"Aşı önemli ama önce ölümleri durdurmak zorundayız"

Türkiye’de açıklanan resmi Covid-19 verileri hem kafa karışıklığı hem de tartışma yarattı. Peki, bu sayılar gerçeği yansıtıyor mu, Türkiye salgınla mücadelenin neresinde? Halk sağlığı uzmanları değerlendirdi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, salgının başından bu yana Türkiye’deki hasta sayısının 1 milyon 748 bin 567 olduğunu duyurdu. Ancak bu veriler hâlâ Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirilmedi. DSÖ’ye bildirilen sayı 903 bin 805. Ölüm sayılarında da çelişki var. Bakanlık verilerine göre toplam ölüm 15 bin 571, DSÖ’ye bildirilen ise 15 bin 531.

Başta Türk Tabipleri Birliği (TTB) olmak üzere ulusal ve uluslararası sağlık meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve bilim insanları gerçek verilerin açıklanmasını istiyordu. Aylardır kamuoyundan gizlenen verilerin neden şimdi açıklanmaya başlandığı ve bu sayıların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı da yeni bir tartışma yarattı. Türkiye’nin aşı bulmakta zorlandığı için verileri açıklamak zorunda kaldığını savunanlar var, ancak halk sağlığı uzmanları bu görüşe katılmıyor.

Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi ve TTB Covid-19 İzleme Grubu Üyesi Prof. Kayıhan Pala, "Aşıyla ilgisi yok, çünkü aşı alımı vaka sayısı üzerinden yapılmıyor" diyor. Pala’ya göre kamuoyu baskısı etkili oldu:

"Çünkü artık Sağlık Bakanlığı bunları gizleyecek durumda kalmadığını anladı. Bizim şeffaf olmadığını ortaya koymamız, valiler, milletvekilleri, belediye başkanları gibi pek çok kişi tarafından kanıtları ortaya konan veriler ve giderek artan kamuoyu tepkisi karşısında Sağlık Bakanı açıklamak zorunda kaldı. Bütün bunlara rağmen önemli bir aşama olarak görüyorum. En azından toplumu büyük ölçüde bilgisiz bırakmaktan vazgeçmiş görünüyorlar. Ancak bu veriler hâlâ Dünya Sağlık Örgütü’nde de Avrupa veri tabanında da yok."

Bilimsel çalışma ne kadar mümkün?

Türkiye’de açıklanan resmi veriler büyük kafa karışıklığı yaratıyor. Sağlık Bakanlığı’nın web sayfasında yer alan günlük rapor en son 23 Kasım, haftalık rapor ise 26 Ekim’de yayınlandı. Bakan Fahrettin Koca, ilk kez 25 Kasım’da günlük vaka sayısının 28 bin 351 olduğunu duyurdu. Bakanlık 29 Temmuz’da vaka sayılarını tablodan çıkarmış, "hasta sayısı"na yer vermeye başlamıştı. O zamana kadar açıklanan yoğun bakım ve entübe sayıları da tablodan çıkartıldı, yerine "ağır hasta" tabiri kondu. Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü 11 Mart’a kadar geriye dönük olarak bakıldığında açıklanan verilerin hasta mı, vaka mı, yoğun bakımda mı, entübe mi, ağır hasta mı olduğu anlaşılamıyor.

"Bu tabloya bakarak bilimsel çalışma yapılabilir mi?" sorusuna Prof. Pala’nın verdiği yanıt şöyle:

"Hayır. Buna başka söylenecek bir şey yok. Bakanlık yönetemiyor, verileri bile doğru düzgün açıklamaktan aciz. Az önce tekrar baktım, 10 Aralık’ta 1 milyon 748 binlik sayı açıklamış ama bir gün önce bu sayı 558 bin. Elindeki verileri açıklayacak kadroları bile etkili pozisyona getirmiş değil. Oysa çok değerli bilim insanları var. Bu verilerle sağlıklı bir değerlendirme yapmak imkansız. Çok daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. Bakanlık en başından beri doğru düzgün bir adım atabilmiş değil. En azından iller bazında açıklanması gerekir ki süreç tartışılabilsin."

"Kimler iyileşen hasta?"

Bakanlığın 10 Aralık’taki verilerine göre toplam hasta sayısından toplam iyileşen sayısı çıkarıldığında 1 milyon 295 bin 974 aktif hasta varmış gibi gözüküyor. Bu konuya da dikkat çeken Prof. Pala şunları söylüyor:

"Kimlerin iyileşen olduğu da tartışma konusu. Bizler hep el yordamıyla, bazı varsayımlara dayanarak tahminler yürütmeye çalışıyoruz. Son on günde günlük 30 bin civarında olgu açıklanıyor, yani 300 bin civarında. Bakanlığın yeni duyurduğu olgu sayısına bakarak bundan önceki sekiz ayda, son on günün dört katı kadar vakanın olması lazım ki pek gerçekçi görünmüyor."

Ölüm sayılarının da bakanlık verilerinin üç katı kadar olduğunu tahmin eden Prof. Pala, "Bir yandan aşıyı konuşurken asıl öncelikli gündemimiz ölümleri azaltmak olmalı. Elbette aşı çok önemli ancak şu anda aşının olumlu katkısının olması söz konusu değil. Koşulları oluşturulmuş bir kapanma şart. En az 14 gün, mümkünse iki katı" diyor.

Halk sağlığı uzmanı Prof. Tacettin İnandı da, verilerin açıklanmasının aşıyla ilgisi olmadığı görüşünde:

"Hasta sayısıyla aşı arasında doğrudan bir ilişki yok, tersine hasta olmamış olan bir toplumda aşıya ihtiyaç var. Zaten aşı alımı şirketler üzerinden yapılıyor. Toplumdan gelen taleplerin etkili olduğunu düşünüyorum. İkincisi salgın artık kontrolden çıkmış görünüyor. Sayıların açıklanmasıyla toplum tehlikeyi daha gerçekçi algılamaya başladı. Yönetim açısından işleri daha kolaylaştırır bu. Ama tam olarak neden şimdi açıklandı, bilemiyorum."

Bilimsel analiz yapabilmek ve önlem alabilmek için gerçek verileri bilmenin şart olduğunu vurgulayan Prof. İnandı şunları söylüyor:

"Yaptığınız müdahaleler etkili mi değil mi, bunu da görebilmek için şart. Gerçeği görebilmeniz ve gösterebilmeniz için buna ihtiyacınız var. Türkiye’de epeyce bir karışık gitti, vaka-hasta dendi, oysa bunlar aynı kavram. Tüm bu süreçleri sağlıklı izleyebilmek açısından sıkıntı yarattı, toplumun da görebilmesi açısından başarılı bir yönetim olamadı. Bunlar sorunlu yaklaşımlar."

"Aşı olmak için hasta olmamak lazım"

Yine de bakanlığın açıklamasının olumlu bir adım olduğunu söyleyen Prof. İnandı şu görüşleri dile getiriyor:

"Ama hep ileriye bakmak zorundayız. Şu anda salgının hızı bir miktar yavaşladı ama hızı yavaşladı, artışı değil. Artmaya devam ediyor, ölümlerimiz artıyor. Şu an geldiğimiz nokta kritik. Acil olarak kapanmaya gitmek zorundayız. Yoksa aşıdan elde edeceğimiz yararlar da kaybolabilir. Çünkü aşı olmak için hasta olmamak lazım."