Covid-19 aşıları hastalığın hastaneye yatış, entübasyon ve ölümlerle ilişkilendirilen en ağır semptomlarını önlemek amacıyla geliştirildi.
Türünden bağımsız olarak tüm Covid-19 aşılarının ilk hedefi aynı: Bağışıklık sistemini bir virüse veya bakteriye güvenli bir şekilde maruz bırakmak.
Sağlığımızı etkilemeyen bu ilk temas, bağışıklık hücarelerinin gerçek bir enfeksiyonla karşılaşması durumunda vücudu hazırlayabilecek bir tepki üretmesini sağlıyor.
Antikor ve büyük hücre gücü oluşturulmasını sağlayan bağışıklık kazanma süreci son derece karmaşık. Bu nedenle bağışıklık tepkisi, virüsün tipine, mutasyona uğrama yeteneğine, aşının geliştirilme şekline, kişinin hastalık geçmişine ve diğer değişkenlere bağlı olarak önemli ölçüde değişiklik gösteriyor.
Bu nedenle, enfeksiyonun kendisini önleyebilen, yani hastalığın hücrelerimize girişini bloke edebilen bir bağışıklık geliştirmek çok zor.
Ancak burada çok önemli bir nokta var; aşının enfeksiyonu önleyemediği durumlarda bile, aşının oluşturduğu bağışıklık tepkisi genellikle semptomları hafifleterek daha ciddi hastalıkları ve ölümü önleyebilir.
Rotavirüs ve grip aşıları buna örnek verilebilir. Covid-19'da gördüğümüz de tam olarak aynı fenomen: Mevcut aşılar yeni vaka dalgalarını durdurmasa da, aşıların çoğu semptomların ağırlaşmasını önlemek için iyi çalışır.
Buna kanıt olarak 2021'in sonu ile 2022'nin başı arasında ortaya çıkan Omicron varyantı gösterilebilir. Bu dönemde birçok ülkenin vaka sayısında rekor kırdığı ancak hastaneye yatış ve ölüm oranlarının pandeminin diğer anlarından önemli ölçüde düşük olduğu gözlendi.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) tarafından Mart ayında yayımlanan bir araştırma, aşıların bu etkisini inceledi. Bilgiler, üç doz Covid aşısı alan yetişkinlerin, aşı olmayanlara kıyasla hastaneye yatma, solunumda mekanik yardıma ihtiyaç duyma veya ölüm riskinin yüzde 94 daha düşük olduğunu ortaya koyuyor.
Bu koruyucu etkinin üçüncü bir kanıtı, Zoe ve King's College tarafından yürütülen araştırma.
Araştırmacılar, Covid-19'un nefes darlığı ve yüksek ateş gibi bazı ciddi semptomlarının, pandeminin başlarında henüz aşıların bulunmadığı dönemde çok daha sık görüldüğünü tespit etti.
Hastalığın farklı dalgalarından sonra ve daha da önemlisi nüfusun büyük çoğunluğu aşılandıktan sonra, bu tür semptomlar sıralamada düşmeye başladı. Burun akıntısı ve hapşırık gibi hafifi rahatsızlıklar yavaş yavaş en üst sıralara tırmandı.