“Alma Masumun Ahını, Çıkar Aheste Aheste”

Ayşegül Garabli

Pırıl pırıl bir genç.

Efendi, saygılı.

İçi insan sevgisiyle dolu.

Türkiye’den kopup Kıbrıs’a gelmiş.

6 yıl boyunca emeğiyle, sevgisiyle ve tabi ki vergileriyle Kıbrıs’a katkı koymuş.

Yasal sorumluluklarından asla kaçmamış.

Kıbrıs’ın kültürüne ve Kıbrıslılara alışmış.

Bir çok Kıbrıslı da O’na.

Biraz nakit sıkıntısı olmuş.

O yüzden de İhtiyat Sandığına gidip, emeği ile yatırdığı primlerden avans almak istemiş.

Ama ne yazık ki, vatandaş olmadığı için alamayacağı, bu paranın devlete kalacağı söylenmiş.

Yani bunun öz Türkçesi şu:

“Sen dürüst olduğun için emeğinin karşılığını alamazsın”

“Paraya sıkıştıysan, git çal, çırp, banka ya da kuyumcu soy, gasp et, hatta kaçak işçi olarak vergi ödemeden ülkenin tüm nimetlerinden faydalan  ama emeğinin karşılığını isteme” demektir.

Böyle bir şey olabilir mi?

Bu resmen emek düşmanlığıdır.

Kaçak işçiliğe teşviktir.

Irkçılıktır.

Adaletsizliktir.

İhtiyat sandığının, kuruluş amaçlarına aykırıdır.

İnsan haklarına aykırıdır.

İşçiye de haksızlıktır, işverene de.

Düşünsenize, KKTC’nin nerede olduğunu bile bilmeyen kişilerin vatandaş yapıldığı, işsizin, hırsızın, tecavüzcünün kol gezdiği bu ülkede, emeğiyle, dürüstçe çalışıp, ülkeye katkı sağlayan insanlara ,”vatandaş değilsin” denilerek emeğine el konuluyor.

Neymiş efendim, devlet el koyduğu bu primlerle, vatandaş olanları iş sahibi yapacakmış(!)

Hangi vatandaşları?

Böyle bir birim mi var?

Bu güne kadar kaç genç, devlet tarafından iş sahibi yapıldı?

Ya da devletin gerçekten böyle bir gailesi var mı?

Devlet, emekçinin hakkını gasp ederek vatandaş olan gençleri iş sahibi yaptı diye mi bunca genç göç etti?

Hiç kusura bakmasınlar ama, insanların işsizlik sorununu istismar ederek alınan bu karar, her açıdan bu ülkeye yapılan en büyük kötülüktür.

Zira hem çalışanın emeği gasp edilerek, çalışanlar yasa dışı yollara teşvik edilecek hem de gasp edilen paraların nerede olduğu belli olmayacak.

Üstüne üstlük de, ülkeye gelenlerden ,katkısı olan da olmayan da, dürüst olan da olmayan da, hırsızı da, kaçağı da, emekçisi de aynı kefeye konacak ve hepsine aynı yafta yapıştırılıp, Türkiyeli-Kıbrıslı kavgası yaratılacak.

Bu düpedüz insafsızlıktır, bölücülüktür ve ayrımcılıktır.

Bu kararname ile “Devlet” kendi eliyle bölücülük ve ırkçılık yapıyor.

Oysaki emek gibi değerler evrenseldir ve çıkarılan bu kararname bırakın evrensel değerlere, KKTC Anayasasına bile aykırıdır.

İnsan haklarına aykırılığını geçtim, kaçak işçiliğe, hırsızlığa, yolsuzluğa ve en önemlisi de, Türkiyeli-Kıbrıslı kavgasına davetiyedir.

Elbette ki, bir ülke kendi vatandaşlarını korumakla sorumludur.

Ancak, bu emek gaspıyla yapılmaz.

Eğer gerçekten böyle bir niyet olsa, ülkenin sahilleri, kaynakları peşkeş çekilmez, yabancı sermayeye, işçisiyle birlikte gelme şansı tanınmaz.

Yabancı yatırımcılara, vatandaş çalıştırması gerektiği konusunda şartlar konur.

Yabancı yatırımcılardan, bu ülkeyi sömürenlerden gelir elde edilerek, “vatandaşı iş edindirme” fonu kurulur.

Kurulan fonlar, amaçları doğrultusunda kullanılır.

Ama olmaz!! Değil mi?

Çünkü, casinolardan, otellerden, yabancı işletmelerden, gece kulüplerinden istenemez!!

Onlardan vergi alınamıyor ki, başka bir fon da kurulabilsin.

Hükümet edenlerin, bunlara gücü yetmez.

Ama, bir tarafta haksız kazanç mafyası yaratıp, diğer yandan garip işçinin emeğini gasp ederek de “hükümet” olunmaz.

Adaletli olmayan, gücünü halktan değil de yarattığı “güçlerden” alan bir hükümetin de ömrü uzun olmaz.

Zira kaderleri, yarattıkları “gücün” iki dudağı arasında olur.

Yöneten değil, yönetilen olurlar.

O yüzden de, “Almasınlar masumların ahını, çıkar aheste aheste”.