Beyin cerrahı Prof. Dr. Kemal Yücesoy, aşkın kimyasını anlattı. Kalabalık şehir hayatının aşkın olmazsa olmazı feromonları ayırt etmemizi zorlaştırdığını belirten Yücesoy, aşkın beyinde yarattığı etkiler hakkında bilgiler verdi ve aşka düşmenin 1,5 saniyede olduğunu belirtti.
KOKU AŞKIN OLMAZSA OLMAZI
Aşık olunca beyinde 12 merkez aynı anda çalışıyor diyen Yücesoy, Yaşar Üniversitesi’nde “Dijital dünyada aşk” konulu panelde aşkın nasıl ortaya çıktığını şöyle anlattı: “Aşk için limbik sistemin uyarılması gerek. Limbik sistemin bizim 5 duyumuzdan sadece kokuyla ilgisi var, diğer duyularımızla etkilenmiyor. Dolayısıyla görmek, dokunmak tek başına hiçbir şeyi halletmiyor, mutlaka o kokuyu almak gerekiyor. Burada söz konusu olan, ter bezlerinden salgılanan ve feromon denilen kokusuz kokular. Bunlar sadece beyni uyarıyor ve bu gelen uyarılar eğer limbik yapınıza, kişisel yapınıza, ruh halinize uygunsa bir anlam kazanıyor. Kısacası 2 kişinin arasındaki kimya tutuyorsa aşk ortaya çıkıyor.”
Yani Yücesoy, depresyondan panik atağa kadar pek çok soruna neden olan şehir yaşamının ve dijital dünyanın aşkın yapısına hiç uygun olmadığını belirtti.
AŞK, AKIL TUTULMASI
Aşkı, akıl tutulması olarak tanımlayan Prof. Dr. Kemal Yücesoy, aşık olunca beyinde 12 merkezin aynı anda çalıştığını belirtti. Yücesoy, aşkın beyinde meydana getirdiği değişikliklerden bahsederek, “Aşk, görsel bir şeyle başlıyor. Beyin, o an bir fotoğraf çekiyor. Bu fotoğraf çekildikten sonra aşka düşme ya da kalp çarpıntısı başlıyor. Bu durum, toplamda 1,5 saniye sürüyor. Feromon, ter bezlerinden salgılanan kokusuz koku dediğimiz kişisel bir olay. Feromonlar aracılığıyla ‘Bana uygun mu, değil mi’ o anda karar veriyorsunuz. Görüntü, koku tamam dediniz, yukarıda beyinde bir fırtına başlıyor. Bundan sonra bütün iş beyinde dönüyor. Ne kadar kompleks olursa olsun, beyin, en basit 5 duyuyla yoğurduklarıyla yaşıyor. Görme, dokunma ve koku girmedikten sonra aşk olmuyor. Aşkın belki tıbbi bir tanımı yok ama beyinde şekilleniyor, yer buluyor. Bitişi, sürdürmesi, başlangıcı hepsi beyinde. Yaptığı şeylerden dolayı akıl tutulması olarak değerlendirebiliriz. Beynimizin günlük hayatı yöneten kısmını devre dışı bırakıyor ve mantık tutuluyor. Subkortikal merkezler dediğimiz ana kumanda dışı yerler çalışmaya başlıyor ve asıl çalışması gereken yerler devre dışı kalıyor. Bu nedenle aşka akıl tutulması diyoruz” dedi.
Dijital dünyada aşk için birçok platform ve sosyal medya araçları bulunduğunu ve bu araçların insanları birbirine uygun özelliklerine göre eşleştirmeye çalıştığını hatırlatan Yücesoy, “Ancak ne aşık olduğunuz, ne beğendiğiniz, ne de gerçek aşkı yaşadığınız insan, kafanızda yazdığınız, dijital dünyada her zevkinizin ortak olduğu insan değil. Bilgisayar size bulabilir, ama insan gerçek hayatta hissettikleriyle yaşar, ne kadar ideal gibi görünse de dijital aşkların gerçeğe gidebileceğini sanmıyorum” diye konuştu.
AŞK ÜÇ BOYUTLU YAŞANIR
Özellikle sosyal medyada, insanların kullandıkları görsellerinin gerçek olup olmadığını kimsenin bilmediğini belirten Yücesoy, “Beyin, çok hızlı bir sistem, en mükemmel bilgisayardan daha mükemmel. Ama çalışması hormonlarla, mekanik değil. Hormonlar ve duygu giriyor işin içine. Dijitalde belki mesafeler önemli değil ama tamamen gerçek dışı. Hayat üç boyutlu, ama dijital ortamda iki boyutlu görüyorsunuz. Beyne kaydederken sesi, tınısı değişiyor. Koku yok, dokunma yok. Emojiler, kısaltmalar ne kadar duyguyu ifade edebilir ki. Oradan başlayıp, orada sevgili olunursa söylüyorum. Dijital medya üzerinden tamamen olan aşklarda, ne sevgili gerçek, ne konuşulanlar, ne de yazılanlar” dedi.
AYNI ANDA İKİ KİŞİYE AŞIK OLMAK MÜMKÜN MÜ?
Beynin, geriye doğru ve sürekli kayıt yaptığını hatırlatan Prof. Dr. Yücesoy, “Özellikle Alzheimer gibi hastalıklarda insanlar eskiyi çok iyi hatırlar ve yeniyi unuturlar. Bu beynin geriye doğru kayıt özelliğinden kaynaklanır. Aşkta da kayıt merkezine birini kaydettiğinizde, o silinmeden yeni birinin girme şansı yok. Gerçek aşkı kaydettiğiniz zaman, onu silmeden yenisini kaydedemezsiniz. İki kişiye aşık oldum, böyle bir şey yok. Ancak kayıt iyi silindiyse yeni bir aşka açılıyor” şeklinde konuştu.
40 YIL SONRA SOSYAL MEDYAYLA GELEN MUTLULUK
Konuşmacılardan Diş Hekimi Cüneyt Işıker ise 40 yıl sonra sosyal medya sayesinde ilk aşkını bulup yeniden aşık olduğunu ve evlendiklerini anlattı. Işıker, “Aşk dünyanın her yerinde yanlış tanımlanıyor bana göre. Bence yalnız beyinle olmuyor. İnsan bir kere aşık olur. Ben aynı kadına iki kere aşık oldum. Dijital medyanın içine doğmamama rağmen onun sayesinde ilk ve tek aşkıma kavuştum. 1969 yılında aşık oldum, belki de hayat adil davranmadı bir araya gelemedik. Bir gün bir arkadaşımızın Facebook sayfasında bir yorumunu gördüm, arkadaşlık teklif ettim. Onu evinin önünde beklerken otomobilin aynasında görünce yeniden aşık oldum. Sonra evlendik. Yarım asırlık aşkımız, sevgi yolunu aydınlattı. Dijital medyada insanlar kendilerini yansıtmıyorlar. Duyguları, sözleri bile çalıntı aşklar olabiliyor” dedi.