Babacan'ın konuşmasının genelinde Kürt sorunu, hak, eşitlik, adalet, demokrasi vurgusu öne çıktı.
"Sokaklarında TOMA'nın olmadığı, sabaha karşı operasyonların yapılmayacağı bir Diyarbakır için buradayız" diyen Babacan Diyarbakırlılar'a ''oyunuzu, iradenize, seçiminize ve seçtiklerinize sahip çıkmak için buradayız" diye seslendi.
Babacan, Güneş Düğün Salonu'nda yapılan ve yüzlerce kişinin katıldığı kongrede konuşmasının büyük bir bölümünü Kürt sorununa ayırdı ve AKP'yi sık sık "küçük ortağının peşine takılan iktidar partisi" olarak tanımladı.
Konuşmasına "Adalet peşinde ömrünü feda eden Tahir Eçi'nin gözleriye hafızalara kazıdığı, 12 yaşında hayatını kaybetmiş Ceylan Önkol'un memleketinden Diyarbakır'dan hepinizi selamlıyorum" sözleriyle başlayan Babacan, Diyarbakır kürsüsünden tüm Türkiye'ye seslenmek istediğini söyledi.
"Ülkenin zor zamanlardan geçtiğini, adalet, haksızlık ve hukuksuzluğun, insan hakları ihlallerinin, özgürlüklerin ayaklar altına alındığını" söyleyen Babacan, "ifade özgürlüğünün kalmadığını, eleştirenlerin işten atılıp tutuklandığını, sosyal medyada eleştiri yapan gençlerin evlerinden alındığını, gazetecilerin haber yaptıkları için yargılandığını, yargının en üst mahkemesine tehditlerin savrulduğunu" belirtti.
Ali Babacan '' İktidar partisi ve küçük ortağı kendilerine göre bir makbul vatandaş, bir tek tip insan kitlesi oluşturmaya çalışıyor, artık yeter!'' dedi.
Devletin insan için var olduğunu söyleyen Babacan, hiçbir şeyin insan haysiyeti ve onurundan daha önemli olmadığını dile getirdi.
Diyarbakır'da konuşulması gereken en önemli hususun Kürt meselesi olduğunu kaydeden Ali Babacan şöyle devam etti:
"On yıllarca sözde Kürt sorunu diyerek önce inkar edilen ancak 2000'li yılların başında adı konulabilen ve bugün gün yine yasaklı bir söz haline gelmeye başlayan kürt meselesinden bahsetmek istiyorum ki bu bugün iktidarı en fazla rahatsız eden sorunların başında geliyor.''
'Yeni ortakların saplantıları'
Babacan ülkeyi yönetenlerin son yıllardaki tarz ve üslubunun "yeni ortaklarının saplantıları" doğrultusunda atılan adımlar olduğunu savundu, bu tarzın kürt sorununu daha da büyüdüğü, toplumun tüm kesimlerini etkileyen ve büyüyen bir adalet ve eşit vatandaşlık sorununa dönüştüğünü söyledi.
2005'de Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'daki konuşmasında "Kürt sorunu vardır ve benim sorunumdur" sözüne değinen Babacan "Cumhurbaşkanı olduktan sonra bu sözü unutup, on yıl sonra 2015'de 'kardeşim ne kürt sorunu ya, daha ne istiyorsunuz' noktasına geldi" dedi.
Kürt dilinin önündeki engel ve yasakların 2012'den itibaren kaldırılmaya başlandığını hatırlatan Babacan "Ama şu anda eğitim veren müfredatlar zayıflıyor, vaktinde asılan tabelalar birer birer sökülüyor" dedi ve reform yıllarında Avrupa'ya kaçan Kürt aydınların büyük umutlarla geri döndüğünü hatırlattı.
"Bugün çok sayıda aydın ve siyasetçi her an tutuklanma tehdidi karşısında yine göç yollarına başladı" diyen Babacan 2013 yılında Diyarbakır'a gelen Şivan Perver'i ve Mesut Barzani'yi hatırlattı.
"O günlerden bugüne seçilmiş belediye başkanları makamlarından alınıp yerlerine atanmışlar geldi" diyen Babacan, HDP'nin 48 belediyesine kayyum atandığını hatırlattı.
'Kayyum politikası halkı cezalandırmaya dönüştü'
Babacan iktidarın kayyum politikasının, kazanamadığı seçimlerde halkı cezalandırmaya dönüştüğünü, halk iradesi ile seçme, seçilme hakkının ayaklar altına alındığını savundu.
