Akşam saatleri ve sınırın iki yakası

Oshan SABIRLI

Ilık bir Lefkoşa akşamıydı.

Takvim ise Cumayı gösteriyordu. Eşim Defne ile birlikte uzun yol diye tanımladığımız Güney Lefkoşa’nın Ledra caddesine gitmeye karar verdik. Arabamızı Selimiye Camii’nin yan tarafına park ettikten sonra Lokmacı Barikatı’na doğru yürümeye başladık.

Kıbrıs’ın kuzeyinde kapalı dükkanların bulunduğu karanlık ve bir o kadar da gece saatlerinde tekin gözükmeyen Arasta sokaklarından geçip sınıra ulaştık.

Saat 21.00 dolaylarıydı.

Sınırın öte yanında insanı kıskandırırcasına bir kalabalık vardı ve açıkçası Kıbrıs’ın kuzeyi için bir kez daha üzüldüm.

Rum barikatını geçer geçmez ışıl ışıl caddeler, yüzlerce insanın kafelerde oturması, gitar sesleri beni oldukça düşündürdü.

Hata nerede diye sorgularken, bildik statüko savunmaları aklıma geldi.

Hani hep bahanemiz olan “Rumlar AB’den IMF’den para alıyor” yalanlarını anımsadı.

Biz suçu hep başkasına atmayı seçtik.

Defne ile birlikte Elefteria veya bir diğer ismi ile Özgürlük meydanına kadar yürüdük. Geri dönüş yolumuz ise Ledra Caddesi’nin paralelindeki sokaktaydık.

Gündüzleri çok fazla hareketin olmadığı bu cadde, geceleri yüzlerce insanın cıvıl cıvıl sokaklarda, barlarda, kafelerde vakit geçirdiği bir konumdaydı.

Kendimi Alaçatı, Çeşme gibi turizm merkezlerinde hissettim.

Çok uzun zamandır, akşam saatlerinde Güney Lefkoşa’nın bu bölümüne uğramadığımı fark ettim.

Kısa bir akşam gezmesi ile yeniden barikattaydık.

Ara bölgeden geçerken ölüm sessizliğine doğru ilerlediğimi fark ettim. Yeniden Kıbrıs’ın kuzeyine geçmiştim ve güney ile kuzey çelişkisini gayet net şekilde deneyimleme şansına ulaştım.

Kendi topraklarım adına utandım.

Kıbrıs Türk Varoluş mücadelesi adına utandım.

Akvaryum içinde sıkışıklığımızdan utandım.

Kıbrıs tarihinde yaklaşık 30 yıl boyunca kapalı kalan sınır kapılarının hayatımızda çok şeyi değiştirdiği düşüncesinde, ben yeniden bu ülkeye savaşın, barikatların, kin ve nefretin ne büyük acılar verdiğini, yalnızca ekonomik hareketlilik ve hareketsizlik çelişkisinde gördüm.

Kuzey Lefkoşa’nın gece hayatının çarşı bölgesinde olmadığı aşikar. Üstelik çarşı esnafının sürekli serzenişleri var. Ama bu yalnızca bizim beceriksizliğimizin bir göstergesi.

Kaç kişimiz gidip çarşıdan alışveriş yapıyor?

Kaç kişimiz çarşıda alışveriş yapabilecek çeşitlilikte ürünlere veya eğlence mekanlarına ulaşabiliyor?

Açıkçası kaliteden bahsediyorum.

Kimse alınmasın ama Kuzey Lefkoşa’nın farklı bölgelerinde olan hiçbir şey Arasta dolayında yok. Hani konsept barlardan, clublardan bahsetmiyorum.

Oysa biz lahmacun politikasında eko turizm yapmaya, komşumuzun sattığı imitasyon ürünlerle rant elde etmeye, kısa yoldan, yorulmadan para kazanmaya çalışıyoruz.

Vizyonsuzluğumuz ve kıskançlıklarımız ile biz kendi kendimizi yiyoruz.

Gidip para harcamanıza gerek yok ama benim yaptığım bu akşam yürüyüşünü bir deneyin.

Farkı göreceksiniz.

Neden başarısız olduğumuzu ve bahanelerimizin de gerçeği yansıtmadığını fark edeceksiniz.