Annelerle geçirilen zamanlar hep eksik kalır

Mesut GÜNSEV

Mesut Günsev Mayıs ayı aynı zamanda “anneler gününü” de içinde barındırıyor. Dün de “Anneler Günü” isi. Eğer anneniz sağsa kıymetini bilin..Çünkü annelerle geçirilen zamanların hep eksik kaldığını onu kaybedince anlıyor insan…O nedenle hala boşalmamışsa kum saati,ona daha fazla zaman ayırın .Tabii bu söylem daha çok orta yaş sınırını geçirenler için geçerli..Aşağıdaki yazıyı “Mesut Günsev ‘le Pazartesi Öyküleri “adlı kitabımdan aldım .. Yıllar, yıllar önce internetten gelmiş ben de televizyonda izleyicilerimle paylaşmıştım. Şöyleydi o öykü: *** “Eğer bir anne iseniz veya bir anneniz varsa burada söyleyeceklerimi gayet iyi anlayacaksınız: Evet, düşündüğümde babalar da ne demek istediğimi anlayabilirler ama ancak anneler burada söylenenleri gerçekten hissedebilirler. 21 senelik evlilikten sonra “Aşk ışıltısı” canlı tutmanın yeni bir yolunu buldum. Bir süre önce, başka bir kadınla çıkmaya başladım ve bu aslında eşimin fikriydi. Bir gün eşim, beni çok şaşırtarak: “Biliyorum ki onu seviyorsun” dedi. Şiddetle itiraz ettim: “Ama ben seni seviyorum!!!” “Biliyorum ama aynı zamanda onu da seviyorsun. Ona da zaman ayırman gerekiyor”. Karımın, ziyaret etmemi istediği “öbür kadın”, 19 yıldır dul olan annemdi. İşimin yoğunluğu ve üç çocuğumun beklentileri sebebiyle annemi görme fırsatım pek olamıyordu. O akşam annemi yemeğe ve ardından sinemaya davet ettim. Endişelendi ve hemen “iyi misin, her şey yolunda mı” diye sordu. Annem de geç saatte gelen bir telefonun veya sürpriz bir davetin mutlaka kötü bir anlamı olacağından şüphelenen tipte kadınlardandı. “Seninle beraber ikimizin biraz zaman geçirmemizin güzel olacağını düşündüm” diye yanıtladım. “Sadece ikimiz mi?” Biraz düşündü ve “Çok isterim” diye cevap verdi. O cuma, iş çıkışı onu almaya giderken kendimi biraz gergin hissediyordum. Eve vardığımda fark ettim ki o da, randevumuzdan ötürü hafif gergin görünüyordu. Kapısının önünde, paltosunu çoktan giymiş bir şekilde bekliyordu. Saçlarını yaptırmıştı ve üzerinde babamla kutladıkları son evlilik yıldönümlerinde giydiği elbise vardı. Bana melekler kadar ışıltılı bir yüzle gülümsedi. Arabaya bindiğimizde “Arkadaşlarıma oğlumla dışarı çıkacağımı söyledim ve gerçekten çok etkilendiler” dedi. “Randevumuzun nasıl geçtiğini duymak için sabırsızlanıyorlar.” Gittiğimiz restoran, çok şık olmasa da sevimli, sıcak ve servisin kaliteli olduğu bir mekandı. Annemse, bir kraliçe edasıyla koluma girdi. Yerimize oturduktan sonra ona mönüyü okumam gerekmişti, çünkü küçük yazıları göremiyordu. Ben daha mönünün ortalarındayken annemin nemli gözlerle ve nostaljik bir gülüşle bana bakmakta olduğunu fark ettim: “Eskiden, sen küçükken, mönüleri okuyan bendim, sense meraklı bakışlarla beni dinlerdin” dedi. Ben de gülümsedim: “O zaman, şimdi senin rahat rahat oturma sıran ve ben de okuyarak borcumu ödeyebilirim” dedim. Yemek boyunca muhabbetimiz çok güzeldi, sıra dışı hiçbir şey olmadı ama eskilerden ve hayatlarımızdaki yeniliklerden bahsederek kaybettiğimiz zamanın birazını telafi etmeye çalıştık.O kadar çok konuştuk ve eğlendik ki film saatini kaçırdık. Akşam annemi bırakırken; “Seninle tekrar çıkmak isterim ama ancak bu sefer benim seni davet etmeme izin verirsen” dedi ve bir akşam tekrar buluşmakta karar kıldık. Eve geldiğimde eşim yemeğin nasıl geçtiğini sordu: “Çok güzeldi” dedim, “düşünebileceğimin