Almanya'da geçmişin tekrarlanabileceği endişesi halkı sokaklara döktü

Almanya’da aşırı sağcıların milyonlarca yabancının zorla sınır dışı edilmesine ilişkin planlarının ortaya çıkması Nasyonalsosyalizm dönemini hatırlattı ve bunun tekrarlanmasından endişe duyan halk sokaklara döküldü.

Almanya’nın çeşitli kentlerinde son haftalarda aşırı sağa karşı geniş katılımlı gösteriler düzenlendi.

Araştırmacı gazeteciler ağı “Correcktiv” tarafından 10 Ocak’ta yayımlanan habere göre Kasım 2023’te aralarında aşırı sağcı ve popülist Almanya için Alternatif (AfD) Partisi üyeleri, Avusturya’daki “Kimlikçi Hareketinin” eski lideri Martin Sellner ve bazı iş adamlarının da bulunduğu aşırı sağcılar Potsdam kentindeki bir villada toplantı düzenledi.

Bu toplantıda sığınmacıların, ülkede kalma hakkı bulunan yabancıların ve Avrupa kültürünü benimsemeyen Alman vatandaşlarının sistematik bir şekilde sınır dışı edilmesine ilişkin planlar görüşüldüğü ortaya çıktı.

Burada, ülkeden gönderilmeleri hemen hemen imkansız olan Alman pasaportuna sahip göçmenlere yönelik özel yasalar çıkararak, ülkeyi göçmenler için yaşanmaz hale getirme gibi planlar da ele alındı. Bu da 1933'te iktidara gelen Nasyonalsosyalist rejiminin Yahudilere uyguladığı yasaları hatırlattı.

Hitler liderliğindeki rejimin 1933’ten sonra çıkardığı yasalarda Yahudilerin memurluktan çıkarılması, üniversitelere alınma yasağı getirilmesi, pasaportlarının iptal edilmesi, işletme açma yasağının getirilmesi, okullara alınmaması, doktorların ruhsatlarının iptal edilmesi gibi bir dizi düzenlemeler yer almış ve bu baskılar sonucu çok sayıda Yahudi ülkeden ayrılmıştı.

Bu yüzden Correktiv’in haberi ülkede huzursuzluk yarattı ve Almanya genelinde yabancıların gönderilme planlarına, AfD’ye ve aşırı sağcılara karşı gösteriler başladı.

Ülkenin çeşitli kentlerinde on binlerce kişi insan haklarını, çeşitliliği ve demokrasiyi savunmak için bu gösterilere katıldı. Bazı şehirlerde bu sayı yüz bini buldu. Gösterilerin büyük katılımlı olması ve 1 aydan fazla devam etmesi dikkat çekti.

Scholz ve Steinmeier'dan protestolara övgü

Başta Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve Başbakan Olaf Scholz bu gösterilere destek verdi.

Steinmeier ülkenin birçok yerinde düzenlenen gösterilere katılanları överek “Onlar cumhuriyetimizi ve anayasamızı, anayasanın düşmanlarına karşı savunuyor. Onlar, insanlığımızı savunuyor.” ifadelerini kullandı.

Başbakan Scholz da nasyonalsosyalist ve ırkçı ideolojinin bir daha asla Almanya’da yer edinemeyeceğini vurgulayarak “Yüz binlerce kişi bu günlerde demokrasimiz adına ve aşırı sağa karşı durmak için Almanya'da sokaklara çıkıyor.” ifadesini kullandı.

Göstericiler, ellerinde taşıdıkları dövizlerle 1933-1945 yıllarında Adolf Hitler’in Nasyonalsosyalizm dönemindeki ırkçı ideolojiye geri dönülmesinden endişe ettiklerini gösterdi.

Eylemlere katılanlar, üzerinde “AfD’yi seçmek 1933 gibidir”, “Bir daha asla şimdi”, “Asla bir daha 1933-1945” ve “Tarih kitaplarımızda tekrarlara yer yok” dövizlerini taşıdı.

