Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, federasyonun, iki devlet çözümünün alternatifi olmadığını, statükonun alternatifi olduğunu söyleyerek, “Bu nedenle siyasi eşitliğe sahip iki kesimli, iki toplumlu federasyonu, bir Avrupa devletini tercih ediyorum. Çünkü statükonun devamı, kısa vadede Kıbrıslı Türklerin çıkarları için iyi olmayacak, fakat uzun vadede Kıbrıslı Rumlar için de hiç iyi olmayacağına inanıyorum” dedi.
Rum lider Anastasiadis’in yetkileri kurucu devletlere vermeyi mi istediğini soran Akıncı, “Birbirimizi anlayabilmek için somut fikirler istiyoruz. Hedef sadece AB’de, BM’de ortak temsiliyet ve her iki tarafın da rızasına ihtiyaç olmaması için (merkezî hükümette) çok kısıtlı yetkiler ise o zaman iki devletten söz ederiz. Fikri buysa, bize söylesin ki iyi niyetle değerlendirelim” ifadelerini kullandı.
Güney Kıbrıs’taki Politis gazetesi, 26 Şubat’ta Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’le görüşmesi öncesinde Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yla özel röportaj yaptı.
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Rum kamuoyuna vermek istediği birçok mesajı Politis aracılığıyla tekrarladığına dikkat çeken gazete, başlıca mesajının da, Rum Yönetimi Başkanı’na, desantralizasyon önerisini ayrıntılı izah çağrısı ile Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğine saygı gösterileceğine ve Kıbrıslı Türklerin rakip değil ortak olacağına dair yakınlaşma net olmadan garantiler konusunu görüşemeyeceği olduğunu yazdı.
Gazete röportajı okurlarına manşetten “Kıbrıs Sorunu Uzatmaları Oynuyor… Mustafa Akıncı’dan Politis’e Özel Röportaj… Nikos Anastasiadis’le Görüşmede Desantralize Federasyonu Netleştirmek İstiyorum… Siyasi Eşitlik Konusu Netleşmeden Garantiler Başlığına Girmek Niyetinde Değilim… İki Devlet Çözümünü Reddediyorum. Bugünkü Fiili Durum Ancak Bir Federasyon Çözümüyle Devrilebilir” başlık ve spotlarıyla aktardı.
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs geçici özel danışmanı Jane Holl Lute’un geçen hafta gerçekleştirdiği iki görüşmenin sonucu sorulduğunda, Lute’un ortak zemin bulmaya çalıştığına işaret eden Akıncı “bunca yıldır tavrımızın ne olduğunu, hangi konuların bizim için önemli olduğunu biliyorsunuz, öteki taraf için hangilerinin önemli olduğunu biliyoruz. Nerede olduğumuzu anlamaya çalışıyoruz çünkü siyasi eşitlikten söz ederken aynı şeyi mi kast ettiğimizi bilmiyoruz” dedi, şunları ekledi:
“SÖZ ETTİĞİMİZ…”
“Söz ettiğimiz kararların oy çokluğuyla alınması ise o zaman sözünü ettiğimiz üniter devlettir. Merkezî hükümette ortak yetkilerimiz olmazsa o zaman sözünü ettiğimiz iki devlettir. Ancak bir federasyondan söz ediyorsak, her iki tarafın da etkin katılımına ihtiyacımız var.”
Gazetenin, “ancak anladığımız kadarıyla ortak zemin var. Anlaşmazlığımız etkin katılımın derecesiyle ilgili. Siz Kıbrıslı Türklerin bütün düzeylerde bir olumlu oyu olsun istiyorsunuz, Sayın Anastasiadis sadece hayati öneme sahip konularda diyor” görüşü üzerine Akıncı, şunları dile getirdi:
“Burada, enerji hayati öneme sahip bir konu mu diye sorarım. Maalesef bu konunun, Türk tarafının merkezî hükümetin işleyişini engelleyebileceğine örnek mesele gösterildiğini görüyoruz. Enerji politikasının hayati önemi varsa o zaman biz de katılmalıyız.
Sağlık, eğitim, kültür, spor gibi konuları üstlenecek iki oluşturucu devlet olacak, merkezî hükümetin her iki tarafı da ilgilendiren konularda merkezî yetkileri olacak. O zaman bunlardan bazılarını toplumlardan biri için hayati, öteki için hayati olmayan olarak farklılaştırma çabasının mantığı nedir?
