Barcelona'da futbol yaşamını sürdüren Arda Turan, "fazla mütevazılığın kibir göstergesi olduğunu" belirterek, "100 yıllık Türk futbol tarihine bakıldığında, buralara kimsenin gelemediğini" söyledi.
Fanatik gazetesine konuşan Arda Turan'ın
açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
“Ünlü olmanın dezavantajları ne biliyor musunuz! Çok göz önünde oluyorsunuz. Hakkınızda sürekli haberler yapılıyor. Benim işim sahada olduğu için insanlar sürekli, ‘Aaa her yerde Arda var’ diyor. Tabii ki de her yerde ben olacağım. Yüzyıllık tarihe baksınlar. Kaç tane Arda Turan var! Portekizliler’in bir sözü vardır; ‘Fazla mütevazılık kibir göstergesidir’ diye... Kaç tane Arda vardır. Ama ben yemin ediyorum size... Geçen sene İstanbul’a geldiğim gün sayısı 8’i geçmemiştir. Milli takımı çıkar, 8 günü geçmemiştir. Geçen gün mesela Arda’nın malvarlığı diye haber yapmışlar. Ne kadar ayıp bir şey ya..."
"Benim mal varlığım kupalarım"
"Senede zaten dünya kazanan oyuncunun haberi bu mu! Kazandığım kupaları mal varlığı gösteren güzel bir fotoğraf vardı. Benim kariyerim zaten kazandığım kupalar. Böyle mi maddiyata çeviriyoruz. Ben hayatım boyunca kimseden kaçmadım. Arka kapıyı sormadım hiç. Magazincisine de konuştuk, spor basınına da, siyasi basına da. Sadece istediğim şu; hak ettiğim saygıyı görmek istiyorum. Hayatın her alanında görmek istiyorum bunu."
"Çok büyük oyuncu dediklerimizin
hangisi buralara gelebilmiş"
“Çünkü ben ülkenin değeri olarak saygısını gösteriyorum. Ben buralardan gidince göreceğiz Barcelona’ya, Atletico Madrid’e kaç tane oyuncumuz gelecek! Emre Abi'ye sorun anlatsın. Bizim küçükken, ‘Çok büyük oyuncu’ dediklerimizin kaç tanesi buralara gelip oynamış! Hepsi abilerimiz... Ama rica ediyorum. Burada bir başarı varsa... Ülkenin gençlerine bir örnek, hayal olabiliyorsak kıymeti bilinsin bunun. Bugün dünyanın en büyük maçında, tarihin en büyük maçında, en kritik anında belki ‘kurtarıcı’ olarak oyuna giriyorum. Adam diyor ki; ‘ne yaptın 6-1’lik maçta?’... Ne mi yaptım? Sen hangi gözle izliyorsun maçı veya nasıl bir bakış açısıdır. İyiyi değil, kötüyü görüyoruz. Anlatmak istediğim bu. Eleştiri olur ama iyisini, güzelini görmek önemli.”