Başlık bana ait değil. Sabah Gazetesi köşe yazarı Haşmet Babaoğlu günlük yazılarını yayınladığı köşesinde zaman, zaman numaralayarak okuduğu kitaplardan beğendiği cümleleri bu başlık altında yayınlar…
İlgiyle okurum. Benim de yıllardır sevdiğim, beğendiğim, etkilendiğim satırları yazdığım defterlerim var. Rahmetli Gazeteci büyüğümüz Hasan Pulur’da zaman, zaman “Kesip Sakladıklarım” başlığı ile yayınlardı o çok okunan “Olaylar ve İnsanlar” köşesinde sevdiklerini...
Defterlerimin bir kısmı taşınmalar, nakiller sırasında kaybolsa bile çoğu duruyor. Aslında kitaplarda kendimize rastladığımız yerlerin altını çizeriz bence. İşte bu haftaki sayfamda bu kez bu alıntılar var... Yazanlara da selam olsun:
Denizi sevmek kolay değil.
Önce maviyi seveceksin, sonra o mavinin hırçın dalgalarını.
Ardından gelen gemileri, martıları, martıların maviden çaldıklarını,
Balıkları ve o balıkların uçsuz bucaksız özgürlüğünü seveceksin.
Denizi sevmek kolay değil, yağmurlara direneceksin,
Öyle kolay kolay ıslansan da, güneşinden ışığını alacaksın.
Yakamozlar saçlarının süsü olacak, yanağında yıldızlar eksik olmayacak
Bir gün değil, her gün maviyi seveceksin
Denizin dibine batsan bile, yosunlar dört bir yanını sarsa bile,
Soluksuz kalsan bile umudunu denizin mavisinden alacaksın
Denizi sevmek kolay değil, önce gökyüzünü seveceksin
Kararan bulutları, o bulutların denize düşen gölgesini
Güneşin batmasını, ayın doğmamasını seveceksin
Denizi sevmek kolay değil, önce kendini seveceksin
Kendini denize emanet edeceksin,
Emanet ettiğin kendini denize adayacaksın,
Hayatın deniz olacak, denizin hayatın olacak.
Yüzünü maviye süreceksin, ömrünü uğruna armağan edeceksin !
Denizi sevmek kolay değil, bulanan mavinin kayalara çarpmasını seveceksin.
Her kayaya çarptığında, sıkıca kıyısına sarılacaksın,
Kopmayacaksın, sahilinden, yosunlarla boğuşacaksın.
Her zorluğun üstesinden geleceksin,
Yıkmayacaksın ne kendini, ne de onu.
Öyle kolay kolay yıkılmayacaksın, yılmayacaksın,
Hep maviye, maviye koşacaksın. (İbrahim DALKILIÇ)
***
Bir insanın arkadaşı ölünce kendinden bir parça da ölürmüş.Yaşlanmanın en kötü yanı bu galiba. Parça parça, biraz biraz ölüyoruz her kayıpta…
(Melis Alphan)
***
İnsanların Yaşları onları aşktan koruyamaz ama aşk, bir noktaya kadar insanları yaşlılıktan korur. (Jeanne Moreau –Fransız Artist)
***
Mücevher takmamıştı ama.. gözleri vardı..(Mehmet Eroğlu. Zamanın Manzarası)
***
İşte sırrım. En basit yüreği ile görebilir insan. Gözler asıl görülmesi gerekeni görmez…
(Antoine De Saint Exupery-Küçük Prens)
***
Çocukluğunda bir bisikletin olursa her şeyin çözülür sanırsın. Sonra bir bisikletin olur, ama.. yol biter!. (Meryem Uzerli-Annemin Yarası Filminden)
***
Yaşlanıyoruz da ondan mı katlanıyoruz her mutsuzluğa.(Edip Cansever)
Zarafet akılda kalmaktır.(İlkay Adalı )
***
Yatmış uyumuş serpilip ol nebli Melahat bil
Bilmem leb i dilcusunu öpsem uyanır mı?
Keysu dağınık, sine açık, kolları mekşuf,
İnsaf et bu yatışa can dayanır mı? (M Nazım Paşa 1899)
***
Kahkahasız geçen bir gün boşa harcanmıştır.
