Akça Giderken

Oshan SABIRLI

TC Lefkoşa Büyükelçisi Halil İbrahim Akça ile 1-2 resepsiyonda karşılaşmam ve merhabalaşmam dışında, ne acıdır ki, hiçbir sohbetim olmadı. Olamadı. 2003 yılından bu yana profesyonel gazetecilik yapıyor olmam hatta uzunca bir süre Doğan Haber Ajansı’nın Kıbrıs Temsilciliği görevini yürütmem, Hürriyet, Milliyet, Radikal, CNN Türk, Kanal D gibi Türkiye’nin en köklü medya kuruluşlarına haber geçmem nedeni ile büyükelçiler ile farklı zamanlarda temaslarda bulundum. Hayati Güven, Aydan Karahan, Türkekul Kurttekin gibi büyükelçiler ile çok yakın sohbetlerim, kayıt dışı görüşmelerim oldu. Bunlara ilave olarak, şu an hayatta olmayan 1979-1984 yılları arasında ülkemizde görev yapan ve bir eli sürekli Kıbrıs’ta olan emekli büyükelçi İnal Batu ile de röportajlar yaptım. Ancak bu elektrik Akça ile hiç olmadı. Akça’nın belli başlı basın kuruluşları ile çok iyi ilişkiler kurdu belki ama öncelikleri hep farklı oldu. Akça’nın TC Lefkoşa Büyükelçiliği dışındaki Kıbrıs’a hep yukarıdan baktığını, Kıbrıs Türk halkını diplomat, büyükelçi kafası ile değil, mühendis kafası ile izlediğini düşündüm. Sanırım, TC’nin Kıbrıs’taki önceliğinin ekonomi odaklı olması nedeni ile 2011 yılında, tüm tepkilere, tüm eleştirilere karşın Halil İbrahim Akça’yı atadığını gözlemledik. Ülkenin en güçlü sendikaları sert şekilde bu büyükelçiyi eleştirirken Sendikal Platform, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliği görevine getirilen Halil İbrahim Akça’yı “Persona non grata” (istenmeyen adam) ilan ettiğini de kaydetti. O dönemi hatırladığımda, Serdar Denktaş’ın elçiliğin yanı başına siyah çadır kurduğu, TDP’nin biz bu elçiyi istemiyoruz dediği, başka siyasi partilerin de bu atamaya tepki gösterdiği akıllarda kaldı. Şimdi Akça veda resepsiyonu ile ülkeye veda etti. Dün gün boyunca devlet ve hükümet yetkililerine de veda turları gerçekleştirdi Akça. Kıbrıs Türk halkı yeni büyükelçiden ne bekliyor? İşte bu sorunun cevabı oldukça net. Büyükelçilerin o ülkenin en üst makamını temsil ettiğinin bilincinde, Kıbrıs ve Türkiye arasındaki asırlardır süre gelen bağların iki ülke, anlayış, samimiyet temelinde gelişmesi gerekiyor. Büyükelçilerin köprü kurucu, yaşananları en net, en doğru şekilde aktarması gerekiyor. TC Başbakanı Recep Tayip Erdoğan’ın Türkiye’deki bazı basın organlarında çıkan ”KKTC’deki en düşük memur maaşının 10 bin TL“ olduğu yönündeki abuk subuk açıklamalarını, Başbakan’a “Maaşın ne kadar?” şeklinde sorma cüretini göstermesini sağlayan yanlış ve çarpık ifadeler buradan Türkiye’ye elçilik eli ile giden mesajların çarptırılmasından başka bir şey olmadığı da ortada. Şimdi gözler yolda ve Derya Kanbay’ı bekliyoruz. Hiç kuşkusuz Kanbay çok önemli bir dönemde, TC ile ilişkilerin çok daha sağlam temeller üzerine oturması gereken, müzakerelerin yoğunlaştığı bir ortamda geliyor. Kanbay, TC-KKTC gerginliklerinin değil, dayanışmanın ve samimiyetinin güçlenmesi gereken bir zamanda göreve başlıyor. Şimdi ilişkileri yeniden sağlam temellere oturtma zamanı. Şimdi, kardeşlik ilişkilerinin güçlenmesi zamanı...