Bu ülkede özelleştirme başlayacaksa, işe Cumhuriyet Meclisi’nden başlayabiliriz. Bu kuruluşu parça parça özelleştirebiliriz. İlk olarak meclisin kapısını özelleştirmek gerek. Kapıya bir gişe koysak, girişten para alsak oldukça sağlam bir gelir kapısı şeklini alır meclis. Üstelik sendikaların da eylem yapmaya, meclise girmeye isteği azalır. Meclis’in ziyaretçi koltuklarını da özelleştirebiliriz. Hani uçaklarda olduğu gibi, sıraya göre para da alabiliriz. Basın mensuplarının oraya girişinde de para alınsa, fotoğraf ve video çekme paraya tabi olsa bence size bir gelir kapısı daha çıktı. Vekillerle görüşme de parayla olmalı. Hani insan kalabalıkları var ya kulis koridorlarında. O kalabalıkların, vekillere dert anlatmak isteyenlerin nasıl bir gelir kapısı olacağını iyi değerlendirmeli. *** Modern dünyanın, gelişimi sağlayan en önemli kurumsal yapılarlı olarak gösterilen özelleştirmenin ne anlama geldiğini bir kez daha fark ettik. Yaşamsal alanlarda faaliyet gösteren kuruluşların özelleştirme ile hayatı bir karabasana çevirebileceği gerçeği dün AKSA ile yeniden karşımıza çıktı. Elektriği özel şirkete bırakırsanız, özel şirket ben şalteri indiriyorum diyebilir. Üstelik bahane de hazır olabilir “stok bitti” diye. Üstelik bu tavır, devletin kendisine yakıt getirme izni vermediği şeklinde kamuoyuna yansıyabilir. İşin daha da acı verici yanı, göz göre göre batırılan, batırılmak istenen devlet kurumlarımızın zarar ettiği gerçeğinden yola çıkılarak özelleştirmenin hem devletten yük alacağı hem de vatandaşın daha iyi servise kavuşacağı yönünde algı politikaları yıllardan bu yana yapılıyor. *** “Zaten kurum batıyor; en azından devlet zarar etmesin…” Bu algı beyinlerimize kazınmak isteniyor. Benzer durumun telefon için olduğunu da görüyoruz. Hantal yapısı, teknik eksiklikler, doğru dürüst servis verememe nedeni ile Telefon Dairesi’nin çağın oldukça gerisinde kaldığını görüyoruz. Kendi evimizde çok daha ucuz olmasına karşın ev telefonu yerine cep telefonu kullanıyoruz. Sunulan hizmet kalitesinin kötülüğü de cabası. *** Yaklaşık 3.5 yıl önce Lefkoşa’da Ortaköy’de şu an yaşadığım eve taşındığımda ilk yaptığım biri internet için olmak üzere iki telefon hattı için müracaat yapmak oldu. ADSL ve telefonun ayni hattan çok verimsiz olacağını söyleyen dostlarıma kulak vermiştim. İşin daha da enteresan yanı ADSL için abone olduğum hat bana ciddi mağduriyetler yaşatmıştı. Ne hızda internet istediğimi soran servis sağlayıcıma “en hızlısını” diye yanıt vermiştim. 4Mbit ADSL aboneliğimi hiçbir şekilde kullanamadım. Dünya standartlarının bile çok altında olan bu hızı telefon hatlarının kaldırmadığı gerçeği ile buluşmam biraz zor oldu. Başkent’te olmama karşın, telefon hatlarının azizliği ile buluşmuştum. Hızı düşürmek zorunda kaldım. Batırılmak istenen demiştim ya yukarıda, sahi Telefon Dairesi’ne alınan ve aylarca atıl durumda sokağa bekleyen telefon santralleri ne olmuştu? Bu santraller devreye konulabilmiş miydi? İşte bunları düşününce siyasi erkin basiretsizliği, denetleme, raporlama ve yargı sürecine taşıma eksiklileri bir bir düşünüldüğünde çıldırmamak elde değil.