Av. Ayşe Öztabay yazdı: Torpilsiz Çocuklar

Bu ülkede sosyal adalet anlayışı yok!

Torpilsiz Çocuklar

Öyle doğrudan konuya giriyorum!

Bu ülkede sosyal adalet anlayışı yok!

Evet hiç yok ve olmayacak da! 35- 40 yaşlarındaki insanlar dost meclislerinde kahve fincanı deviriyorsa ve uyduruk falda çıkan beyaz kağıtlara seviniyorsa, güçlü kuvvetli insandan alacağı yardım geniş kanatlı kartallarla anlatıldığında umutlanıyorsa sosyal adaletten bahsetmeyin, duymayalım!

Kendi bilek gücüyle bir yerlere gelmeye çalışan arkadaşımla sohbet ediyorduk.... Esprili de bir sohbetti. Bir zaman evimiz olursa dedi ve durdu.

"Ne bir zamanı be Ayşe ama bir zamanı kaldı bu işin? Yaş otuz beş yolun yarısı deyen şair bile 46 yaşında öldü..."

İşimiz olursa doğru dürüst diyecekti sonunda cümlesinin.

Diyemedi çünkü derin konular açıldı hatta biz birara inançlarımızı dahi sorguladık! Hani doğru yolda ilerleyen iyi şeyler bulurdu falan....

Eğitimimizi bize sağlanan imkanlar çerçevesinde gayet güzel şekilde tamamlamıştık. Zengin değil ama kendi halinde, mücadeleci, tembelliğin T harfinden nefret eden , Gururlu insanların çocuklarıydık!

Ha sadece siyasi kimlikleri yoktu bu garip ailelerin ve bir partinin tabanını oluşturmuyorlardı!

Anamız babamız, ki biz bin defa daha dünyaya gelsek yine o evlat olarak kalmak isteriz!

İşinde gücünde olan insanlar olduğu için kimsenin sağ kolu, sol dirseği olamadılar! Böyle olunca torpilli tanıdıklar ekmeğimizi hep elimizden aldı.

Tercihler hep tanıdıklardan yana yapıldı .

Münhallere hep son hafta adı geçenler alındı!

O diplomalar fotokopi çekilip çekilip tekrar çerçeveye konmaktan parçalandı!

Bu küstah düzenin içinde asaplarımız bozulup bizde yakışıksız olarak aileden "neden siz da birilerine yama olmadınız " deyip sonradan utanmadık mı?

“Olmaz olur mu!”

Bu acı cümleyi hatırlayıp ağladık bile!

Ne suçu vardı insanların!

Bu ceberrüt düzenin parçası olmamak ne zamandan beridir suç oldu?

Mevcut yanlışa ortak olup nemalanınca avucumuza geçen para helal olacak mıydı? (Gerçi haram da olmadı kimseye! ) bu da geçekti!

E tabi ganimette almadı bu doğrucu aileler haliyle satıp parada elde edemedik!

Ha deyceksiniz neçin gidip bir işte çalışmadınız iş çok!

Bu dünyada en çok sevdiğimiz memleketimizde bizde huzurla çalışmak isteriz!

Bizde iş güvenliğimiz olsun isteriz!

Eşit şarttır talebimiz !

Asgari ücretten 400 TL daha az alıp sosyal sigortamızın bedelini ödemek istemeyiz! Allah aşkına bu adil değil! "Beğenmezsen git"i duymamak için işsiz kaldık biz!

İş diye değil!

İnsanın sorgulama yetisi varsa dışlanıyor!

Babamızdan para isteme provaları çok yaptık biz.

O kısılan mahcup ses tonunu kursağınızda yutmak oldukça zordur!

Ucuz işçilik için emilen ruhları da çok iyi bilmekteyiz! Nazım'ın dizelerindeki gibi " çalışmışım on beş saat,

tükenmişim on beş saat,

yorulmuşum,

acıkmışım,

uykusamışım anama sövmüş patron.

Sıkmışım dişlerimi, ıslıkla söylemişim umutlarımı,

sıcak bir ev özlemişim, sıcak bir yemek.

Bir kabusunda bilincindeyiz!!!!!

Velhasıl bizler statükonun asileştirdiği çocuklar olarak hala ülkesini canından çok seven yetişkinler olduk!

Ne yaşadıklarımızı unuttuk ne de insanlığımızı yitirdik .

Kendi çabamızla iki dudak arasında hapsedilmiş garantisi olmayan mamafih sonumuzun ne olacağını bilmediğimiz özel işlerde mücadeleye devam etmekteyiz! Aramızda ne konuştuğumuzu bilin istedim.