KKTC’nin İçinde bulunduğu şu anki durumuna bindik bir alamete gidiyoruz felakete demek daha doğru olur kanaatindeyim. Meclisin damı üzerinde ve Afrika Gazetesi önünde yaşananlar, sanırım ülkenin gidişatı açısından bir milat oldu. Bazı siyasilerin ağzından çıkanlara dikkat etmemesi, fırtınanın yarattığı hortum gibi önüne ne katıyorsa götürüyor. Kar tanelerinin bir birine zarar veremeden yol alabildiği örneğini göremeyen bu efendiler, toplumda yarattıkları ötekileşme ve ayrışmanın ana hatlarının giderek ince çizgilerden kalın hatlara dönüştüğünü göremiyorlar..
Ötekileştirmenin muz kabuğuna benzediğini, dikkat etmezsek ayağımızın değil, toplum olarak birlik ve beraberliğimizin kayacağını bile bile o birilerinin attığı muz kabuğuna basmayı ihmal etmiyoruz..
Biraz nostalji yapıp, gerilere doğru gidersek bugün yaşananların tohumlarını bizi yönettiğini sanan hükümetlerin ve o hükümeti yaratan siyasilerin ektiğini görürüz. Tabi bu tohumların gelişmesi ve filiz atması için libazmasını atanın, suyunu koyanın da bazı televizyon sahipleri ile medya yöneticileri olduğu da sanırım çok bilinmeyenli bir denklem değil.
Hiçbir ülkede yaşanması mümkün olmayan şeylerin bu ülkede yaşanmasına neden olduk. Çocuk, öğrenim için Türkiye’den geldi. 4 sene bilemedin 5 sene eğitim gördükten sonra ona TV’lerde hayal bile edemeyeceği programlar sunduk. Köşe yazarlığı olanağı sağladık. Üstüne üstlük 4-5 sene gibi bir zaman dilimi sonrasında sırf program yapıyor ve gazetede yazı yazıyor zamanı gelince bize oy postalasın diye ‘Vatandaşlık’ da verdik.
Aralarından çok iyiler de çıktı. On parmağın hepsinin bir olmadığı gibi aralarından çok çürükler de çıktı. Uluslararası arenada milletin başına Adriana Lima düşerken, bizim başımıza(İyileri tenzih ediyorum) bu çürükler düştü.
Bu Tsunami’nin ilk dalgasıydı. İlkinin yıkıcı etkisi geçmeden, ikinci dip dalga geldi. Buraya okumak için gelen bazı öğrenciler, AK Parti Gençlik Merkezi, CHP Gençlik Kolları, MHP KKTC Temsilciliği isimleri adı altında siyasi partilerin bürolarını açmaya başladı. Buna Türkiye’nin birçok ilinden gelen soydaşların kurdukları sayısız derneklerde eklenince ister istemez bu siyasi bürolara, sosyal alanda hizmet veren Hataylılar, Ak Hataylılar, Gaziantep, Malatya, Mardin, Karadeniz dernekleri de eklendi.
Kültür Mozaiği güzeldir. Kıbrıs Kültürüne, bu kültürler de eklenince, ortaya çok güzel bir kültür mozaiği çıktı. Ancak Türkiye’den gelen öğrencilerin buralarda kurmaya başladıkları siyasi bürolarda kendi politik görüşlerini, burada yaşayan insanlara empoze etmeye çalışmaları sert tepkilerin doğmasına ve işin zıvanadan çıkmasına neden oldu. Oy gailesi içerisindeki siyasiler bu durumu görmezden gelerek oy ağaçları sandıklarının arkalarını sıvazlamaya başlayınca, beklenen patlama yaşandı.
Siyasiler, arka sıvazlama olayında daha da ileri gidilerek Kosova örneğinde olduğu gibi bu öğrencilere KKTC’yi temsil etme görevleri de verdi.Halkın bir bölümü yapmayın bu yanlıştır diye haykırdıkça,siyasilerin düşürdüğü Çığ altında kaldı. Çığın altında kalan kültürümüzün ne hayatı nede temsiliyetinin zarafeti kaldı.
