Av. Hanife Demir yazdı... OKUYUN AMA  GEÇMEYİN!!!!

Av. Hanife Demir yazdı... OKUYUN AMA  GEÇMEYİN!!!!

Bu yazıyı yazmak için günlerce düşündüm ve bir türlü elim klavyeye varmadı. Neden diye düşünenler olacaktır. Farklı kişiler aracılığı ile de olsa sürekli aynı sorunları gündeme getiriyoruz.  Ne yazık ki benim bu yazdıklarımı okuyan hiç kimse bu yolculukta yeni bir gezegen keşfetmeyecektir.  

Çünkü konumuz TAŞ OCAKLARI.

Taş ocağı katliamlarına dair en yeni örnek Büyükkonuk köyündeki “Ayfodi” dağında verilen ruhsat uyarınca yapılan çalışmadır.  Ayfodi dağında taşocağı işletme izni alan firma bakanlar kurulu kararı uyarınca 31/12/2020 tarihine değin işletme izni almıştır. Konu işletme izni verilirken de bu konuya yönelik Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Komisyonu tarafından inceleme yapılmış ve bu konuda ÇED olumlu raporu alınmıştır. ÇED raporu ile ilgili olumlu görüş alınırken de ilgili kurum kuruluşlar yanında Büyükkonuk Belediyesinden de  olumlu görüş alınmıştır ve ÇED tüzüğü uyarınca da halkın katılımı toplantısı yapılmıştır[1]. Yasal mevzuat uyarınca Çevresel etki değerlendirmesi veya çevresel etki değerlendirmesi ön araştırma raporlarını hazırlayacak gerçek ve/veya tüzel kişiler, Çevre Koruma Dairesinden yeterlilik belgesi almakla yükümlü ise bu raporları düzenleyen kişi veya kişilere bu yeterlilik neye göre verilmektedir ? Çevre Dairesi’ne sunulmak üzere yapılan ÇED raporlarının içerdiği hususlar ne kadar yeterli ve ne kadar gerçeği yansıtmaktadır? Yoksa yapılan ÇED raporları sırf yasal mevzuatın öngördüğü zorunlukları atlatmak için mi yapılmaktadır? Peki, bu raporları incelemekle yükümlü olan Çevre Dairesi’nin Çevresel Etki Değerlendirme Komitesi “Ayfodi Dağının, Natura 2000 Doğal Çevre Koruma Ağı kapsamında potansiyel koruma alanı olarak listelenmiş[2]” olduğunu bile bile nasıl olumlu görüş vermiştir? Halkın katılım toplantıları ile ÇED raporlarına dair halkın görüşünün alınmasına yönelik yapılan düzenlemenin demokratik bir düzenleme olduğundan kuşku yoktur. Ancak halkın ÇED katılım toplantılarında bilirkişi gibi görüş vermesi beklenemez. Buna rağmen hükümet edenlerimiz halkın çevresel ve ekolojik konularda profesyonelleşerek bilirkişi olmasını ve işini gücünü bırakıp ÇED raporları için toplantı toplantı koşmasını murad etmiştir ki, bu raporlara görüş veren kaymakamlıklar, belediyeler gibi kurum ve kuruluşlarda tek bir çevre mühendisi veya teknik eleman istihdamını zorunlu kılmamıştır. Bu açıdan şu soru akla gelmektedir: Teknik elemanları  yoksa bu taşocağına olumlu görüş veren kurum , kuruluş ve özellikle ilgili  belediye bu olumlu görüşlerini neye dayanarak vermiştir?

