Bazı şeyleri kesinlikle normal insanın aklı almaz, alamaz, mümkün değil alması veya algılaması…
Arabası bomba yüklü bir manyak kendisini patlatır, çevresindeki onlarca insan katledilir… Aynı anlarda üzeri bomba yüklü bir başka manyak kaldırımda giderken polisler tarafından durdurulur, polisler çevresine toplanır, anında kendisini havaya uçurur veya birileri tarafından uçurulur…
Sonuç felaket!
Bir üçüncü manyak daha olsaydı, emin olun o da bir yere kadar amacına ulaşacaktı…
Hatta dördüncü, beşinci manyaklar da olsaydı, onlar da başaracaklardı, tıpkı kendilerinden öncekilerin başardığı gibi…
Gelelim aklın alamadığı noktaya.
Belli ki daha önce yaşanan bunca olaydan kimse ders çıkarmamış, üzeri bomba yüklü bir şahsın yanına yaklaşılmayacağını, uzaktan uyarılıp durdurulması gerektiğini, ihtara ve verilen komutlara uymazsa vurulması gerektiğini kimse akıl edemiyor, iş işten geçiyor, olan masum insanlara oluyor…
Bir başka manyak, sırf elinde polis rozeti var diye elini kolunu sallaya sallaya dünyanın en büyük süper güçlerinden birinin elçisinin arkasına geçiyor ve canı istediği anda tabancayı çıkarıp adamı resmen kurşuna diziyor…
Tam anlamıyla sapıkça bir iş…
Neymiş, Halep’te yaşananların intikamını almış!
Külahıma anlatsa, külahım güler mazaretine, ama mesele mazareti değil, mesele bu fanatik robotun saldırısının özünde verilen mesajdır ki buna az sonra değineceğim.
Önce bir girizgah yapalım.
20. ve 21. Yüzyılda toplam 7 ABD büyükelçisi suikastlere kurban gitti veya çarpışmalar arasında kalarak öldürüldü…
Bir tanesi, Rodger P. Davies, 19 Temmuz 1974’de Kıbrıs’ta Rumlar tarafından öldürüldü.
Bu elçileri öldürenlerin tümü de yaşadıkları coğrafyada yaşananlardan dolayı ABD’yi ve emperyalizmini sorumlu tuttular ve doğrudan elçilerini hedef aldılar.
Bu kez durum farklı, amma ve lakin…
Rus büyükelçisini kurşuna dizen fanatiğin akıl hocası ABD’de villasında keyfini sürmekte şu an, ve sürmeye de devam edecek.
Bu suikastle ilgili çok şey yazıldı, çizildi, ama kimse baklayı ağzından çıkarmaya cesaret edemedi, ya da akılları kesmedi…
İlk kez akıl hocası ABD’de olan bir fanatik, bir başka ülkenin elçisini, üstelik de ABD’nin emperyalist çıkarlarının en büyük düşmanı olan bir ülkenin elçisini öldürdü…
ABD usulü olup da devlet adamlarını hedefe alan doğrudan veya dolaylı saldırılarda genellikle elçiler değil, doğrudan iktidarda olan siyasetçiler hedefe alınırdı, ki özellikle yakın tarih bunların örnekleriyle doludur; Şili’de Salvador Allende, Irak’ta Saddam, İran’da Musaddık (CIA darbesinden sonraki akibeti bilinmiyor), Türkiye’de Menderes, Libya’da Kaddafi, Endonezya’da Sukarno, Kongo’da Lumumba, Kamboçya’da Norodom Sihanouk…Bunlara irili ufaklı dahaları da, hatta yarı başarılı veya başarısız olanları da eklenebilir, 15 Temmuz darbesinde ve Küba’nın Domuzlar Körfezi çıkarmasında olduğu gibi...
Ancak bu sefer, ABD’nin en güçlü rakibi olan ülkenin lideri olan Putin hedefe alınmadı, ama şu an için Rusya adına en önemli görevi ifa eden büyükelçi hedefe alındı ve öldürüldü…
Tabir-I caizse, eşek dövülemedi, ama semeri dövüldü…
Kim tarafından? Akıl hocası ABD’de koruma altında yaşayan bir fanatik robot tarafından!