Unutmayınız ki mesele sadece temsiliyet değil, 1990’lı yıllardan beri BM parametresi olan karar alımlarına etkin katılımdır. Keza Bakanlar Kurulu kararları düzeyinde bir olumlu oy yakınlaşma oldu, nasıl olur da yürütme düzeyinde kabul edilir de daha az önemli organlarda kabul edilmezi anlamadığımı Sayın Anastasiadis’e sıklıkla söyledim.
“MERKEZÎ HÜKÜMETTE BİLE UZLAŞILMADIĞINI ANLIYORUZ”
Ancak şu anda merkezî hükümette bile uzlaşılmadığını anlıyoruz. Her şeyin basit çoğunlukla geçebildiği bir Bakanlar Kurulu toplantısı düşünün. Bu, federasyon değil üniter devlettir. Kıbrıslı Türkler yıllardan beridir kurucu devletlere, Kıbrıslı Rumlar da geleneksel olarak merkezî hükümete daha çok yetki istedi. Merkezî hükümette yaklaşık 23 yetki var.
Şimdi Sayın Anastasiadis bu yetkileri kurucu devletlere vermemizi mi istiyor? Ancak birbirimizi anlayabilmek için somut fikirler istiyoruz. Hedef sadece AB’de, BM’de ortak temsiliyet ve her iki tarafın da rızasına ihtiyaç olmaması için (merkezî hükümette) çok kısıtlı yetkiler ise o zaman iki devletten söz ederiz. Fikri buysa, bize söylesin ki iyi niyetle değerlendirelim.”
Gazetenin “AB üyesi olarak kararların büyük bölümü talimat olarak Brüksel’den geliyor” hatırlatması üzerine, “durum buysa Sayın Akıncı neden işlevsizlikten endişeleniyor?” sorusunu yönelten Cumhurbaşkanı Akıncı, “bu yetkiyi Kıbrıs Türk tarafına verirsek, (eli ile tırnak işareti yaparak) ‘azınlık’ devletin işleyişini engeller söylemi var. Azınlık-çoğunluk mantığını bırakmamız lazım. Kıbrıs’ın küçük bir ülke olarak AB içerisinde diğerleri gibi eşit yetkiye sahip olduğunu Politis de yazdı. Dolayısıyla öteki tarafı ortak olarak, kaderini ve geleceğini kurduğun birisi olarak görmemiz gerek. Birbirimizi nasıl engelleyeceğimizi konuşmuyoruz. Ortak kabul edilen ilkeler, dünya ve Avrupa ilkeleri olacak çünkü Avrupa Birliği üyesi olacağız” dedi.
Gazete, Rumların “gerçek endişeleri” diye ifade ettiği güvenlik ve garantiler konusunu yönelttiği Akıncı, “bir tarafın güvenlik ihtiyacının öteki taraf açısından tehdit olarak algılanmaması gerektiği ilkesini ilk ifade eden benim” vurgusunda bulundu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“GÜVENLİĞİ AŞIRI SÖYLEMLERDEN KAÇINARAK BAŞARIRIZ”
“Ben söyledim, sonra Sayın Anastasiadis bir tarafın güvenliğinin öteki tarafından tehdit olarak görülmemesi gerektiğini söyledi. Güvenliği aşırı söylemlerden kaçınarak başarırız. Kıbrıs Türk tarafı, bugünkü durumdan (garantiler) tek bir noktayı bile değiştiremeyeceğini söylerse Rum tarafı kabul edemez. Rum tarafı, ki Crans Montana’da söyledi, sıfır asker ve sıfır garanti istiyoruz derse o zaman sıfır sonuç elde ederiz.”
