Kıbrıs’ın güneyinde siyasetin Kıbrıs’ın kuzeyi kadar esnek bir zeminde olmadığı gerçeğinden yola çıkarak, Rum liderliği bu dönemde iyice Kıbrıs Türk toplumu tarafından sorgulanıyor. 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın ağzından çözümsüzlüğe dair birçok ifade duymamıza karşın, kişisel olarak bile “Kıbrıs’ta eğer bir çözümü başarabilme şansım olsaydı, bunun yalnızca Glafkos Kleridis ile yapılabileceğini biliyordum” şeklinde Denktaş’ın sözlerine tanık oldum. İşin enteresan yanı siyasi konejktür ayni ekolden gelen bir diğer isim olan Nikos Anastasiades şimdi toplum lideri olarak masanın diğer ucunda oturuyor. Denktaş hayatının son gününe kadar Kıbrıslı Rumlara güvenilmeyeceğini vurguladı. İşin acı yanı, Denktaş’ın ölümü sonrasında bile, bazı söylemlerinin gerçek olabileceği yönünde yorumlar var. Kimselere çaktırmadan Kıbrıs’ın kuzeyindeki solcular, çözüm destekçileri bile Güney Kıbrıs’a kuşkucu bakmaya başladı. Rum lider Kıbrıslı Türklerin gönlünü kazanabilmek için çok acilen adım atmalı. Üstelik bu adımların sürpriz şekilde, bir gece aniden yapılması gerekiyor. Annan Planı süreci öncesinde, Kıbrıs Türk Liderliği’ne zaten hali hazırda başlayan güvensizlik, Talat’ın çözüm vizyonu ve Hristofyas’ın ayak oyunları ile Mehmet Ali Talat’ı da bertaraf etti. Zaten çözüm yönünde adım atmaya pek niyeti olmayan Eroğlu, sandıktan çıkan sonuç ile hem Kıbrıs’ın güneyine çözümsüzlük adına, ötesinde Rumlara güvensizliğin, inançsızlığın mesajı oldu. Diğer taraftan Kıbrıs’ın kuzeyinde bazı şeylerin değişebileceğini Eroğlu’nun gelişi ile ispatladı. Tüm bunları geride bırakmak isteyen Kıbrıs Türk halkı, Mustafa Akıncı ile bir kez daha çözümün kapısını aralamak istiyor. Bu yönde Akıncı’nın da toplum gözündeki kredibilitesi Rum lider Anastasiades’in zaten pısırık bir lider oldu yorumları ile bu aşamada düşüşe geçebilir. Anastasiades, Kıbrıslı Türklerin kendisine inancını sağlayamazsa, Akıncı’nın eli daha da zayıflayacak. Eğer bir çözüme, kazan-kazan formülüne ihtiyaç varsa, kum saatinin çalıştığını yeniden Kıbrıs’ın güneytinin görmesi gerek. İlerleyen zaman içerisinde Kıbrıslı Türklerin hayatına dokunacak acil girişimler olmazsa ve siyaset ekseninde, müzakere masası paralelinde gelişmeler takip edilirse iş daha da karışacak. Çözüm yönünde “evetçi” Kıbrıslı Türklerin daha önceki zamanlarda gerek Talat’a, gerekse Anayasa Referandumu’nda yaptığı gibi süreç sandık ile duvara toslayabilir. Kıbrıslı Rumlar, realist politikalar yürüterek Türkiye’ye kafa tutmanın kendilerine pek bir çıkar sağlamadığını tarihin birçok alanında gördüler. Hal böyle olunca, adına “Sahte Devlet” bile deseler, KKTC’nin önemli bir aktöre olduğu, Türkiye’nin bir alt yönetimi şeklinde algılasalar bile, Türkiye’nin “çözüm süreci çalışmalarını ada odaklı sürdüreceği” ve buradaki temsilcinin KKTC Cumhurbaşkanı olduğu her fırsatta dile getirildi ve getirilmeye de devam edecek. Şimdi Kıbrıs Türk toplumu olarak morale ihtiyaç var. Geçiş kapılarında karanfiller, zeytin dalları mı dağıtılır? Üniversitelerde %100 ücretsiz burslar mı sağlanır? Yabancı dil eğitimi için farklı teşvikler mi verilir? Ney yapılacaksa bir an önce yapılması gerekiyor. Çünkü Kıbrıslı Türklerin inançsızlığı bunca yılın başarısızlıklarında daha da artıyor…