Akkuyu Nükleer santrali Kıbrıs için de büyük bir tehlike!
Okuyucu Mektubu /Ergün BEY
Akkuyu’da kurulacak nükleer santral Kıbrıs’ın Kuzey sahillerine sadece 90 km’lik bir mesafede. Türkiye’de bu bölgeye en yakın kentten daha yakınız. Santralde meydana gelecek herhangi bir radyoaktif sızıntıda Kıbrıs da bu felaketten nasibini fazlasıyla alacaktır. TC Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan Akkuyu Nükleer Santral Projesi’nin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporunda Kıbrıs adasından söz bile edilmemektedir. Bu da demek oluyor ki, herhangi bir kaza durumunda Kıbrıs kendi başına bırakılacak. Ekonomik, çevresel ve sosyal zarar kimse tarafından karşınlanmayacak.
Nükleer enerj temiz ve sürdürülebilir bir enerji türü değildir. Akkuyu nükleer santrali için kullanılacak olan Uranyum madencilikten elde edilecek. Uranyum madenciliği dünyanın en kirli endütriyel uygulamalarından biridir. Diğer yanda, reaktörleri soğutmak için kullanılcak olan su denizden alınacak ve bu da denizin ısı dengesini bozarak orada yaşayan canlıları olumsuz yönde etkileyecek. Milyonlarca yıl radyoaktif kalacak olan katı nükleer atıkların Rusya’ya gönderilmesi planlanıyor. Ancak, sözkonusu atıklar sıcak ve aktif olduğundan taşınması mümkün değildir ve en az 10 yıl santralde depolanmak zorundadır. Ayrıca, hangi ülke, neden sizin böylesine kirli ve tehlikeli bir atığınızı almak istesin ki? Üretilen her atığın yurt dışına gönderilmesi için de büyük paralar ödenmek durumunda. Sıvı nükleer atıklar Akdenize bırakılacak. Bu atıklar denizde yaşayan canlıların mutasyon geçirmesine neden olmanın yanısıra, bu atıkları bünyelerinde büyük dozlarda biriktirebilmekte. Bizler ise daha sonra o balıkları sofralarımızda yiyeceğiz. Bu da bizim kanser olmamıza neden olacak.
Türkiye’nin bir deprem bölgesi olduğunu, terör sorunun halen daha çözülmediğini, yıllardır nükleer enerji ile uğraşan reknolojide ilk sıralarda yer alan Japonların bile bu işi tam olarak çözemediğini unutmamalıyız. Nükleer enerjinin en büyük zaafiyeti hala bilinmezlikler içermesidir. Ayrıca dünyada nükleer atıkların nasıl bertaraf edileceğine yönelik henüz bir çözüm bulunamamıştır. Türkiye bir an önce kirli ve sürdürülebilir olmayan bu tür enerji yatırımlarından elini çekmeli, yüzünü güneşe ve rüzgara dönmelidir. Yenilenebilir enerji santrallerinin açacağı iş sahaları yanısıra bu seçenek Türkiye’nin “Yeşil Ekonomi” yolunda ilerlemesi için de güzel bir başlangıç olacaktır. Bu tehditin ortadan kalkması adamızı da rahatlatacaktır.