Anastasiadis "Osmanlı İmparatorluğunu hayal edenlerin küstahlığına tanık olduk"

Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis, paskalya mesajında Kıbrıs Zirvesi’ne de dikkat çekti, Türk tarafının girişimlerini “Yeni bir Osmanlı İmparatorluğu hayali” olarak değerlendirdi. Kaynak: Anastasiadis’den “yeni Osmanlı” benzetmesi

Ortodoks dünyasının en önemli bayramlarından olan Paskalya sebebiyle iki dilde yayımladığı mesajında Anastasiasdis, "Cenevre toplantısında, Türkiye ve Kıbrıs Türk liderliği, kendilerinin sözlerine göre, yeni bir “tarihi” gelişme kaydettiler. BM Tüzüğünü hiçe sayarak, BM bildiri ve kararlarını hiçe sayarak, AB’yi hiçe sayarak, BM Genel Sekreteri’nden kendilerinin yasadışı hareketlerine suç ortağı olmasını isteyip Türkiye’nin alt yönetimi olan oluşumunun egemenliğini talep ettiler. Bu talep, yalnız uluslararası hukuk ve Genel Sekreterin görev tanımına aykırı değil, aynı zamanda Kıbrıs halkının, Rumların ve Türklerin büyük çoğunluğunun iradesine terstir" dedi.

Mesajında Kıbrıslı Türklere çözüm çağrısı da yapan Rum Lider, "Statüko, her iki toplum için kabul edilemez. Ancak, en kötüsü, bu statüko hepimiz birlikte Avrupa vatandaşları olarak barış, güvenlik ve refahın nimetlerinin tadını çıkaracağımız bir çözüme götürmez. Bunun için, saygıyla size hep birlikte yurdumuz için, sevdiğimiz Kıbrıs için bir bütün olarak mücadele vermemiz konusunda çağrıda bulunuyorum" şeklinde konuştu.

Anastasiadis'in mesajı şöyle:

"Değerli vatandaşlar,

İsa’nın Dirilişi Kutlu Olsun, Nice Yıllara

Bugün size, her birinize ve ailenize en içten dileklerimi ifade etmek için hitap ediyorum. Bunun, salgının insanlığa yaşattığı zor koşullar altında kutladığımız son Paskalya olmasını dilemek için. Aynı zamanda, yurdumuzun kurtuluşu ve yeniden birleşmesi amacıyla verdiğimiz mücadelenin devam edeceği ve boyunduruğa tahammül edemeyen her gururlu halkın gösterdiği inatla yoğunlaştırılacağı mesajını göndermek için.

Değerli dostlar,

Birkaç gün önce, bir kez daha Türk uzlaşmazlığını yaşadık. Bir kez daha yeni bir Osmanlı İmparatorluğunu hayal edenlerin küstahlığına tanık olduk. 

Resmi olmayan Cenevre toplantısında, Türkiye ve Kıbrıs Türk liderliği, kendilerinin sözlerine göre, yeni bir “tarihi” gelişme kaydettiler. BM Tüzüğünü hiçe sayarak, BM bildiri ve kararlarını hiçe sayarak, AB’yi hiçe sayarak, BM Genel Sekreteri’nden kendilerinin yasadışı hareketlerine suç ortağı olmasını isteyip Türkiye’nin alt yönetimi olan oluşumunun egemenliğini talep ettiler. Bu talep, yalnız uluslararası hukuk ve Genel Sekreterin görev tanımına aykırı değil, aynı zamanda Kıbrıs halkının, Rumların ve Türklerin büyük çoğunluğunun iradesine terstir.

Değerli dostlar,

Türk ve Kıbrıs Türk tarafının, gerçeği çarpıtan görüşlerine kararlılıkla ve belgelere dayanarak cevap verdik. Kıbrıs ve bölgemize barış ve istikrar sağlayacak bir çözüme ulaşmak için siyasi irade ve isteğimizi kanıtladık.       

Güvenlik Konseyi’nin kararlarına, AB’nin değişmez pozisyonlarına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bir yığın mahkûmiyet kararına ve çeşitli dönemlerde taraflar arasında varılan anlaşmalara gönderme yaparak, uluslararası hukuk ve Kıbrıslı Rum ile Türklerin çıkarları ile özdeşleştiğimizi kanıtladık.

Aynı zamanda, BM Güvenlik Konseyi Daimî Üyelerine ve AB’ye başvurarak, belirleyici müdahaleler sağlayıp, BM Genel Sekreteri’nin yoklama amaçlı yeni girişimin amacından hedeflenen sapma ve çökmesini engelledik.   

Değerli dostlar,

Konferans sona erdikten sonra, yeni krizin başarılı biçimde idare edildiğinden memnuniyetimi ifade ettim. Temennim, toplantının olumlu sonuçlarından memnuniyet ifade etme pozisyonunda olmamdı. Türkiye tarafından yönlendirilen Kıbrıs Türk liderliği, maalesef buna izin vermedi. Kıbrıs Türk liderin yazılı olarak sunduğu görüşler, Türkiye’nin gerçek hedeflerini bir kez daha kanıtlıyor. Bu hedefler diyakroniktir ve Kıbrıs’ın taksimini veya Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türkiye’nin mandasına dönüşmesini amaçlar.