Akıncı “çözümden sonra herhangi bir sayıda asker veya garantiler kalırsa Kıbrıslı Rumların endişeleri nasıl göğüslenecek?” sorusuna karşılık, “bir denge olmalı, Kıbrıslı Türklerin nasıl hissettiğini, Kıbrıslı Rumların nasıl hissettiğini görmemiz ve adım adım ilerlememiz lazım” dedi, şunları ekledi:
“Örneğin, kalması konusunda uzlaşılanlar dışındaki askerin çekilmesi aşamalı olacak. Bir miktar kalacağını kabul etmemiz gerek. Bunları Crans Montana’da BM Genel Sekreteri’nin huzurunda görüşecektik. Türk Başbakan Crans Montana’ya gelmeye hazırdı, maalesef birileri Sayın Çipras’ın gelmesini engelledi. Burada mesele herhangi bir tarafın aşırı yaklaşımlarıyla çözülemez. Anladığımız, Ankara’daki görüşmenin sonucu Türkiye ve Yunanistan’ın bunun için çalışacağıdır.”
BM Genel Sekreteri’nin 1960 garantilerinin sürdürülebilir olmadığı ve sonlanması gerektiği söylemi hatırlatılarak buna katılıp katılmadığı sorulan Akıncı, şunları ifade etti:
“DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIK KABUL EDİLDİ Mİ?”
“Kıbrıslı Rum lider siyasi eşitliği bile kabul etmeye hazır değilken, kabul etmiyorum. Sayıca çoğunlukta olan toplumun daha küçük toplum üzerinde tahakkümü olacağı izlenimi olduğu sürece sayıca az olan toplum her korumayı arayacak ve bunu sadece bir yönde arayacak. Kıbrıslı Türkler yetkiyi ve refahı paylaşma iradesi olduğunu ve bu ülkede nasıl ortak olarak yaşayabileceğimizi görmezse bu alanlarda hiçbir şey değişemez. Eski yakınlaşmaların kabul edilip edilmediğini görmemiz gerekir. Garantiler konusunu sordunuz, fakat olumlu oy dışında dönüşümlü başkanlık kabul edildi mi?”
Cumhurbaşkanı Akıncı, Rum Yönetimi Başkanı’nın 5 Ocak tarihli önerisinde dönüşümlü başkanlığa, fakat ortak oy pusulası ile atıf yaptığı hatırlatıldığında, “Kıbrıs’ta tartışıldı, başarılamayacağı ortaya çıktı. Çapraz ve ağırlıklı oy, evet. Ama aynı oy pusulasına hayır, çünkü Kıbrıslı Türkler için bunu kabul etmek kolay değil” ifadesini kullandı.
“HALA DESANTRALİZASYON HAKKINDA HİÇBİR ŞEY BİLMİYORUZ. DETAY BEKLİYORUM””
Desantralize federasyon ile ilgili detay istediği hatırlatılarak Anastasiadis’le yapacağı görüşmeden beklentisi sorulan Akıncı, “hala desantralizasyon hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Sayın Anastasiadis ile son görüştüğümde somut fikirler sunmadı. Daha desantralize federasyona dair özgün öneri varsa, buna kapalı değiliz. Kurucu devletlere ne kadar yetki verilecek, bunlar hangileridir? Detay bekliyorum, görüşmenin mantığı budur. Telefonda bana, hazırlıklı geleceğini söyledi” dedi.
Akıncı’ya müzakerelerin resmen başlaması için ne istediği de soruldu. Genel Sekreter’in Kıbrıs geçici danışmanı Jane Holl Lute ile yapılmakta olan çalışmayı hatırlatarak, “BM, ortak zemin bulmak için (Lute ile) birlikte çalışmamızı istedi” diyen Cumhurbaşkanı Akıncı, Lute’un ne zaman geleceği, belge getirip getirmeyeceği sorulduğunda ise “henüz dönüşüyle ilgili somut tarih yok” dedi ve şunları söyledi:
“SİYASİ EŞİTLİK KONUSUNDA UZLAŞAMAZSAK, O ZAMAN İLERLEYEMEM VE BUNU DA ÇOK NET SÖYLÜYORUM”
“Ancak bize herhangi bir belge vermesini beklemiyoruz. Önemli olan, aynı şeylerden mi söz ettiğimizi, ortak vizyona sahip olup olmadığımızı görmek. Siyasi eşitlikten söz ederken başka bir şey anlaşılabilir. Daha önce (Sayın Anastasiadis) bu konuya aynı açıdan bakıyordu. Aynı tavrı koruyup korumadığını göreceğiz. Sonuç alma olasılığını zedelemek istemiyorum ancak Crans Montana’dan sonra olgular daha iyi olmadı. Bu kader, AB içerisinde bölünmüş bir ülkede kalmak bize yakışmıyor. Kıbrıslı Türkler açısından hayatî önemde olan siyasi eşitlik konusunda uzlaşamazsak, o zaman ilerleyemem ve bunu da çok net söylüyorum. Ucu açık bir prosedüre başlamaya da hazır değilim.”