Bırakıyorum kurum kuruluşları ve istihdam edilmesi gereken teknik elemanları  bir kenara, ilgili firmanın taş ocağı  işletmesinin izni BİZİM OLDUĞUNU SANDIĞIMIZ  bakanlar kurulmuz tarafından 31/12/2025 yılına değin uzatılmış, Jeoloji ve Maden Dairesi ile Karayolları Dairesi arasında sözleşme yapılmasına karar vermiştir.  Sözleşme yapılması öngörülen daireler, bu firma ile öngörülen sözleşmeleri  yaparken hiç mi ÇED raporu sorgulamak akıllarına gelmemiştir. Karayolları  Dairesini de  bir kenara koyarsak mevzuat  uyarınca her taş ocağı  ruhsat sahibinin yürüttüğü faaliyetleri bir teknik nezaretçi denetiminde sürdürme zorunlululuğu var ise  ve bir  taş  ocağını  denetlemek  üzere  atannması zorunlu olan TEKNİK NEZARETÇİ,  ocağa ilişkin  tüm  raporları,  ruhsatları  ve  ocakla  ilgili  izinleri  görmeye, işletmeyi ve işletmeye bağlı tüm bölümleri incelemeye yetkili ise yetkili olan Jeoloji ve Maden Dairesi[3] teknik nezaretçiye  NEYİ incelemiş veya NEYİ  denetlemiş diye sormamış mıdır? Teknik nezaretçiyi de bir kenara bırakıp şunu ekliyorum,  ruhsatlı taş ocaklarında yürütülen  faaliyetlere  ilişkin herhangi  bir  şikâyet,  talep  veya  dairenin  uygun  gördüğü  hallerde  yerinde denetimler yapmak  üzere daire  müdürü  veya onun  temsilcisi başkanlığında beş üyeden  oluşan Taş Ocakları Denetleme Kurulu oluşturulması gerekmektedir.  Bu kurul yani  mevzuat uyarınca  oluşan ya da oluşması gereken  DENETLEME KURULUNUN  yılda en az bir kere taş ocaklarını denetleme yetkisi vardır. Peki, bu denetleme kurulu geçen süre zarfında  bu işletmeyi hiç mi  denetlememiştir?  

Mevzuat uyarınca Devlet eliyle görev verilen tüm esaslı kurumları bir yana bırakalım.  Ayfodi Dağı’nın üst kısmında antik mezarların yanı sıra günümüzden 2000 yıl öncesi Roma dönemine ait kalıntılar ve sarnıçlar[4] bulunmaktaysa ve geçmişe ait tüm eski eserlere sahip çıkmak, bunları belirlenen bilimsel eserler ve yürürlükteki mevzuat çerçevesinde araştırmak, açığa çıkarmak, korumak ve değerlendirmek gibi bir görevi bulunan Eski Eserler Dairesi, bu dağdaki  eski eserler ve tarihi dokunun ne halde olduğunu hiç mi merak etmemiştir?

İHMÂL  ÜSTÜNE İHMÂL.

Fakat biz vatandaşların görevi ülkesel ve çevresel konularda duyarlı olmak ve yapılan yanlışları ilgili kuruma bir şekilde bildirmek ise  hiç merak etmeyin. Çünkü yasa koyucu bizleri de çok kapsamlı biçimde  düşünmüştür. Şöyle ki;   Taş Ocakları Düzenleme ve Denetleme Tüzüğü,  kapsamına  giren  faaliyetler  ile  ilgili  olarak  yapılan  ihbar  ve şikâyetler, başvuru sahibi tarafından yazılı olarak ve kimlik numarasının beyan edilmesi hâlinde dikkate alınacağını öngörmüştür. Bu tehditkâr  düzenlemeden anlaşılan odur ki, devlet kendi mevzuatı  ve mevzuatın ona yüklediği görev- yetki -sorumluluklarını ve her şeyden öte  sorumluluları  bilmek istememesine ragmen şikayetçiyi bilmek istemektedir.  Ya da şikayetçinin de adını–soyadını-kimlik bilgilerini vermediği müddetçe şikayetileri/ihbarları da bilmek ve değerlendirmek istememektedir.

Bu ülkeyi  yönetenler UFOLAR tarafından ülkemize bırakılan UZAYLILAR değil, bu ülkenin vatandaşlarının oylarıyla seçilmiş bu ülkenin yetiştirdiği KIBRISLI TÜRKLERDİR. Seçilmişlerin mevcut düzenle devam ettirdiği  anlayışın bizlere   sürekliliği temin edilecek bir ülke bırakmayacağı açıktır. Bu da bizleri tarihimizden, kültürümüzden, kimliğimizden, özgürlüklerimizden mahrum edecektir. Siyasilerin, popülist yaklaşımlarla sadece seçmeninin gözünü boyamak için halkın ve  sivil toplum kuruluşlarının yanında durarak ya da  eylemlerde boy göstererek  fotoğraf ve televizyon karelerinde “-MIŞ GİBİ” görünmenin kendilerini aklamaya yetmeyeceğini  bilmeleri gerekmektedir.  

Şikayetçinin haklarının dahi mobbinge maruz  kaldığı bir ülkede,  yapılanların bizim adımıza,  bizleri temsilen, vekaleten verilen görevler uyarınca yapıldığını  ve susmakla bir gram toprağa ve doğaya aç kalacağımızın farkında  isek,

Ne yapabileceğimize siz karar verin artık…

 

[3] Taş Ocakları Düzenleme ve Denetleme Tüzüğü,md.2