Suriye iç savaşında 5 yıl geride kalırken; Ankara en çok sınır güvenliği ve göç sorunuyla mücadele etmek zorunda kaldı. Avrupa’ya geçen Suriyelilerin dışında Türkiye’de şu anda resmi rakamlara göre 2 milyon 727 bin Suriyeli hayatını sürdürmeye çalışıyor. Resmi anlamda ‘mülteci’ olamayan, Türk hükümetinin ‘koruma altındaki yabancılar’ olarak gördüğü Suriyeliler için ‘ekonomiye entegrasyon’ planları yapılıyor.
AFAD; “Suriyelilerin yaşam koşullarını düzeltmek için başlatılan çalışmalar kesintisiz sürüyor” diyor. Son bir yıldır Suriye’den mülteci akınının hız kestiği gözlense de Ankara için ‘yeni ve zorlu’ bir süreç daha başladı. Rusya’yla ‘yakınlaşma dönemini’ne girildiğini ilan eden Türkiye, Suriye’deki Rusya denklemini nasıl çözeceğinin yollarını arıyor. Suriyeli muhalifler ile rejim yanlılarının çatışmalarının yoğunlaştığı, muhaliflerin kontrolündeki bölgede Rusya ve Suriye rejiminin bombardımanının sürdüğü Halep, Ankara için büyük endişe kaynağı. Bombalanan bölgede 300 bine yakın insanın olduğunu, henüz bir göç dalgasının tetiklenmediğini ancak Türkiye’nin olası her türlü tedbir için harekette olduğunu belirten Türk Dışişleri yetkilleri; “Suriye rejimi de, Rusya da muhalifleri göçe zorluyor. Bu sorunu çözmeye çalışıyoruz” diyor.
Rus uçaklarının Halep'in batısındaki Etarib'i bombalamasının ardından insani yardım taşıyan kamyonda çıkan yangın södürülmeye çalışıyor.
“Halep’teki insani kriz çok ciddi”
Peki; Halep’te yaşananlar Türkiye’ye nasıl yansıyacak? Türkiye’nin Rusya’yla yakınlaşma sürecinde ‘Halep endişesi’, bölgedeki gelişmeleri nasıl etkileyecek? Ankara’nın Suriye politikasında neler olacak? Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Suriye uzmanı Oytun Orhan DW Türkçe’ye “Halep’te ciddi bir insani kriz yaşanıyor. Henüz Türkiye rotasında bir göç dalgası tetiklenmiş değil ama böyle de bir olasılık var” sözleriyle Ankara’nın endişelerinin doğru olduğunu dile getiriyor. Hem Rusya’nın hem de Suriye rejiminin Halep’teki muhalif bölgeyi taciz ederek Suriye’de ve bölgede elini güçlendirmek istediğini anlatan Orhan, “Türkiye’nin Halep sorununu çözmesi yakın gelecekte mümkün görünmüyor” tespiti yapıyor. Çünkü Orhan’a göre Rusya’yla Ankara’nın arasındaki yakınlaşma süreci etkisini; ‘ekonomi, enerji, NATO-Rusya rekabeti’ gibi konularda hissettirecek. “Çünkü Rusya Ankara’nın Halep konusundaki telkinlerini dinleyecek konumda değil. Bölgedeki varlığını artırdı ve bunu da önümüzdeki dönemde daha çok hissettirecek” diyen Orhan, “Rusya, Halep’te direnişi kıramazsa Türkiye’nin önemi artabilir” çıkarımı yapıyor. Orhan, bu çıkarımı için “Çünkü Halep’teki muhalifleri de en çok Türkiye’nin desteği ayakta tutuyor. Rusya, Halep’te başarısız olursa siyasi çözüm için Türkiye’yle anlaşma yolunu seçebilir. Bunu da zaman gösterecek” açıklaması yapıyor.
Orhan, Başbakan Binali Yıldırım’ın Rusya’yla ilişkilerin normalleşeceğine dönük açıklamasının Ankara’nın Suriye politikasında bir değişikliğe işaret edip etmediğine de yanıt veriyor. Oytun Orhan, “Anlaşılan o ki Ankara için birinci öncelik Esad’ın gitmesi değil, Suriye’nin kuzeyindeki PKK-PYD-IŞİD tehdidinin ortadan kaldırılması. Öncelikler değiştiğine göre Suriye politikasında da esneklikler başlamış demektir” derken, Suriye konusunun sadece Moskova ve Ankara’yı değil, Washington’ı da önümüzdeki dönemde çok zorlayacağına dikkat çekiyor.
“Çok karmaşık bir süreç”
Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Prof. Mehmet Akif Okur, Suriye’deki iç savaşla ilgili araştırmalar yaparken göç konusunu da yakından inceleyen çalışmalar yapıyor. Okur da, DW Türkçe’nin “Halep’ten büyük bir göç dalgası yaşanır mı” sorusunu, Türkiye’nin Suriye politikasına değinerek şöyle yanıtlıyor: “Türkiye ile Rusya ne üzerinde anlaştı tam olarak bilmiyoruz. Ancak Rusya bombardımanı sürdükçe mülteci akınının yaşanması da kaçınılmaz. Halep’i kimin kazacağı sorusu çok kritik önemde”. Okur’a göre; Ankara Suriye’nin kuzeyinde bir PYD-PKK oluşumu görmek istemediğini açıkça söylerken “Esad gitsin” önceliğini de geriye çekmiş olduğunu gösterdi. “Bu noktada; bir taraftan olası mülteci akınına karşı hazırlık yapacaksınız, bir taraftan da Suriye’nin kuzeyi için hem Rusya hem Amerika ve Suriye rejimi ile çözüm bulmaya çalışacaksınız. Konu çok ama çok karmaşık bir hale dönüştü” diyen Okur, Ankara-Rusya anlaşmasının gerçekte ne olduğunu, nasıl bir yakınlaşma içerdiğini sahadaki gelişmelerin göstereceğini söylüyor.
Esad’ın Halep’in içini boşaltıp, bölgeyi daha rahat kontrol etmek istediğini ve en büyük destekçisinin de Rusya olduğunu anlatan Okur, Amerika’nın da bu süreçte neler yapacağının Türkiye’nin bölgedeki rolü için belirleyici olacağına dikkat çekiyor. “Biden’ın önümüzdeki günlerde Ankara’ya yapacağı ziyaret; Ankara-ABD hattında yaşanan gerginliğin bölgeye nasıl yansıyacağının da işareti olacak. Önemli olan Türkiye’nin tamamen denklem dışına itilmemesi ve Türkiye-NATO ittifakının yürümesidir” diyen Okur, “Sahada Türkiye’yi çok zorlayacak bir döneme giriliyor. Rusya’yla yakınlaşılırken, ABD ile gerginlik tırmanırsa Suriye’de çok daha derin bir çatışmanın sonuçlarıyla uğraşmak zorunda kalabiliriz” yorumu yapıyor.
“Açık kapı politikası sürecek mi ?”
Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı (TEPAV) Suriye ve göç uzmanlarından Timur Kaymaz da Halep’ten olası göç akınının en çok “Türkiye mültecilere açık kapı politikasını sürdürecek mi?” sorusunu akıllara getireceğini söylüyor. Kaymaz, hükümetin mevcut durumda Türkiye’deki Suriyeliler için bir ‘entegrasyon gündemi’ni uygulamaya koyduğunu anlatırken, “Bu Suriyeliler Türk ekonomisi için önemli bir yapı olarak görülüyor artık. Mevcut Suriyelilere yenileri eklenirse nasıl bir strateji izlenecek hep birlikte göreceğiz” diyor.