(Charlie Chaplin)
***
Birbirinizi sevin ,ama sevginin üstüne bağlayıcı anlaşmalar koymayın. Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit çalkalanan bir deniz olsun sevgi. Birbirinizin kadehini onunla doldurun, ama aynı kadehe eğilip içmeyin. Ekmeğinizi bölüşün ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın. Şarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte ama ikinizin de birer ‘yalnız’ olduğunu unutmayın. Çünkü lavtadan dağılan müzik aynı,ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır (Halil Cibran)
***
Her kadının yaşamında dört hayvana ihtiyaç duyar;
1.Sırtında bir mink,
2. Kapısında bir Jaguar,
3. Yatağında bir kaplan,
4. Faturaları ödetecek eşek.
(Kanada Fıkrası)
İÇ İLETİŞİM YÖNETMENİ ARIYORUZ
İç iletişim Yönetmeninden beklediklerimiz;
Paylaşmanın kendini azaltmak olmadığını
Diğer çalışanların öcü olmadığını
Yüz yüze konuşmanın arkasından konuşmaktan daha etkili olduğunu
Günaydın demenin borç para vermek olmadığını
‘lütfen’ demenin utanılacak bir şey olmadığını
İş yerinde şarkı mırıldanmanın suç olmadığını
Yönetici olmanın emir vermek olmadığını
Astlarıyla aynı asansöre binmenin asansörü düşürmeyeceğini
Özel park yeri olmanın aslında bir özelliğinin olmadığını
Saygının el pençe divan durmak olmadığını
Geç gelenler listesi tutmanın erken gelmeyi sağlasa da başarıyı arttırmadığını
Bol ,bol fırça atmanın yöneticilik olmadığını
Kahkahalarla gülmenin laubalilik olmadığını
Saygı duyulacak iş-saygı duyulmayacak iş diye bir ayrım yapılamayacağını
Patrona duymak istediklerini söylemenin şirkete iyilik olmayacağını
Eğitimin dinlenme olmadığını
Jean giymenin tatil günlerine özgü olmadığını
09.00-18.00 arasında insan olmanın yasak olmadığını
İş yerine balonlarla gelmenin delilik olmadığını
İletişim kurmanın sadece konuşmak olmadığını. Özür dilerim cümlesinin yasak olmadığını
Yaşamda sevinç kadar hüzünlerin de olduğunun unutulmamasını
Mutluluk maskesi satılmadığının…
Tüm çalışanlarımız (genel müdür dahil) usanmadan anlatılması.
Steven Spielberg’in filmlerini izlemiş olmak, Tezer Özlü’nün kitaplarını okumuş olmak, Vivaldi’yi dinliyor olmak, dans edebiliyor olmak, İngilizce biliyor olmak, seyahat edebiliyor olmak, Drucker’in dünyasına yakın olmak, Küçük Prens’in kimler için yazıldığını bilmek, Hıncal Uluç’un yaşam dolu kahkahası ile gülebilmek, Merve İldeniz’in gözlerine bakabilmek, sonbaharın da bahar olduğunu hissetmek, kendinizle barışık olmak... aday olmak için yeterli.
(Prometheus şirketinin iç iletişim yönetmeni bulmak için 30 Eylül 1995 tarihinde vermiş olduğu gazete ilanı)
***
Yeterince tekrar edilen yalan, gerçek olur. (Vladimir İlyich Lenin)
***
Denizi tanımıyorsan kadını hiç tanıyamazsın. Tekneyi bilmiyorsan, kadını abrayamazsın. İkisi de ‘domuz’a döndü mü, artık Allah yardımcın olsun..
(Şirket-i Hayriye ‘den Mütekait Eftal Dede den nakil Erol Mütercimler)
***
“Birisi seni sevene kadar hiçsin”
(Dean Martin )
BAŞKA BİR KENT YOK
Diyorsun ki “bir başka ülkeye,
bir başka denize gitmek istiyorum; bundan daha güzel bir başka kent vardır kuşkusuz,
ama kötü yazgım peşimi bırakmaz ne yapsam,
ve kalbim gönüllü bir ceset sanki burada.
Ruhum daha ne kadar katlanacak bu çoraklığa
nereye çevirsem yüzümü, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma
bunca yıllarımı boşuna tükettiğim şu ülkede.”
Yeni bir ülke bulamazsın arama;
bulamayacaksın başka denizler de,
nereye gitsen bu kent arkandan gelecek senin,
aynı sokaklarda dolaşıp duracaksın yine,
aynı hep aynı mahallede yaşlanacaksın,
aynı hep aynı evde ağaracak saçların
ve dönüp bu kente geleceksin sonunda.
Yanılma sakın, başka şey umma,
seni bekleyen bir gemi yok,bir çıkar yolun yok..
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte
öyle kıydın demektir ona, bütün yeryüzünde…
(Kostantinos Kavafis)
***
Ölüm gerçekten de insanın dostlarıyla ve sevdikleriyle birlikte olduğu andır.
Törenden sonra tüm dostların, sevdiklerin gider ve sen sonsuzla dek ,kendi yalnızlığınla baş başa kalırsın …
(Gabriel Garcia Marques)
***
Kimileri daha iyi hisseder hayatın dönüşü olmayan tek yolculuk olduğunu.
(Henry Miller-Paris Üzerinde)