“TABİİ Kİ…”
Gazetenin “yani bir takvim mi istiyorsunuz” sorusuna karşılık, “Tabii ki” vurgusu yapan Akıncı şöyle devam etti:
“Bunu artık sadece ben söylemiyorum. BM Genel Sekreteri de söylüyor ve zannederim sizin toplumunuzdaki çözüm isteyenler, bu gerekliliğini hissediyor. Bugün, prosedürün tamamına dair üç sütunlu belge önerisi olduğunu işitiyorum. Vardığımız bütün yakınlaşmalar halihazırda tutanakların hepsinde siyah renkle yazıldı. Bunda başka zaman harcamamız için neden yoktur.”
Anastasiadis’in, Guterres Çerçevesi ile ilgili tezlerini yazılı sunmasını istediği hatırlatılarak görüşü sorulan Akıncı, “Birbirimize yazılı öneri verme aşamasında değiliz, o yapıldı ve o dönem kapandı. Şimdi resmi müzakere sürecinde değiliz, ortak bir zemin olup olmadığını araştırma dönemindeyiz” dedi. Guterres Çerçevesi’nin ortak zemin olup olmadığı sorulduğunda ise, Akıncı, “O da bir parçasıdır. Fakat, o noktada da anlaşmazlıklar vardır, çünkü 30 Haziran belgesinin doğru belge olmadığını iddia ediyor. Ancak tek bir belge vardır, o da 30 Haziran 2017 tarihlidir” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Akıncı, çerçeve ile ilgili daha fazla izahat ve açıklama mı gerektiği sorusuna karşılık ise şunları söyledi:
“4 Temmuz’da müzakereciler düzeyinde bir görüşme söz konusudur ancak sonucunda herhangi bir uzlaşma sağlanmamıştır. Fakat BM Genel Sekreteri’nin raporunda ifade edilenden ve belirli bir tarihi olandan başka ikinci bir belge yoktur. Belge tektir ve 30 Haziran 2017 tarihlidir.
Fakat, önemli olan, ortak anlaşmaya varılan yakınlaşmalardır. Siyasi eşitlik konusunda ortak bir noktaya vardık. Şu an, ciddi bir şekilde geri adımın atıldığını görüyoruz, bunun ciddi örneği de EastMed’le ilgili söylenilenlerdir. Anastasiadis, bu ifadeyle bize, iki mesaj gönderdi. Birincisi, enerji, Kıbrıslı Türkler için hayati bir konu olarak düşünülmüyor ve ikincisi, artık Bakanlar Kurulu düzeyinde de bir olumlu oyun gerekli olduğu konusunda hemfikir değildir. Bu, tamamen kabul edilemezdir ve bize, Guterres çerçevesiyle ilgili konuşma marjı vermiyor.”
TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Türkiye’nin her şeye; iki kesimli iki toplumlu federasyona, konfederasyona ve iki devlet çözümüne açık olduğunu söylediği hatırlatılarak, “Kıbrıs Türk tarafı ile Türk tarafı arasında fikir ayrılığı var mı?” sorusunun yöneltildiği Akıncı, “Bakınız, ben toplumumu temsil ediyorum. Müzakereler, ezelden beri Kıbrıslı Türk lider ile Kıbrıslı Rum lider arasında yapılmaktadır ve her bir tarafta bir iç diyalog da vardır” dedi, şunları ekledi:
“Elbette Türkiye, sadece Kıbrıslı Türkler için değil, Kıbrıs’ın tamamı ve bölge için de önemlidir. Bu, fikirlerimizin %100’ünün uyuşması gerektiği anlamına gelmiyor. Benim, durumlara farklı baktığım zamanlar da olabilir ve gerekli görmem halinde, inisiyatif alabilirim. Endişe veren ve hayal kırıklığı yaratan, Kıbrıslı Rum muhatabımın bir karşılık vermemesidir.”