çok üstündeydi”. Birkaç gün sonra annem aniden ciddi bir kalp krizi sonucu vefat etti. Bu o kadar ani gerçekleşmişti ki onun için bir şey daha yapma şansım olmamıştı. Birkaç zaman sonra evime, annemle yemek yediğimiz restorandan ödenmiş, iki kişilik bir yemek faturası ve üzerine iliştirilmiş bir not yollandı: Oğlum, bu faturayı önceden ödedim, çünkü seninle kararlaştırdığımız randevu gününe gelemeyeceğimden neredeyse yüzde yüz emindim. Yine de iki kişilik bir yemek ayarladım çünkü bu sefer eşinle beraber gitmenizi istiyorum. Seninle olan o günkü randevumuzun benim için ne anlam ifade ettiğini bilemezsin. Seni Seviyorum.” O esnada, “Seni Seviyorum” demenin ve hayatta değer verdiğimiz insanlara hak ettikleri zamanı ayırmanın önemini anladım. “ *** Hayatta hiçbir şey ailenizden daha önemli değildir. Onlara hakları olan zamanı ve ilgiyi verin çünkü böyle şeyleri erteleyebileceğiniz “başka bir zaman”ı her istediğinizde yakalayamayabilirsiniz. Bazıları der ki, doğumdan sonra altı hafta içerisinde normale dönebilirsiniz. Belli ki, bu bazıları, bir kere anne olduktan sonra artık “normal” diye bir şeyin tarihe karıştığından habersiz. Bazıları der ki, anne olmak içgüdüsel olarak bilinir, sonradan öğrenilmez. Belli ki bu bazıları hiçbir zaman 3 yaşında bir çocuğu alış-verişe götürmeyi denememiş. Bazıları der ki, anne olmak sıkıcı bir şeydir. Belli ki bu “bazıları” ehliyetini yeni almış onsekiz yaşındaki çocuğunun kullandığı arabaya binmemiş. Bazıları der ki, eğer iyi bir anne olursan çocuğun da iyi bir çocuk olur. Belli ki bu “bazıları” çocukların bir kullanım kılavuzu ve garanti belgesiyle birlikte geldiğini sanıyor. Bazıları der ki, iyi anneler hiçbir zaman çocuklarına karşı seslerini yükseltmezler. Belli ki bu “bazıları” hiçbir zaman mutfağa aniden girdiklerinde çocuklarını; bütün mutfak havlularını ve peçetelerini mutfak masasının üzerine yığmış, yanına 2 yaşındaki küçük kardeşini de oturtmuş, elinde kibrit, acaba bunlar yanıyor mu diye denemek üzereyken yakalamamışlar. Bazıları der ki, anne olmak için eğitimli bir insan olmana gerek yoktur. Belli ki bu “bazıları” hiçbir zaman lise birinci sınıfa giden çocuklarının matematik ödevlerine yardımcı olmak zorunda kalmamışlar. Bazıları der ki, beşinci çocuğunuzu ilk çocuğunuz kadar çok sevemezsiniz. Belli ki bu “bazıları” beş çocuk sahibi değil. Bazıları der ki, çocuk yetiştirmek için gereken her şeyi kitaplardan da pekala öğrenebilirsiniz. Belli ki bu “bazıları” çocuğunu burnunu ya da kulaklarını leblebilerle doldurmuş olarak bulmamış. Bazıları der ki, anne olmanın en zor tarafı artan iş yükü ve evde yerine getirmen gereken sorumluluklardır. Belli ki bu “bazıları” hiç çocuklarını anaokula göndermek üzere ilk defa okul servisine bindirmek, ilk defa yatılı okula göndermek veya çocuklarının uçağa ilk defa yalnız başına binişini seyretmek zorunda kalmamış. Bazıları der ki, bir anne çocuklarını evlendirdikten sonra artık onlar için endişelenmekten vazgeçebilir. Belli ki bu “bazıları” çocuk evlendirmenin fazladan endişelenecek bir kız ya da bir erkek çocuk daha edinmek olduğundan bihaber. Bazıları der ki, çocuk kendi hayatini kurduktan sonra artık annenin görevi bitmiştir. Belli ki bu “bazıları”nın hiç torunu olmamış. Bazıları der ki, annenize onu sevdiğinizi söylemenize gerek yoktur, anneniz bunu zaten bilir. Belli ki bu “bazıları” bir “anne” değil. HAYATINIZDAKİ TÜM ANNELERE… SELAM OLSUN…