Kıbrıslı Rumların Türkiye isterse çözüm olur yaklaşımı varken, Kıbrıslı Türklerin hep farklı bir endişesi vardır. Türkiye’nin istediği çözüm şekli ile Kıbrıslı Türklerin çözüm şekli paralel olur mu acaba? Ya da “Kıbrıs milli bir davadır” söylemlerinde, o milli kelimesi Türkiye’de değişen iktidarlar ile de değişim gösterebiliyor mu? Ben, Annan Planı referandumuna “evet” diyenlerdenim. Üstelik Kıbrıs’ta çözüme ilk kez 2004 yılında bu kadar yaklaşılmış, fakat Kıbrıs’ın güneyinden gelen “hayır” ile çözüm sekteye uğramıştı. O dönem TC Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül ciddi şekilde çözüme destek vermişti ve bu destek güçlü bir evetle bütünleşmiş, Kıbrıs’ın güneyinde is ne acıdır ki yanıt bulamamıştı çözüm istenci. Şimdi sırada yeni bir müzakere süreci var. Müzakereciler uzun saatler süren mesailer ile liderler görüşmelerine altyapı hazırlıyor. Anladığım kadar ile ayda en az iki kez görüşecek olan liderler, en azından ilk toplantıların sonucunda, daha net şekilde müzakere masasını kendi toplumlarına anlatmaya çalışacaklar. Üstelik bu toplantıların sonucunda ortaya hayatı kolaylaştıracak türden gelişmelerin konulacağını düşünüyorum. Beklentim bu doğrultuda. Beklentiler yüksek. Özellikle Kıbrıs’ın güneyinde çözüme olan inançsızlık, endişe, hatta çözüm beklentisi hayal gibi bir noktada. Annan Planı’nın masada olduğunu ve çok kısa bir süre zarfında referanduma gidileceğini bile Rumlar ancak 2004 yılının Şubat ve Mart ayları gibi fark edebilmişti. Yani Kıbrıs’ın güneyini de uyandırmak gerek. Mustafa Akıncı her ne kadar “elimde sihirli değnek yok” dese de, ortaya çıkan atmosfer, onu bir sihirbazdan çok öteye götürmeyi başardı. Ekmek kadayıfı, zivaniya ve kahve halkların moralini yükseltmeyi de başardı. Kucağımıza il toplantıda atılan mayın, her şeye kuşku ile bakmamıza neden oldu. Seçim süresince İzzet İzcan veya Zorlu Töre bile Cumhurbaşkanı olsa her şey olacağına varır yaklaşımı vardı. İlk turda Mustafa Akıncı’ya inanıp güvenenlerin, ikinci turda ise çözüm ve barış güçlerinin desteği ile yeni bir dönem başladı. Mehmet Ali Talat’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile benzerlikler arz etse de bu dönem, umarız Akıncı’nın 5 yılı dolmadan görev süresi biter. Üstelik 2020 yılına ulaşmadan Kıbrıs’ta bir çözüm fırsatı yakalanır. Dolayısı ile hem Kıbrıs’ın kuzeyinde hem de Kıbrıs’ın güneyinde liderlikler şekil değiştirebilir ve bir anlamda hedefe ulaşılmış olur. Zaten zeytin dalları yakılırken, “Cevap Akıncı” derken, 4 boyutlu siyesin son 3 maddesinden öte “Çözüm odaklı siyaset”e ulaşılmasını arzulayan bir toplum var Kıbrıs’ın kuzeyinde. Bu toplum çok acılar çekti. Barut ve kan kokusu gerilerde kaldı belki ama göç en acı şekilde yaşanıyor. Çözümsüzlüğün yarattığı güvensizlik, inançsızlık sürüyor. Hal böyle olunca çözüm ihtiyacı da artıyor. Ancak suskunuz, endişeliyiz. Yine kırılmaktan, yine küsmekten, yine kaçmaktan korkuyoruz. Biz bir kez daha aldanmaktan, aldatılmaktan korkuyoruz.