Bu suikastte verilen mesaj şuydu, kanımca: Ne yaparsanız yapın, bizim yolumuza çıkarsanız bir bedel ödeyeceksiniz, biz veya uzantılarımız size uzanacak, bizi yok edemezsiniz, biz her yerdeyiz ve hedefimize kimi alırsak, eninde sonunda bildiğimizi yaparız, yok ederiz…Robotlarımız bazen uyur, bazense uyanıktır, uyuyan robotlarımız sırası geldiğinde uyanır, harekete geçer, uyanık olan robotlarımız ise çoktan harekete geçmiştir bile…Sıra size geldiğinde, iş işten geçtikten sonra sıranın size geldiğini ancak anlarsınız!”
Eh, mesaj gayet açık ve net!
Korkunun ecele faydası yok, kafalarına koydularsa yapacaklardır, vuracaklardır, zaten vuruyorlar da...
Amma ve lakin, Fidel Castro gibi bir kafa yapısına sahipseniz, yapılacak olanı önceden kestirip, satranç tahtasında hep bir adım önde olursanız, paçayı kurtarırsınız…Ancak istisnalar genel kaideyi bozmaz!
Şimdi gelelim işin özüne, tekrardan…
Türkiye’deki iktidar da son birkaç ay içinde onca badire atlatmasına ve sağlı sollu darbelenmesine rağmen hala akıl koymadı, koyamadı!
Rus büyükelçi güvenlik ve koruma istemese de, içinde bulunulan hassas durum gereği, en azından “birkaç gizli polis” tarafından çaktırmadan koruma altına alınabilirdi, fanatik robot hareketlendiği zaman, elçinin arkasına gidip de dikildiği zaman, hatta daha gitmeden, kesinlikle şüphe çekerdi ve amacına ulaşamadan gözü dört açık birkaç gizli polis tarafından durdurulabilirdi…
Ama ne çare!
Koskoca AKP iktidarında bunu akıl edecek kimse çıkmadı, kimse Rusya büyükelçisinin potansiyel bir hedef olduğunu düşünemedi, gereken tedbiri almadı…
Uyuyan hücrelerinden çıkan fanatik robotlar kah 15 Temmuz darbesinde olduğu gibi topyekün saldırıya geçiyorlar, kah canlı bomba haline dönüşüyorlar, kah doğrudan nokta saldırısı yapıyorlar…
Üstelik de birbiri arkasında, göstere göstere geliyorlar!
Peki yarım akıllarıyla kendi başlarına mı bunca tezgahı düzenliyorlar…
Evet diyenin alnını şak karışlarım…
Bu yapılanlar, tipik bir cepheyi veya kaleyi içerden çökertme harekatıdır.
Dışardan doğrudan saldırı yapılamıyorsa, Truva Atı devreye girer ve içerden saldırı başlar.
Anadolu coğrafyası nasılsa Truva atlarına alışkın bir coğrafya…
PKK bir Truva Atı olmayı başaramadı, ama PKK hedef şaşırtırken FETÖ bu işi pekala da başardı…
PKK hedef şaşırtırken FETÖ yıllar yılı sinsice kemiklendi ve din sömürüsünü ve din sömürüsüne buladığı her türlü pisliği akıl tutulmasına uğramış bir nesile ve ondan sonra gelen nesillere yıllar boyunca yutturdu da yutturdu, en sonunda da kana bulaştırdı, kana bulaşık olarak kusturdu da kusturdu, hala da kusturuyor…
Peki bu fanatik robotlar duracak mı? Hiç sanmam…
Vurmaya devam edecekler ve verdikleri mesaj açık ve nettir!
Yukarda ifade ettiğim gibi, verdikleri mesaj: “Kim olursanız olun, sizi istediğimiz zaman istediğimiz yerde vururuz”dur…
Arkalarında bunu yapmalarına yardımcı olan bir güç olduğu kesindir.