Onurlu bir uzlaşma arzuladığımız kadar, Türkiye’nin yeni yasadışı hareketlerini yasallaştırılmasına yönelik her öneri veya çabayı reddetmekte en az o kadar kararlı olduğumuzu herkese açık bir biçimde üstüne basarak belirtmek istiyorum. 

Değerli dostlar,

Karşılaştığımız meydan okumalar ve sorunları göz ardı etmem. Ancak, uluslararası hukuk ve Avrupa hukukunun koruma kalkanı olarak sağladıklarını da yok saymam. Bize sağlanan barışçıl seçeneğin harekete geçirilmesi için, Avrupa’daki ve uluslararası alandaki her kürsüyü değerlendireceğiz, tüm dost ülkeleri harekete geçireceğiz. 

Cenevre’de bulunduğumuzda yaptığımız girişimlerden öte, önümüzdeki cuma ve cumartesi günlerinde Portekiz’de gerçekleşecek resmi olmayan Avrupa Konseyi’ne katılarak, Avrupa liderlerini yeni Türk tahrikleri hakkında bilgilendirme fırsatım olacak.   

Önümüzdeki haftalarda ise, Güvenlik Konseyi’nin kararlarına ve BM Genel Sekreteri’nin görev tanımına saygı gösterme ihtiyacı için uluslararası alanda bir kampanya başlatacağız.

Yurdumuzun yaşadığı bu zor anlarda devamlı olarak istişare içinde olacağım tüm siyasi güçlerin desteğini alacağımdan eminim.      

Değerli vatandaşlar,

Değişmez hedef ve vizyonumun, BM kararlarından ve Avrupa ilkelerinden sapmayan, egemen ve bağımsız bir devleti kuran, varılan anlaşmaların temelinde olan, yabancı bağımlılıklardan ve işgal ordularından arındırılmış olan bir çözümün bulunmasının devam ettiğini size bir kez daha temin etmek istiyorum.

Devletin fonksiyon hükümleri, tüm halkın, Kıbrıs Rumların ve Türklerin insan haklarını ve siyasi hakları tam olarak güvence altına alacak yaşayabilir bir devlet yaratsın.

Kıbrıs Türk vatandaşlarımız,

Statüko, her iki toplum için kabul edilemez. Ancak, en kötüsü, bu statüko hepimiz birlikte Avrupa vatandaşları olarak barış, güvenlik ve refahın nimetlerinin tadını çıkaracağımız bir çözüme götürmez. Bunun için, saygıyla size hep birlikte yurdumuz için, sevdiğimiz Kıbrıs için bir bütün olarak mücadele vermemiz konusunda çağrıda bulunuyorum.   

Değerli dostlar,

Yurdumuzun yaşaması için verdiğimiz mücadeleden öte, bir başka mücadele de veriyoruz. İnsanlarımızın sağlığının koruma ve yaşama mücadelesini. Göründüğü gibi, bilim adamları sayesinde bu mücadelede kazanacağız. Kısa zamanda, yaşamış ve yaşamakta olduğumuz zorluklar kabuslu bir geçmiş olacak.   

Buna rağmen, salgından kurtulmamıza kalan bu kısa mesafe, rehavete izin vermiyor. Bunun için, herkesin, ülkemize krizi, diğer ülkelere kıyasla, en az insan kaybıyla ve ekonomik etkilerle karşılamasına izin veren aynı sorumluluk ve dayanışma duygusunu göstermesi konusunda çağrıda bulunuyorum.

Bu dayanışma duygusu, sağlığımızın korunmasıyla ilgili tedbirleri uygulamamızı gerektiriyor, ama bilimin hediyesi olan aşılamayı da değerlendirmemiz aynı ölçüde önemlidir. Artık dünya çapında, aşılama, salgının etkili biçimde göğüslenmesinin bir silah olarak kabul edilir. Aşılama, yalnız hayat ve sağılığımızı korumuyor, aynı zamanda geçmiş ve geçmekte olduğumuz zorlukların kısa zamanda sona ereceğini de garanti altına alıyor.     

Değerli dostlar,

Bu saatte sevgilileri kaybedenleri ve acı çeken hastaları düşünüyorum. Dirilen İsa’nın kendilerine güç vermesini dileyerek, saygımı ve sonsuz sevgimi ifade ediyorum.

Aynı zamanda, Devlet ve şahsım adına, tehlikeleri ve aile hayatından kaynaklanan yükümlülükleri göz ardı ederek ön cephede mücadele vermiş ve vermekte olanlara en içten teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.

Ön cephede bulunan arkadaşlar, yurt ve toplumun size minnettar olduğunu bilmenizi istiyorum. 

Değerli vatandaşlar,

İsa’nın Diriliş mesajı, inanç ve güç kaynağı olsun. Ülkemizdeki güvenlik ve refah için gösterdiğimiz yenilenen çaba için irademizin güçlendirme kaynağı olsun.

İsa’nın Dirilişi Kutlu Olsun ve Nice Yıllara."