İktidarın seçimle kazanamadığı her belediyeyi hukuksuzca ele geçirmeye çalıştığını söyleyen Ali Babacan "Daha farklı bölgelerde bunu yapmak istiyorlar ama cesaret edemiyorlar" dedi.
Demokrasilerde temel kuralın kimsenin halkın oylarını gasp edemeyeceği olduğunu söyleyen Ali Babacan, bağımsız ve tarafsız yargı dışında hiç kimsenin seçilmişleri görevden alamayacağı bir Türkiye hedeflediklerini kaydetti.
Diyarbakır'ın 12 Eylül işkenceleri ile anıldığını söyleyen Babacan, 2000 yıllarındaki en önemli değişikliğin faili meçhul cinayetlerin son bulması ve işkenceye sıfır tolerans uygulamasının olduğunun altını çizdi.
''Ama ne yazık ki bugün bambaşka yerdeyiz, iki sene önce Van'da mantar toplayan köylülere terörist diyerek işkence iddia edenler, bu köylülerin öyle olmadığı ispatlanmasına rağmen bir özür bile dilemediler'' diyerek 11 Eylül'de Van'da gözaltına alındıktan sonra helikopterden atıldıkları belirtilen Osman Şiban ve hayatını kaybeden Servet Turgut'un durumunu hatırlattı.
Deva Partisi lideri "Tüm bu fotoğraflara baktığımızda bize pek çok şey anlatmıyor mu, işkencenin ve faili meçhul cinayetlerin geri dönüşünün alarm zillerini duymuyor musunuz?" diye sordu ve şöyle devam etti:
"Bu şehir, bu bölge, bu ülke bunu hak etmiyor, suçu işleyen kamu görevlisi de olsa suçu işleyenler hukuk ve idari işlemler sonuna kadar adalete uygun şekilde yürütülmelidir."
Altı yıl sonra gündeme gelen Kobani olaylarına da değinen Babacan, çok büyük etkisi olan olayların gereğini yargının yapacağını ama yargıdaki dosyaların ülkeyi yönetenlerin eline ihtiyaç duydukları baskı ve şantaj malzemesi olarak görülmemesi gerektiğini vurguladı.
Kobani olaylarından dört ay sonra hükümetin Dolmabahçe'de imzaladığı mutabakat metnini ve servis edilen fotoğrafı hatırlatan Babacan ''Dört ay önceki Kobani için yapılan çağrıdan hükümet haberdar değil miydi, tabi haberdarlardı ve çözüm süreci için o fotoya ihtiyaç duyarlar ve yıllar sonra aynı kişiler küçük ortaklarının peşine takılıp hızlı adımlarla 90'ların kürt politikasına doğru koşuyorlar yine birilerini düşmanlaştırmaya ve muhalefet partilerini tehdit etmeye başlıyorlar.''
Güçler ayrılığının net olduğu bir hukuk devletinde yargının siyasi amaçlara hizmetin aracı olamayacağını vugulayan Babacan, mevcut tablonun kabul edilemez olduğunu belirtti ve iktidara seslendi:
'Salt güvenlik araçlarıyla çözülemez'
''Demokratik yollarla siyasi mücadeleye inanmış vatandaşlara adeta seçimler gereksiz duygusunu yaşatarak zaten büyümekte olan Kürt meselesini daha da alevlendirmenin, zaten büyük oranda işlevini yitirmiş meclis var ve orada birlikte çözüm sürecinde birlikte çalıştıklarınızı fezlekelerle apar topar tutuklamayın, biz çözümün siyasette olacağını savunuyoruz ve demokrasiyi ısrarla savunacaz''
"Bu topraklarda siyaset yollarını kapatan herkese karşı çıkmak için yola çıktıklarını" söyleyen, "yöntem olarak şiddeti seçen, ölümden beslenen tüm yapılara ve terör örgütlerine kaşrı olduklarını" dile getiren Babacan, "terörle mücadelenin çok yönlü olduğunu" belirtti.
Babacan "bu sorunun salt güvenlik enstrümanlarıyla çözülmeyeceğini, bunun diplomasi ve uluslararası ilişkilerin profesyonel olarak kullanılmasıyla gerçekleşebileceğini" savundu.
"Yapılan hukuksuzlukların terör eylemlerini meşrultırmayacağını" ifade eden Babacan "terörün varlığı da devletin hukuk dışı yöntemlerini meşrulaştrmaz'' dedi.
Babacan, Diyarbakır'da iş insanları, STK temsilcileri ve gazetecilerle de bir araya gelecek.