Akıncı, Mont Peleran’da harita sunulmasından mı söz ettiği sorulduğunda ise, “Mont Peleran’dan başlayıp Crans Montana’da sona eren süreçten ve aynı zamanda Kıbrıs’taki görüşmelerden bahsediyorum. Crans Montana’da, Türkiye’nin yardımcı olmaya çalıştığını söylemem gerekir. Bu, gizli bir şey değildir ve bunu BM, AB ve Mogherini de gördü. Türkiye, BM Genel Sekreterine bazı sinyaller verdi” dedi.
Gazetenin, “bu belirsiz mesajlar yeterli mi? Birçok belirsizlik vardı” sorusuna karşılık da “ilerleme sağlanmadan önce her zaman, belirsizlik vardır. Bu, normaldir” diyen Akıncı, “45 yılın ardından nasıl belirsizlik olabileceği” sorusuna karşılık da, “fakat, 45 yılın ardından siyasi eşitliğimiz bile hala reddediliyor. Ve bu noktada bile hala belirsizlik vardır” vurgusunu yaptı.
“GÜVEN İNŞA EDİLEBİLİR, FAKAT LAFLARLA DEĞİL EYLEMLERLE”
Akıncı, gazetenin “son dönemde sizin ve Anastasiadis arasında güven eksikliği olduğunu görüyoruz. Fakat, siz bu pozisyonlardasınız ve çok zamanımız yoktur. Artık birlikte nasıl çalışabilirsiniz?” sorusuna karşılık, “güven inşa edilebilir, fakat laflarla değil eylemlerle” dedi, şunları ekledi:
“Kıbrıs sorunu şahsi bir meselemiz değildir. Bu ülkenin geleceği için toplumlarımız adına konuşuyoruz. Duygularımız temelinde eylemde bulunmamız gerekmez. Bunlar bir noktaya kadar geçerlidir. Örneğin, cep telefonlarıyla ilgili. Bunun önemli olduğunu düşünüyorum, çünkü toplumlarımızın iletişimiyle alakalıdır. Neden bunu gerçekleştiremeyelim?”
Gazete, Akıncı’ya, “iki toplumlu iki kesimli federasyon temelinde yeniden birleşmeyi desteklemesi nedeniyle pek çok Kıbrıslı Rum’un saygı duyduğu bir politikacı olarak konfederasyon ya da iki devlet çözümünü değil de bu çözümü isteme nedeninizi Kıbrıs Rum basınına izah edebilir misiniz?” sorusunu yöneltti. “Çünkü, Kıbrıslı Rumlar arasında böyle bir şeyi kabul edecek bir çoğunluğun olduğunu görmüyorum” diyen Akıncı, “İki tarafta da bunu isteyen bir çoğunluğun olması halinde, bu bir gün olacak. Fakat, bu seçenekler, uluslararası açıdan iki tanınmış ülke ön görür. KKTC’yi tanıyacak son kişiler olan Kıbrıslı Rumların ilk tanıyacak kişiler olmasını mı bekliyoruz?” dedi.
Gazetenin “Kıbrıslı Rumlar arasında, birlikte yaşayamazsak, “onlar orada, biz burada” barış içinde bir arada yaşayalım” görüşünün işitilmeye başladığını vurgulayarak bununla ilgili görüşünü sorduğu Cumhurbaşkanı Akıncı şu cevabı verdi:
“MÜMKÜN OLMAYAN BİR ŞEYİ İNŞA ETMEYE ÇALIŞIRSAN, MÜMKÜN OLANI DA İMKANSIZ KILARSIN”
“Herhangi biri bunu söyleyebilir, fakat bu uygulanabilir mi? Gerçekçi bir çözümün sağlanmasını istiyorum. Ancak, bu söylemimiz, sadece statükonun devamına götürür. Mümkün olmayan bir şeyi inşa etmeye çalışırsan, mümkün olanı da imkansız kılarsın. Zor ama mümkün olmaya devam eden seçenek, iki kesimli, iki toplumlu federasyondur.
Federasyon, iki devlet çözümünün alternatifi değildir. Statükonun alternatifidir, bu nedenle siyasi eşitliğe sahip iki kesimli, iki toplumlu federasyonu, bir Avrupa devletini tercih ediyorum. Çünkü statükonun devamı, kısa vadede Kıbrıslı Türklerin çıkarları için iyi olmayacak, fakat uzun vadede Kıbrıslı Rumlar için de hiç iyi olmayacağına inanıyorum.”