Gösterilerde taşınan pankartlarda AfD’de aşırı sağın en radikal temsilcilerinden olan, partinin Thüringen Eyalet Teşkilatı Başkanı Björn Höcke de Hitler’e benzetildi.

Nazi döneminde miyiz?

Humboldt Üniversitesinden emekli olan anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ulrich Battis, Correktiv'in haberini okuduğunda bunun Almanya’da olmayacağını düşündüğünü belirterek, “Bu çok çirkin, yeniden Nazi döneminde miyiz?” şeklinde konuştu.

Halkın aşırı sağcıların yabancıların zorla sınır dışı edilmesi planlarına ilişkin habere tepki vermesini de değerlendiren Battis, “Benim gibi insanlar da bu manifestonun içerdiği çirkinliği, medeniyetteki gerçek kırılmayı hissettiler ve buna tepki gösterme hissine kapıldılar.” dedi.

Berlin’de Federal Meclis binası Reichtstag’ın önündeki gösteriye katılan Norbert Er de “Arkanızı dönün ve Reichstag’a bakın. Burada yıllar önce yaşananlar bir daha asla yaşanmayacak. Almanya'da asla. AfD kendi kendine parçalanacak. Ama bunun için biraz harekete geçme dürtüsü lazım. Bugün olan da bu.” ifadesini kullandı.

Diğer taraftan eylemlerde vatandaşların mevcut partilere, hükümete ve siyasetçilere güvenin azaldığını ve gösterilere katılıp seslerini duyurmaya çalıştığı görüldü. Birçok gösterici hükümetin ve siyasetçilerin kavgayı bırakıp aşırı sağın yükselmesine katkı sağlayan sorunları çözmeleri çağrısında bulundu. Katılımcıların büyük bir kısmı AfD’nin güçlenme sebebinin hükümet içindeki kavgalardan kaynaklandığını iddia ediyor.

Körber Vakfınca yapılan ve Ağustos 2023’te yayımlanan bir ankete göre vatandaşların sadece yüzde 9’u partilere güven duyuyor. Bu oran 2020’de yüzde 29, 2021’de de yüzde 21 olarak ölçülmüştü. Aynı ankette halkın yüzde 86’sı federal ve yerel düzeyde alınan kararlara daha fazla müdahil olmak istediğini belirtti.

Friedrich Ebert Vakfınca 2023’te yayımlanan “Mitte” adlı bir araştırmaya katılanların yüzde 46’sı “demokratik partilerin bir konu hakkında çok fazla konuşup, ayrıntılara girerek etkisini kaybettirdiği ve sorunları çözmediği” görüşünü savunuyor. Bu oran 2021’de yüzde 31 olarak kayıtlara geçmişti.

AfD'nin anketlerdeki oy oranı protestolara rağmen yüksek seviyede

Öte yandan aşır sağa karşı yapılan söz konusu eylemlerin ardından 2023’ün sonlarındaki anketlerde yüzde 22-23 bandında olan AfD’nin oyları 2024 şubat başında yapılan bazı anketlerde yüzde 19-20 bandına gerildi.

Bazı siyasi gözlemciler bu gerilemenin gösterilerden kaynaklandığını ifade ederken bazı uzmanlar da eski Sol Parti Milletvekili Sahra Wagenknecht’in ocakta kurduğu BSW partisinin de etkisi olduğunu belirtiyor.

Partisini “Muhafazakar sol” kulvarda konumlandırmak isteyen Wagenknecht, AfD seçmenlerinde popülerliğini koruyor.

Ancak Insa araştırma şirketinin “t-online” internet sayfası için yaptığı ve 13 Şubat’ta yayınlanan ankette ise haziranda yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde AfD’ye oy vermek isteyenlerin oranı yüzde 22 oldu. Bu bir önceki AP seçimlerine göre AfD’nin oylarını ikiye katladığı anlamına geliyor.