Bu güç, isterse elli kişiyi değil, 500 kişiyi, hatta 5000 kişiyi bir anda havaya uçuracak saldırıları da organize edebilir…
Ancak yapılacak olan saldırıların boyutları bugüne kadar yapılanları geçmeyecektir, geçerse belki birazcık geçecektir…
Aksi takdirde, bu saldırıları yapan fanatik robotların arkasındaki güç tam anlamıyla gün ışına çıkar, yapılan işlerin bu fanatik robotların boyunu çok aştığı ve sağlamından destek aldıkları açık ve net şekilde anlaşılır.
Bu noktada, taktik belli ki çok güzel işlemektedir.
Saldırıların boyutları sapık fanatiklerin işiymiş gibi gösterilerek, işi gerçekten organize edenlerin kimler olduğu ve işin boyutları kamufle edilmektedir.
Amma ve lakin, bugüne kadar yapılanları bir sıra halinde dizerseniz, ortaya yukarda örneğini verdiğim CIA usulü darbelerle yıkılan iktidarların başlarına gelenin tam anlamıyla bire bir benzeri çıkar karşımıza…
Manzara gayet açık ve nettir.
Büyük çaplı saldırıyla indirilemeyen, belki de indirilmek istenmeyen AKP iktidarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ufak çaplı ama süreklilik arz eden saldırılarla sürekli yıpratılmaktadır, öyle ki, bu saldırılar halkın algısını ve yönetenlere karşı olan yargısını “yeter artık, beceremiyorsanız çekin gidin” dediği noktaya kadar getirecektir…
Esas hedef budur, dolaylı darbedir! Halk ayaklanmasıyla bastırılan darbenin yapamadığını, yine halk ayaklanmasıyla gerçekleştirmek ve iktidarı bir halk ayaklanmasıyla alaşağı etmek…
Bu yüzden, çok muhtemeldir ki, ortalığı kan gölüne döndüren bu saldırıların ardından halkın iktidara, rejime karşı olan bakışını değiştirecek, halkı iktidara düşman edecek bir başka türlü saldırı devreye sokulacaktır, ve hatta sokulmuştur bile.
Yakın tarih ve yakın coğrafyamız bunun örnekleriyle doludur.
Rus Büyükelçisi’nin vurulması, sanılanın aksine, Türkiye ve Rusya arasındaki ikili ilişkileri bozmak amacında değildi, bir hedef şaşırtmacaydı…
Emin olun ki bu tezgahın “ustalarının” dağarcığında birbiri ardına dizilecek daha çok numara var…
Türkiye’nin geldiği noktada, güvenlik konusunda sınıfta kaldığı, güvenlik konusunun artık işe yaramadığı ve tepeden tırnağa hiç kimsenin, (kim olduğu, ne olduğu hiç farketmez) emniyette olmadığı açık ve nettir…
AKP iktidarı, TV kanallarının her türlü ahlaksızlığın fır döndüğü evlendirme programları, sapıklığın ve kokuşmuşluğun sınır tanımadığı dizilerle doldurulmasına müsade edeceğine, ki tüm bu rezillikler AKP iktidarı döneminde peydahlanmıştır, halkın Türkiye üzerinde oynanan oyunla ilgili algısını ve bilincini artırmak için hemen faaliyete geçmelidir ve medyayı bu konuda yönlendirmelidir.
Günümüzün en güçlü silahı bombalar değil, medyadır…
Medya adam gibi kullanılsaydı eğer, fanatik robotların akılları da en azından karışacaktı, belki de oynanan oyunu idrak edeceklerdi…
Halbuki medyadaki rezillikler ve kokuşmuşlukta sınır tanımayan din sömürüsü bu fanatik robotları bugün için sinsi sinsi hazırlamaya yaradı, tepeden tırnağa herkesi bu kokuşmuş çarkın dişlileri arasına aldı, sistemi belli bir amaç uğruna yaratanlar günün sonunda sistemin kendisinin esiri oldu, sistem tarafından yönetilmeye başlandı…
Yine de, hala çok geç değil!
Aksi takdirde, Truva atları ve fanatik robotlar giderek artan bir şiddette vurmaya devam edecek…