininin bu dünya ile öteki dünya arasında bir denge unsuru olduğunu anlatsaydın.
Her şeyden önemlisi İnsan olabilmenin ve vicdan ile hareket edip hiçbir canlıya zarar vermemenin dinin temeli olduğunu söyleseydin, düşünen ve konuşma medeni cesareti olan bir genç olduğun için seni ayakta alkışlardım.
Dini inancımın ve medeni yaşamımın emin ellerde olduğunu düşünüp,
Yarınlardan endişe duymazdım.
Sana naçizane tek önerim, eline verilen her ne olursa olsun değil, ilim ışığındaki bilimsel verileri okuman ve onları mantık süzgecinden geçirdikten sonra konuşman.
İşte o zaman hem bu dünyada hem de öbür dünyada cenneti yaşarsın.