Akıncı, Rum tarafından gelmekte olan “iki lider bir odaya girip, her konuda anlaşmaya varsalar bile, bu anlaşmaya varılanların Türkiye ve diğer güçler tarafından kabul edilip edilmeyeceğinin soru işareti olduğu” eleştirilerinin hatırlatılmasına karşılık, “bununla ilgili olarak, zirvede iki paralel masanın olması gerektiğine karar verdik” dedi, şunları söyledi:
“Bir masada, Kıbrıs’taki iki taraf vardı. Diğerine de bizimle birlikte garantör güçler katıldı. Kısacası, gözlemci olan AB’nin yanında beş taraf. Üç garantör güç vardır. Gözümüzü yumup, varlıklarını inkar etmeyelim.
Ben doğal olarak, bu Ada’da Kıbrıslı Rumlarla birlikte yaşayacak olan Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını temsil ediyorum. Kıbrıslılar olarak, ilk önce birbirimizi görmezden gelmeden, yaşayabilir bir çözüm bulmamız gerekir. Bu çözüm için garantör ülkelerin desteklerine de ihtiyacımız vardır. Bulunacak çözüm bölgeye barış ve istikrar getirebilir. Yeni işbirliği olanakları yaratabilir. Çözüm, Kıbrıs’ın Türkiye ile yeni ilişkiler geliştirmesine, Türk-Yunan dostluğuna, Türkiye’nin AB ile münasebetlerine ve bölgesel barışa önemli katkı sağlayacaktır. Bu gelişmelerden kimsenin kaybı olmaz, tüm ilgili tarafların kazancı olur.
Bazı kişiler, birini ya da diğerini söyleyebilirler. Bazı ülkeler, bir lider için iyi de hissedebilirler, kötü de, fakat benim için önemli olan, güven ve halkımın desteğidir.
“TÜRKİYE VE YUNANİSTAN’IN DESTEĞİNE İHTİYACIMIZ OLDUĞUNU GÖRÜYORUM”
BM’nin, AB’nin desteğine ihtiyacımı var ancak daha da fazla, Türkiye ve Yunanistan’ın desteğine ihtiyacımız olduğunu görüyorum. Fakat, tüm oyuncuların aynı oyunu oynaması gerekir. Çok zamanımız yoktur, çünkü oyun bitti ve biz uzatmaları oynuyoruz. Aslında oyun, uzatmaları kapsıyor, bu nedenle de yapabileceğimizin en iyisini yapmamız gerekir.
Karar bizimdir ve bu nedenle halk ve sivil toplumun, daha aktif olması gerekir. Liderlerden mucize beklememeliyiz. Ben, çözümü getirebilmek için çabalıyorum. Ben, istememiz halinde, çok daralmakla birlikte yeterli zamanın olduğuna inanıyorum.”
AP SEÇİMLERİ VE KIZILYÜREK’İN ADAYLIĞI
Gazete “Avrupa seçimlerine ve Niyazi Kızılyürek’in adaylığına nasıl bakıyorsunuz?” sorusunu yönelttiği Akıncı’dan şu cevabı aldı:
“Konuyla ilgili herhangi bir yorum yapmadım, kişisel bir karardır ve sıkı bir şekilde çalışacağını ve başka adaylar da olabileceğini anlıyorum. Resmi açıklamayı görmedim ama Şener Levent’in de hazırlandığını anlıyorum.
Kıbrıslı Türklerin katılımının nasıl olacağını veya ne kadar Kıbrıslı Rumun Avrupa meclisinde bir Kıbrıslı Türk’e oy vermek isteyip istemeyeceklerini bilmiyorum. Kıbrıslı Rumlar için de bir sınav olacak.
Benim tezim, Annan Planının da öngördüğü gibi iki sandalye ile doğru temsiliyetimiz olması için Kıbrıs sorununu çözmemiz gerektiğidir, aksi halde toplumumuz temsil edilir diyemeyiz.
Niyazi tabi ki buna böyle bakmıyor, Avrupa seçimleri olduğunu ve Avrupalı ve federalist fikirler olan kendi fikirlerini temsil ettiğini değerlendiriyor.”