Başlığın bir kısmını özellikle büyük harf yazdım, avcı kılığındaki SAPIKLARIN varlığına dikkat çekmek için…
Başından söyleyim, atıcılığı ve fotoğrafçılığı çok severim, hatta haddinden fazla çok severim ve hobilerimin başında gelirler…Ancak avcılığı sevmem, gereksiz bir faaliyet olarak görürüm.
Avcılığı sevenlerin bu faaliyetten aldığı zevk de, işlerini adam gibi yaptıkları sürece, beni pek ilgilendirmez.
Ancak ve ancak, bizim memleket duyarlı avcılık yapanların sayısından daha fazla sayıda avcı kılığında gezinen, gözüne kan bürümüş, uçan koşan kaçan herşeye ateş etmek için yanıp tutuşan, hiçbir türlü kanun kural dinlemeyen SAPIKLARLA dolu…
Bu avcı kılığındaki sapıklar evlerin içine giriyorlar, özel mülklere giriyorlar, çevrede insanların varlığını hiçe sayıyorlar, yapacakları atışlarla çocukların, yaşlıların ve diğer insanların üzerinde yaratacakları terörü, korkuyu hiç düşünmüyorlar ve canlarının istediği gibi rastgele ateş ediyorlar…
Hatta ve hatta, meskun mahal dışındaki arazilerde bile bir hayvana birden çok avcının birbirlerini vurmak pahasına gözü dönmüş bir şekilde ateş ettikleri de çok oluyor…
Bu şekilde avcılık yapanlar, düpedüz sapıktır, avcı mavcı değildir…
Ve hatta, dehşete düşürdükleri insanlar tarafından çatır çatır vurulmayı ve gebertilmeyi da hakederler!!!
Şimdi diyeceksiniz ki bu da nerden çıktı, olur mu böyle şey!
Eee, kardeşim, elin sapığı eline kısa mesafelerde en ölümcül silahlardan biri olan av tüfeğini almış, evlerin arasına dalmış, uçan koşan kaçan herşeye canı istediği gibi ateş ediyor, insanların canını ve malını fütursuzca tehlikeye atıyor, dehşet yaratıyor, ve herşeyden önemlisi, elinde silah var diye kendini Allah sanıyor…
Eee, şimdi durum böyleyken, pencerenin birinden bir silah çıksa, bu sapıklara “öyle avlanılmaz, işte böyle avlanılır” diyerekten birkaç fişenk sallansa, bu sapıkların birkaç tanesi cehennemlik olsa, fena mı olur yani!!!
Elin sapığı benim evimin avlusuna kadar gelecek, elinde en ölümcül silahlardan biri olan av tüfeğiyle ortalağa terör ve dehşet saçacak, çoluğun çocuğun hayatını tehlikeye atacak, evinde, bahçesinde oturan insanların hayatını tehlikeye atacak, polis bile bunların arkasından koşturup da tedbir almakta yetersiz kalacak…
E, kimse kusura bakmasın, böylesine sapıkça yapılan avcılığa karşı vatandaşın da canını, malını koruma hakkı vardır ve bunu da kendisine karşı kullanılan silahın aynısıyla yapma hakkı da vardır…
Avlumda, bahçemde oynayan çocuğuma, kendi halinde bahçede oturan aileme doğru avcı kılığındaki bir sapık tarafından ateş edilecekse, benim de o sapığa karşı aynı şekilde, hatta misliyle karşılık verme hakkım vardır!
Diyeceksiniz ki, olmaz öyle şey!
O zaman adam gibi bir devlet olun da özel mülklerin olduğu yerleri ava açmayın kardeşim!
Özel mülklerin olduğu bölgeleri ava açma hakkını hükümet kendinde nerden buluyor ki!
Bu işin İngiliz döneminden kalma yasası var, hem de kapı gibi bir yasa, ve diyor ki, özel mülkler avlanmaya açılamaz…
Efendim, av yapılırken bilmem kaç yüz metre evlerin veya meskun mahalin yanına yaklaşılamazmış…
Gidin külahıma anlatın, çünkü bu kurala kimse uymuyor, uysa bile, iri saçma atan fişenklerin, özellikle de elde barut dolumu yapılmış ve iri saçma doldurulmuş bir fişenkle atılacak saçmaların etkili menzili birkaç yüz metreyi rahat bulur ve insanı da ciddi şekilde yaralar…
Av bölgeleri en yakın yerleşim yerinden (yerleşim yeri darken tek bir evi veya insanın bulunabileceği şahsi mülkü kastediyorum) en az bir kilometre uzakta olmalıdır.
