“Ayranı yok içmeye atla gider sı*maya"

Ayşegül Garabli

Güzelyurt’ta tanıdığım bir çok kişi var, Lefkoşa’ya diyalize gidip gelen.

Hatta öyle ki, bazıları haftada üç gün gidiyor.

Tabi ki kendi özel arabaları veya otobüslerle gidip geliyorlar.

Zaten bitkin bir halde Lefkoşa’ya gidip, orada birkaç saat diyalize girdikten sonra, daha da bitkin bir halde, ya direksiyon başına geçiyorlar ya da, yolculuk boyunca içlerini dışlarına çıkaran otobüsle dönüyorlar evlerine.

Hele içlerinde birisi var ki; gözleri de görmüyor.

Diyalize, birisinin götürmesi şart.

Gerçi evlatları, asla mağdur etmiyor ama çalıştıkları için haftada birkaç gün  izin almak zorunda kalıyorlar.

Neden mi?

Çünkü bu hastaları, diyaliz için Güzelyurt’tan Lefkoşa’ya götürebilecek bir servis aracı yok.

Eminim ki, diğer ilçelerde de durum aynıdır.

Bırakın böyle bir aracı, özellikle en büyük hastanemiz olan Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesinde, hasta yatakları bile “ Gak gaç” diyor.

Doktor yok.

İlaç yok.

Sağlık personeli yetersiz.

Neden mi?

Çünkü “Hükümette” para yok (!)

Sağlık Bakanı ne yapsın?      

Diğer yandan, okulların çoğu yıkıldı yıkılıyor, velilerden alınan 3-5 kuruşla geçici tamirlerle ayakta duruyor.

Öğretmen eksikliğinden dolayı, eğitim aksıyor ya da branşı dışında bir çok kişi ilgisi olmayan dersleri veriyor.

Çocuklara verilmesi gereken kitaplar ya da eğitimle ilgili ekipmanlar, nerdeyse şubat tatilinde tamamlanabiliyor.

Neden mi?

Çünkü “Hükümette” para yok (!)

Milli Eğitim Bakanı ne yapsın?      

Yollar deseniz, artık yama tutmuyor.

Bariyer yok.

Yol kenarında olması gereken çizgiler yok.

Işıklandırma yok.

Adeta kazalara davetiye çıkarır durumda.

Ama ne yapalım, “Hükümette” para yok (!)

Ulaştırma Bakanı ne yapsın?

Çitçinin, hayvancının parası ödenmiyor.

Narenciye kurumaya terk ediliyor.

Çünkü “Hükümette” para yok (!)

Tarım ve Orman bakanı ne yapsın?

Hiçbir daireye personel alınamıyor.

Emekçinin yatırdığı sigorta parasına bile el konuyor.

Maaşlarda artış olmadığı gibi, öğretmenin eğitim ödeneği ya da 13. Maaş bile, 1 yıl sonra ödeniyor.

Ama yapacak bir şey yok.

Çünkü “Hükümette” para yok (!)

Maliye Bakanları ne yapsın ?

Devlet Dairelerinden, otellerden, kumarhanelerden, gece kulüplerinden ve daha bir çok “ensesi kalından” kullandıkları elektrik paraları alınamadığı için, AKSA kazansın diye KIB-TEK’te var olan santraller çalıştırılmadığı için, KIB-TEK özelleştirilmeye çalışılıyor.

Ekonomi yerle bir.

Ama Ekonomi ve enerji Bakanı ne yapsın?

“Hükümette” para yok (!)

Halk plajları peşkeş çekiliyor.

Sahiller parsellenmiş.

Turizm açısından yeterli tanıtım yapılamıyor.

İyi de “Hükümette” para yok (!)

Turizm bakanı, ülkenin sahillerini ya da plajlarını satmasın da ne yapsın???

Ülke kaçak işçiyle dolu.

Halkın artık hiçbir sosyal güvencesi yok.

“Göç Yasası”, ile ülkede genç kalmadı, olan da , ana-babası olmasa ,tabiri caizse sürünecek.

Ama çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ne yapsın.

 “Hükümette” para yok (!)

İç işlerimiz deseniz, her yerde arap saçı ama İç işleri bakanının da mazereti var.

“Hükümette” para yok (!)

Bir tek, Dış işleri Bakanının sorunu yok.

Çünkü KKTC’nin dışarıyla ilgisi yok.

Dolayısıyla Dış işlerinin işi yok ve paraya da ihtiyacı yok.

O yüzden de Dış işleri Bakanı, vaktini Cumhur başkanına ve sözcüsüne laf sokmakla geçiriyor.

Başbakanı unuttuğumu mu düşündünüz?

Tabi ki unutmadım.

O, işini tam yapıyor (!)

Bakanları rahatça delege ve seçmen gezsin diye son model Mercedes marka makam araçları alıyor.

Çünkü “Hükümette” para var.

Çünkü biz vergilerimizi, makam araçları alınsın diye veriyoruz(!).

Çünkü , biz Türkiye’den “besleme” hakaretini, bu makam araçları için duyuyoruz.

Sanki, hak edecek bir icraatları varmış gibi,       2 Milyon TL ye makam arabaları alıyorlar.

Hem de bakan başına 2 araba düşecek sayıda!!!

Peki nerden geliyor bu değirmenin suyu?

Tabi ki, sağlık, eğitim v.s gibi hizmetleri almak için vergi ödeyip, karşılığında hiçbir hizmet alamayan  bizlerin verdiği vergilerle.

Buna en hafif şekliyle ne denir biliyor musunuz?

“Ayranı yok içmeye, atla  gider sı*maya”

Sizi bilmem ama ben vergilerimin, makam arabaları almak için  kullanılmasını istemiyorum.

O yüzden de, buradan suç duyurusunda bulunuyorum.

Ey savcılar,

Ey Sayıştay,

Ey Yüksek Denetçi,

Vergilerimiz, doğru yerlere harcanmayarak, devletten almamız gereken haklarımız gasp ediliyor.

Yasal boyutta gereğinin yapılmasını istiyorum ve manevi boyutta da hakkımı helal etmiyorum.