AIDS’i önlemede en önemli yaklaşım korunmak

   Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Tıbbi Mikrobiyolog Yrd. Doç. Dr. Yağmur Ekenoğlu Merdan 1 Aralık Dünya Aids Günü nedeniyle açıklamalarda bulundu.

   Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Tıbbi Mikrobiyolog Yrd. Doç. Dr. Yağmur Ekenoğlu Merdan 1 Aralık Dünya Aids Günü nedeniyle açıklamalarda bulundu.

  “Kazanılmış bağışıklık yetmezliği sendromu (AIDS), ‘İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsünün’ (HIV) neden olduğu bir  hastalıktır. HIV bağışıklık sistemini hedef alır ve vücudun savunma sistemini enfeksiyonlara ve bazı kanser türlerine karşı hassas hale getirir” diyen Merdan, Dünya Sağlık Örgütü’nün, 1994 yılında HIV enfeksiyonları ve AIDS’e karşı yürütülen çabalara olan destek, katılım ve işbirliğine küresel çapta dikkat çekmek amacıyla 1 Aralık gününün Dünya AIDS Günü olarak ilan edildiğini belirtti.

   Merdan, “İlk AIDS vakaları 1981'de bildirildiğinden beri, HIV enfeksiyonu pandemik oranlara yükseldi ve bugün yaklaşık 38 milyon kişi HIV ile enfektedir. Şimdiye kadar yaklaşık 33 milyon kişinin ölümüne neden olan olan HIV, önemli bir küresel halk sağlığı sorunu olmaya devam etmekte ve bireysel sonuçlarının ağır olmasının yanı sıra geniş kitlelere yayılabilmesi ile toplumsal sonuçları da büyük önem taşıyan dünya genelinde en önemli halk sağlığı sorunlarından birisidir” dedi.

   Günümüzünde HIV enfeksiyonuna eşlik ederek hayatı tehdit eden fırsatçı enfeksiyonlar da dahil olmak üzere etkili HIV önleme, teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerine erişimin arttığını söyleyen Merdan, HIV enfeksiyonunun yönetilebilir bir kronik hastalık haline geldiğini ve hastaların artık uzun, kaliteli ve sağlıklı yaşam sürdürebildiklerini dikkat çekti.     

  Merdan, “Yanlış bilinenlerin aksine, HIV pozitif olan her kişide AIDS oluşmamaktadır. HIV pozitif  olmak, kişinin vücudunda HIV’in bulunması demektir. HIV’in bağışıklık sisteminin zayıflaması ve fırsatçı enfeksiyonlara açık hale gelmesiyle karakterize bir kronik enfeksiyondur. Kişi hiç bir hastalık belirtisi olmaksızın uzun yıllar yaşamına devam edebilir. AIDS; HIV virüsünün neden olduğu, bağışıklık sisteminin yüksek düzeyde tahribatı sonucu enfeksiyonlara ve kanserlere karşı savunmasız olduğu evredir ve yaşamı tehdit eder. HIV virüsü her zaman AIDS'e götüren bir hastalık değildir. HIV pozitif bireylerde AIDS’in gelişmesi bireye bağlı olarak 2 ila 15 yıl alabilir. Erken tanı ve gelişen tedavi koşulları ile HIV pozitif kişiler AIDS dönemine geçmeden uzun yıllar yaşayabilmektedir” dedi.

   HIV enfeksiyonun henüz tam anlamıyla bir tedavisi olmadığını, bununla birlikte, etkin antiretroviral (ARV) ilaçlar ile virüsün kontrol altına alınabileceğini ve bulaşmanın önlenebileceğini dile getiren Merdan, “Düzenli ilaç tedavisiyle HIV pozitif bireylerin ortalama yaşam süreleri sağlıklı bireylerin yaşam süresi beklentisine yaklaştırılmaktadır. Bunun ilk koşulu ise HIV pozitif bireylerin tedaviye mümkün olduğunca erken başlanmasıdır. Erken tanı ve tedavi için, şüphe hissedenilen risk durumlarında vakit kaybetmeden test yaptırmaktan ve doktora danışmaktan çekinilmemelidir” dedi.

“AIDS’i önlemede en önemli yaklaşım korunmak” diyen Merdan, erken tanının ve korunmanın sağlanabilmesi için toplumsal farkındalığın artırılmasının son derece önemli olduğunu ve hastalıktan korunmak için mutlaka bulaşma ve korunma yollarının öğrenilmesi ve farkındalık yaratılmasının gerektiğini ifade etti ve bulaş yollarını şöyle sıraladı;

  • HIV, kan, anne sütü, meni ve vajinal sekresyonlar gibi enfekte kişilerin vücut sıvılarıyla bulaşabilir. 
  • HIV-pozitif olan anneden bebeğe gebelik sürecinde, doğum sırasında veya emzirme sırasında bulaşabilir.
  • HIV virüsü öpüşme, sarılma, el sıkışma veya kişisel eşyalar, yiyecek, su paylaşımı gibi olağan günlük temaslarla bulaşmaz.

Merdan, “Erken tanı; kişinin etkin tedavisi ve taşıyıcı olup hastalığın farkında olmayan insanların toplumda başka bireylere bulaştırılmasının engellenmesi açısından çok önemlidir. Riskli davranışlardan herhangi biri yaşandığında mutlaka HIV testi yaptırılması gerekmektedir. Korunmasız her türlü cinsel ilişkide bulunan, damar içi ilaç bağımlılığı ve ortak şırınga kullanan bireyler, şüpheli ekipman ile yaralanma sonrasında, gebelerin (en erken dönemde), cinsel saldırıya maruz kalan, evlilik öncesinde, tüberküloz veya cinsel yolla bulaşan infeksiyon tanısı konmuş kişilerin HIV testi yaptırması önerilmektedir” diyerek, bulaşma açısından riski artıran davranışları şöyle aktardı;

  • Korunmasız cinsel ilişki ve partner sayısının fazla olması
  • Sifiliz, herpes, klamidya, gonore ve bakteriyel vajinoz gibi başka bir cinsel yolla bulaşan enfeksiyona sahip olunması
  • Kontamine iğne, enjektör ve diğer enjeksiyon ekipmanlarını kullanımı veya paylaşılması
  • Steril olmayan dövme, piercing ve akupunktür gereçlerinin kullanılması
  • Sağlık çalışanlarının kontamine iğne veya kesici - delici bir aletle yaralanması.

Merdan son olarak “Erken tanının ve korunmanın sağlanabilmesi için toplumsal farkındalığın artırılması büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, yeni vaka sayısını azaltmak amacıyla toplumun bilgilendirilmesi ve farkındalığının arttırılması için örgün ve yaygın eğitim müfredatında bulunan konuyla ilgili bilgilerin güncellenmesi ve yazılı-görsel dökümanlarla bilgilendirme/  farkındalık etkinlikleri ve kampanyalarının artması toplum olarak HIV/AIDS’le mücadelemizde en önemli yardımcılarımız olacaktır” diyerek sözlerini tamamladı.