BİLGİLENDİRME NOTU
10 Kasım 2015
Dört özgürlüğün kısıtlanması gerekmiyor, yanlıştır ve sürdürülemez.
Türk Politikası, Kıbrıs’ta bir çözümdeözgürlükleri kısıtlayarak iki bölgelilik ve iki toplumluluğu korumayı hedefliyor. Özgürlüklerin kalıcı olarak kısıtlanmasında ısrar edilirse,bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde güvenlik ve garantilere ek olarak toprak ve mülkiyet konusu da Kıbrıs müzakere sürecini bir kez daha tıkayacak gibi görünüyor.
Avrupa Topluluğu Kurucu Antlaşması’nda yer alan “sermayenin serbest dolaşımı”AB’nin dört özgürlüğünden biridir ve sadece paranın akışını değil, ayrıca AB vatandaşlarınıniş kurma, şirket hissesi satın alma ve taşınmaz mal satın alma özgürlüğünü de içerir.
Üye devletlerinbirçoğuAB’ye giriş antlaşmaları aşamasında ülkelerinde ikamet etmeyenlerin konut, tarım arazisi ve orman arazisi satın almaları konusunda geçici deregasyonlar (AB hukukundan sapmalar) elde etmiştir.Kıbrıs, Macaristan ve Polonya5 er yıl, Estonya, Latvia, Lithuania, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan ve Romanya7 şer yıl bazı taşınmaz mallarındiğer AB vatandaşları tarafından satın alınması konusunda geçici deregasyonlar almıştı.
Ancak sadece Malta ve Danimarka ikinci ev satın alınması, Finlandiya ise kendine bağlı Aland adalarında geçerli olan taşınmaz mülk satın alınması konusundakalıcı delegasyonlara sahiptir.
Delegasyonlarla eşitlik ortadan kaldırılamaz.
Deregasyonlar genelliklegiriş antlaşmaları iledüzenlenir ve çok istisnai durumlar haricindegeçici olur.Avrupa Topluluğu’nun Kurucu AntlaşmalarıAB vatandaşları arasında ayırımcılık (discriminasyon)yapılmasını yasaklarve bu kuraladelegasyonlarınuygulanmasında özellikle dikkat edilir.
Yani; kalıcı deregasyon alan Malta’da ikamet eden bir Malta vatandaşı Malta’da hangi şartlarda taşınmaz mal satın alabiliyorsa, yine Malta’da ikamet eden diğer bir AB üye ülke vatandaşı (AB vatandaşı) da Malta’da ayni şartlarda taşınmaz mal satın alabilmektedir.
Ayrıca, Malta dışında yaşayanAB vatandaşları Malta’da mal alımı konusunda hangi kısıtlamalara tabi ise,Malta dışında ikamet edenMalta vatandaşlarıda Malta’da ayni kısıtlamalara tabidir.
AB kurallarına göre,kişilerin serbest dolaşım özgürlüğü temelinde bir AB vatandaşının başka bir AB ülkesinde ikamet etmesi engellenemez. İlk üç ay koşulsuz ve daha sonra da iş kurmak, çalışmak veya çalışmaması halinde sosyal güvenlik fonlarından faydalanmayacağını deklarekaydı ile her AB vatandaşıarzu ettiği başka bir AB ülkesinde eşitlik temelinde ikamet etme hakkına sahiptir. İkamet hakkına sahip olanlar, taşınmaz mal satın alma hakkına da sahip olurlar.
Kalıcı delegasyon almak mümkün değildir.
Kıbrıs’ın giriş antlaşması 2003 te tamamlanmış, 5 yıl süreli geçicideregasyonlarartık son bulmuştur. Taşınmaz mal alımlarınakuzey Kıbrıs’ta kalıcı kısıtlama getirilmesi bu aşamadan sonra27 üye ülkenin ve Kıbrıslı Rumların referandumlarda veya meclislerinde kalıcı delegasyonlarıonaylaması ile mümkün olabilir ki bu fiilen imkansız gibidir. 27 üye ülkeden pek çoğubuna onay vermek için kendilerininde müktesebattan sapma taleplerini ön şart olarak masaya koyacak ve AB’de içinden çıkılması kolay olmayan bir kargaşa durumuortaya çıkacaktır.
Bu onay süreci uzun sürecek bir dizi zorlama ve pazarlıklar sonucunda belkimümkün olsa bile, Kıbrıs’ta çözüm sonrasında kuzeydeki parça devlettedört özgürlüğün kısmen kısıtlanması aslında ekonomik akla terstir ve kuzey Kıbrısyönetimi altında kalacakcoğrafyada ekonomik ambargoların devamını talep etmekle eşdeğerdir. Yabancı yatırımcı bu coğrafyada mülk satın alamayacaksa yatırım da yapmayacak, yurt dışında ikamet etmekte olan Kıbrıslı Türkler de diğer AB vatandaşları gibi kuzey Kıbrıs’ta taşınmaz mal satın alamayacaktır.
Diğer taraftan, halen kuzey Kıbrıs’ta ikamet eden ve çözümden sonra kuzey Kıbrıs’ta ikamet etmeyi seçecek olan AB vatandaşlarınıneşitlik temelindeve Kıbrıslı Türklerle eşit şartlarda mülk edinme hakkına sahip olması zaten engellenemez. Bu arada çok uzun süreli kira yöntemi Malta’da ve Aland adalarında deregasyonlarzaten işlevsiz ve etkisiz hale getirmektedir ve kuzey Kıbrıs’ta da böyle olacaktır.
Hedeflenen mülk çoğunluğu aritmetik olarak da mümkün değildir.
