Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, Cuma günü yaptığı açıklamada, son üç yıldır küresel ekonomiyi etkisi altına alan enflasyonun "dikkat çekici" bir şekilde gevşemesini selamlayarak, bunun istihdam üzerindeki etkisinin asgari düzeyde olduğunu vurguladı ve 2025 yılının ortalarında enflasyon hedefine dönüleceğine dair öngörüsünü paylaştı.
Lagarde, "Merkez bankaları yüksek enerji fiyatları nedeniyle faiz oranlarını artırdığında, işsizliğin de artışa geçmesini beklemek kaçınılmazdır. Bunun olmadığı durumlar da nadirdir," diye konuştu.
ECB Başkanı, küresel ekonominin şu an "dönüşümsel değişikliklerle" karşı karşıya olması nedeniyle "önümüzdeki belirsizliğin hala derin olduğu" uyarısında bulundu.
Lagarde bu açıklamaları, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) Washington'da düzenlenen 2024 Michel Camdessus Merkez Bankacılığı Konferansı'nın açılış konuşmasında dile getirdi. Kendisine ayrılan sürede, yapısal değişim çağında uyarlanabilir para politikasına duyulan ihtiyacın altını çizdi.
Para politikası etkinliği gelişen ekonomiye bağlı
Konuşmasında küresel ekonominin son yıllarda yüzleştiği muazzam zorlukları özetleyen Lagarde, "Dört yıl önce, 1920'lerden bu yana en kötü salgınla, iki yıl önce de 1940'lardan bu yana Avrupa'daki en kötü çatışmayla ve 1970'lerden beri görülmüş en kötü enerji kriziyle yüzleştik," dedi.
Bu gibi faktörlerin ekonomik manzarayı temelden değiştirdiğine ve para politikası aktarımını karmaşıklaştırdığına değindi.
Açıkça tanımlanmış enflasyon hedeflerinin, esnek politika araçlarının ve ekonomik değişimleri değerlendirip bunlara yanıt verebilen analitik çerçevelerin, para politikasının ekonomiye aşırı maliyet yüklemeden fiyat istikrarını yeniden düzenlemesine olanak sağladığını kabul etti.
"Para politikası stratejilerimiz etkili olduğunu kanıtladı ve enflasyon ile istihdam arasındaki ikilemleri hafifletti."
Yapısal ekonomik değişimler: 1920'lerle 2020'li yıllar arasındaki paralellikler
Tarihsel paralellikler çizen Lagarde, Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki 1920'ler ekonomisi ile mevcut on yıl arasında çarpıcı benzerlikler olduğunu vurguladı.
Her iki dönemde de küresel ticaret entegrasyonunda gerilemeler yaşanırken, teknolojik ilerlemede önemli adımlar atıldı. Fakat Lagarde, günümüzdeki iklim değişikliği ile yaşlanan nüfus gibi zorlukların 2020'lere özgü olduğunu belirtti.
1920'lerde, Pax Britannica'nın çöküşü ve ekonomik milliyetçiliğin yükselişi, küresel ekonominin keskin bir şekilde parçalanmasına yol açtı.
Pax Britannica, 19. yüzyılın büyük bir bölümünde Britanya İmparatorluğu'nun uluslararası alanda sağladığı barış ve istikrar dönemini ifade etmek için kullanılır.
Ticaretin GSYH içindeki payının düşmesi deflasyona ve ekonomik istikrarsızlığa katkıda bulundu. Öte yandan, montaj hattı ve içten yanmalı motor gibi hızlı teknolojik ilerlemeler verimliliği artırdı, ancak spekülasyonlar, 1929'da borsa çöküşüne yol açtı.
Lagarde, günümüzde de küresel değer zincirlerinin (GVC'ler) yeniden yapılandırılmasıyla benzer bir parçalanma görüldüğünü belirtiyor.
Hem Avrupa hem de Amerika Birleşik Devletleri (ABD), tedarik kaynaklarını çeşitlendiriyor ve birçok firma, küresel tedarik zincirlerindeki kırılganlıkları azaltmak için yakınlaştırma stratejilerini benimsiyor.
Buna paralel olarak, yapay zeka (AI) ve finansal teknoloji (fintech) alanındaki ilerlemeler, sektörleri yeniden şekillendiriyor ve daha hızlı ve daha ucuz kredi erişimi sağlarken, para politikası iletiminde yeni zorluklar ortaya çıkarıyor.
Geleceğe bakış: Esneklik ve uyum
Lagarde, küresel ekonominin evrilmeye devam etmesiyle para politikasında uyumluluğun önemini vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.
ECB'nin yaklaşan 2025 yılı stratejisinde, pandemi sonrası dünyadaki uzun vadeli yapısal değişimleri anlamaya odaklanması ve bu değişikliklerin para politikası aktarımını nasıl etkilediğine dair vurgu yapılması bekleniyor.
Yapay zeka (AI) ve makine öğrenimi, özellikle enflasyon tahminleri için öngörü modellerinin iyileştirilmesinde kritik bir rol oynayacak.
Lagarde konuşmasında, sürekli değişen bir dünyayla uyum sağlamak için para politikalarının daha dinamik kalması gerektiğini vurguladı.
Temel hedefler - özellikle fiyat istikrarı - değişmeden aynı kalırken, merkez bankaları hızla dönüşen küresel ekonominin gerçeklerine uyum sağlayarak esneklik göstermeli.
Lagarde'ın da belirttiği gibi, "İstikrar, değişmezlik anlamına gelmemelidir."