İş bununla da bitse neyse diyeceğiz. Son olarak ört ki ölem dedirten olayları da yaşamaya başladık. Sözde buralara okumak için gelen ancak Ak Parti, Mor Parti, Sarı Parti adı altında siyasi bürolar kuran öğrenciler, Televizyonlarda boy göstererek karşıt görüşte olanları bile tehdit etmeye başladı. Milliyetçilik kisvesi adı altında yağlama ve grasolama işini üstelen bazı programcılarda bu tiplereAllah’ın yürü ya kulum dediği gibi yürüyün deyince, bunlarda işkembe-i kübradan salladıkça salladı. Bal alınacak arı olarak gördükleri bu beldede arının ağzındaki balın yanısıra kuyruğunda iğnesi olduğunu unuttular..
Ak Parti Kıbrıs Temsilcisi Mehmet Demirci gibiler, Meclis ve Afrika önünde boy gösterirken, kazanan ötekileştirme kaybeden ise prestij yönünden erozyona uğrayan Ak Parti ve Türkiye’nin diğer partileri oldu.
Eskiden bir referandum yapıldığı zaman bir çözümde, garantiler %90 bandında seyrederken, şimdilerde benim kanaatime göre Erdoğan emretti biz yaptık diyenlerin yüzünden bu oran %60’lara düştü.
Erhan Arıklı’nın 75 Göçmeni ile Kıbrıs Kökenliler sözü ötekileştirme işini körüklerken, yargıcın vereceği karar Erdoğan’a karşı verilecek bir karardır sözleri, burada Erdoğan sevgisinin de erozyona uğramasına neden oldu..
Bende çok düzgün bir Elçi izlenimi veren Sn. Kanbay, buralarda yaşanan bu büro açmalara, birilerine şirin gözükme uğruna yapılan salvo atışlarına ve AK Parti temsilcisiyim ayaklarında atıp tutanlara kulak çekme operasyonu yapmalı. Yaşananlar sonrasında bizlerin anası ağlarken onların playback yapmalarına dur demeli..
Sn. Elçi’nin, kimsenin umurunda olmadığı için içtiği sigaranın yavaş yavaş öldürdüğünü, ancak bu yaşanan olayların toplumları hızlıca ayrıştırarak bölerek öldürdüğünü kanımca biliyor.
Geçtiğimiz gün görülen duruşmanın en çarpıcı yanı kuşkusuz, hasarın karşılanması için sanıklar adına mahkemeye verilen 17 bin 450 liralık paranın AKP Kıbrıs Temsilcisi Mehmet Demirci'nin zarf içinde getirmesiydi. Bu durum, yaşanan olaylarda AK Partinin bu olayların neresinde olduğu tartışmasını da beraberinde getirdi.
Paranın AK Parti tarafından verildiği iddiası, Erdoğan’ın emrine rağmen karar verilirse açıklamaları, yalnız Türkiye kökenli olsun Kıbrıs Türkü olsun burada birlikte yaşayan halkı gerdi.
Üzülerek söylüyorum. Bir kuşun eşi öldüğü zaman başında saatlerce ağlayarak şakıması, bir köpeğin ölen sahibin mezarı başında günlerce yatması ve yemek yemeden yas tutması, sanırım birlikte geçirdikleri keyifli saatlerin eseridir. Kıbrıslı Türk olsun, Türkiye kökenli soydaşlarımız olsun, uzun yıllar birlikte yaşadıkları ve birlikte yaşamaktan büyük keyif aldıkları bu topraklarda ötekileştirmeye geçit vermemelidir. Sonrasında şakıyan serçe ve sahibinin mezarı başından kalkmayan köpeğin durumuna düşmemek için bunu yapmalıyız.
Unutmayın et tırnaktan ayrılmaz. Ayırmaya kalkılırsa da büyük acı verir.