Delegasyonlara farklı bir açıdan bakıldığında; bir antlaşmadan sonra kuzey Kıbrıs devleti kontrolünde kalması beklenen yaklaşık %29 toprak oranı eğer gerçekleşirse, bu bölgede Kıbrıslı Türklerin mülkiyet çoğunluğunu ellerinde tutması aritmetik olarak da mümkün olmayacaktır. Resmi rakamlara göre,%29 toprağın karşılığı yaklaşık 1,556,000 dönüm özel mülktür. Şimdiki durumda Kıbrıslı Türklerin kuzeyde 394,000 dönüm, güneyde 413,000 dönüm taşınmaz malları var sayılır. Kuzey Devletinde toplam özel mülkün %51 çoğunlukiçin 794,000 dönüm Kıbrıs Türk malı olmalıdır. Güneyde Kıbrıslı Türk mülkiyet hakları, eğer halen kısmen satılmamışlarsave tümü kuzeye taşınabilse bile ki bu mal sahiplerinin tercihine bağlı olacaktır,kuzeyde KT mülkiyeti ancak %51 e ulaşabilir ki bu gerçek hayatta mümkün olmayacaktır. Buna rağmen,Türk politikası %51 çoğunluğu da yetersiz bulmaktave “sarih çoğunluk” tanımı altındaaslında bu çoğunluğun%67 olması gerektiğinde ısrar etmektedir.
Mülkiyet hakları AB’nin birincil hukuku ile engellenemez.
Halen kuzey Kıbrıs’ta Kıbrıslı Rumların 1,463,000dönüm taşınmaz malı vardır. Bir antlaşma ile Kıbrıslı Rumlara kuzey Kıbrıs’taki malları ile ilgili sınırlama getirilirse, ve bu referandumda kabul edilirse, ve birincil hukuk olması için 27 ülke onay verirse, ve Kıbrıslı Rumların Avrupa Adalet Divanına gitmesi önlenirse bile, ki bu beklentilerin her biri ayrı ayrı imkânsızdır, Kıbrıslı Rumların bu neticeyiyine de mahkemeye götürmesi engellenemez. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Birliği dışında bir mahkemedir ve AB’nin “Birincil Hukuk” u ile bağlı değildir. Yani, Türk politikasının murat ettiği, AB hukukundan kalıcı sapmalar içeren bir antlaşmayı birincil hukuk yöntemi ile koruyup sürdürmesi demümkün olmayacaktır.
Kalıcı deregasyonlar ekonomik kalkınmayı engeller.
Türk politikasının ısrarla üzerinde durduğu kuzeyde nüfus ve mülkiyet de “sarihçoğunluğu” sağlamakgörüleceği gibi mümkün olmadığı gibi, ulaşılsa bile uzun süre korunması imkansızdır.Bu nedenlerden dolayı kalıcı delegasyonlarda ısrar etmek abesle iştigaldir ve daha da önemlisi ekonomik kalkınmayı da engelleyici bir netice doğuracaktır. Bazı konularda geçici deregasyonlartalep edilebilir ve alınabilir de, ancak süreler birkaç yılla sınırlı olmalı ve kuzey Kıbrıs ekonomisi uzun süreler gelişmenin dışında kalmaya mahkum edilmemelidir.
Kuzeyde mülk edinme hakkının engellenmesi talebi yanında, kuzey devleti ile güney devleti arasında nüfusta da birdenge talep edilmesi veayrıca hem yerli hem deyabancı yatırıma engel oluşturulması ile ortaya çıkacak durum şimdiki çözümsüzlük durumundan daha iyi olmayacak, beraberinde mukayeseli ekonomik gerileme, refah düşüşüve tükenme devam edecektir.
Kıbrıslı Rumlarınkuzeyde mal alması ve yerleşmesiengellenecek iddiası ilekuzey Kıbrıs’ta izolasyonlar devam ettirilmiş olacak, yurtdışında yaşayan Kıbrıslı Türklerin bileadaya geri dönüşcazibesini ortadan kaldıracaktır.
AB’nin başarısı, özgürlüklerin korunmasından gelmektedir.
Ürünlerin,iş gücünün, sermayenin ve hizmetlerin serbest dolaşımı günümüzde arzulanan bir yapıdır ve AB’nin de ana direklerinden biridir.Dört özgürlük olmazsa demokrasi, rekabet, verimlilik ve refah gelişmez. Yabancı yatırım günümüzde ülkelerin peşinde koştuğu bir fırsat olarak kabul edilir ve birçok ülke bunun için ciddi teşvikler vermektedir, ancak sınırlı özgürlüklerin olduğu yere yerli veya yabancı yatırım gelmez.
Özgürlük kısıtlamalarının üzerine oturtulan iki bölgelilik ve iki toplumluluk politikasına paralel olarak, bir çözümle Türkiye vatandaşları için Kıbrıs’ın hem güneyinde hem de kuzeyinde dört özgürlüğü talep etmek Türk politikası bakımından talihsiz ve anlaşılması güç bir yaklaşımdır.
Şimdi tercih zamanıdır.
Bu işin doğrusu ayak sürçmeden ve olmayacak zorlamaların peşinden koşmadan AB değerlerinde erken bir çözüm için çalışmaktır. Ya AB değerlerinde demokrasi, insan hakları ve özgürlüklere saygılı bir yaşamı seçmek, ya daparmak arkasına saklanmadan çıkıp kuzeyin AB kuralları dışında olmak istediğini, böyle iyi olduğunu Kıbrıslı Türklere vedünyaya beyan etmek, aslında yapılması gereken tercih budur!
Ali Erel