Adam gidecek tarlasında, bahçesinde çalışacak, ama av döneminde bu bölge ava açık olacak, saçmanın nerden geldiğini bilemeyecek, her an vurulacak korkusuyla yaşayacak…
Avcı kılığındaki sapıklar evlerin içine kadar girdiklerinde ve uyarıldıklarında ise ellerindeki silahlara güvenerek size horozlanacaklar, kabadayılıklarını gösterecekler, silahlarını tehditvari bir şekilde üzerinize doğru çevirecekler, sırıta kırıta sapıklığa devam edecekler, üstüne üstlük de defolup giderken bütün pisliklerini de çevrede bırakacaklar…Bu pisliklerin arasında su, bira ve içki şişeleri ile de boş fişenkler de baş köşede olacak!!!
Olur mu böyle saçmalık!
Korsan devletsen ve avcı kılığında bir sapıksan olur elbette…
Manyakça, sapıkça avlanmayı ve çevre katliamını ancak korsan devletin korsan avcıları yapar…
Bu belanın önüne polisiye tedbirlerle de geçilemez, av günlerinde, özellikle de hafta sonlarında, tüm polisi seferber etseniz de bunlarla başedilemez…
Bu yüzden av bölgeleri iyice sınırlandırılmalı, yerleşim yerlerinden çok uzak bölgeler av bölgesi olarak seçilmeli, meskun mahallerde can ve mal güvenliğini tehlikeye atacak şekilde avlananların ellerinden silahları ve avlanma ruhsatları derhal alınmalı, bir daha da böylelerine avlanma ruhsatı da verilmemelidir…
Avcılık bugünkü şartlarda bir doğa ve çevre katliamından başka birşey değildir.
Canlıları, hele de türleri nerdeyse tükenmiş olan canlıları öldürerek de spor filan yapılmaz.
Örneğin, tavşan vuruluyor, yavruları yuvada açlıktan ölüyor…
Acaba “vurduğum tavşanın yavrusu varsa, o yavrular artık ölmeye mahkumdur” diye düşünen bir tek avcı var mıdır?
Keklikler, üveyikler, fassalar ve tavşanlar ya avcılar tarafından öldürülüyor, ya da doğanın nerdeyse her metresinde terör estiren ve diğer canlı türleri tarafından yenilemeyen, bir tür “dokunulmazlığı” olan kargalar, saksağanlar ve tilkiler tarafından yok ediliyorlar…
Zavallı hayvanlar için kaçış ve kurtuluş yok…Ya avcılar tarafından öldürülecekler, ya da diğer zararlı hayvanlar, doğanın predatörleri tarafından yok edilecekler…
Devlet ise doğanın zararlıları için de yeterli tedbir almayacak, böylece savunmasız hayvanlar iki ateş arasında kalmaya devam edecekler…
Burada net olan sorun şudur: Devlet silahlardan ve ruhsatlardan para kazanacak diye düpedüz bir çevre katliamına göz yumuyor, ve yetmemiş olacak ki, insanların can ve mal güvenliğini de tehlikeye atıyor, akıl almaz şekilde özel mülkleri, insanların yaşadığı alanları da ava açıyor.
Kardeşim artık vazgeçin bu delilikten…
Spor yapmak isteyen, silah kullanmak isteyen, buyursun poligona, atıcılık sporuyla uğraşsın.
Aklı başında bir devletsen, sapıklık seviyesine ulaşmış avcılık yerine, atıcılığı teşvik et, ulusal ve uluslar arası alanda müsabakalar düzenle, atıcılık sporunu sevdir…
Yapılacak atıcılık faaliyetlerinden devletin kasasına çok daha fazlası girecektir, hatta av ruhsatlarından elde edilen gelirden kat be kat daha fazlası satılacak olan fişeklerden elde edilecek kdv gelirinden, düzenlenecek olan müsabakalara gelecek olanların ödeyecekleri katılım ücretlerinden girecektir…
Biraz akıl, biraz da sağduyu bu rezaletin ortadan kalkması ve silah kullanımının atıcılık sporu altında gerçek bir spor dalına dönüşmesi için yeterlidir.
Ve tabi ki, bu yazıyı okuyan bazı avcı müsveddeleri havaya havaya sekecektir, rezillikleri yüzlerine vurulduğu için bana sövüp sayacaktır…
Ben de, “önden yürüyün de ense traşlarınızı göreyim…” diyeceğim…