Anne ve babamın aşırı ilgisinden bunalınca kızdığımda, hep ayni cevapla buluşurum. “Baba olunca anlarsın” derler bizimkiler. Bu cümleyi defalarca duymuş olduğunuzdan eminim. Yaşınız 5’te olsa 45’te, siz hem annenizin veya babanızın “küçük oğlu/küçük kızı” olarak kalmaya devam edersiniz. Milletvekili, bakan hatta Cumhurbaşkanı bile olsanız siz o küçük çocuksunuz. Bugün bir kez daha ciğerim yandı. Anne veya baba olmanın anlamını hissetmesem de gözlerim doldu. Hatta bir ara sosyal medyadan kopmayı bile düşündüm. Ölü balıkların sahile vurması gibi ölü çocukları görüyorum. Üstelik bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha. Farklı farklı resimler sergileniyor Facebook’ta. Dostlarım, arkadaşlarım Facebook üzerinden dünyayı kurtarıyor. Bir gazeteci olarak, bir gazetenin Genel Yayın Yönetmeni olarak doğru bulmuyorum. Dün Hürriyet Gazetesi’de benzer bir fotoğrafı paylaşıldı. Üstelik gazete bu yayınlanan fotoğraf ile ilgili açıklama yapmak zorunda da kaldı. Toplumsal algı mı? Dünyayı kurtarmak mı? Mültecilerin sorunlarına dikkat çekmek mi? Doğru mu? Sorularını kendime sordum Bir dostum “medya etiği vicdan işidir” diyordu. Medya etiği benim hep vicdanım oldu. Yani sahipleri arasında olduğum bu gazetede yayınladığım hemen her şeyde, sayfayı çevirip gördüklerinizin, vicdanımdan onay aldığını belirmem gerek. Gece yastığa kafamı koyduğum zaman, sabah bayilerde olacak gazete için vicdan azaplarım olmadı. Umarım olmazda. Yıllar önceydi, tarihi tam olarak hatırlamıyorum. Ama en az 20 yıl geçmiştir aradan. Kıbrıs Gazetesi’nin manşet haberi ve fotoğrafı beynime çakıldı. Fotoğrafta Eren Noyan imzası vardı. Kim olduğunu Allahtan bilmediğim birisi, kendisini asmıştı. Kuzey Kıbrıs gibi küçücük bir coğrafyada bu intihar haberi manşetten verilmişti tüm çıplaklığı ile. Hayatını kaybeden vatandaşın yüzü gayet net görülüyordu. Üzerinden yıllar geçti. O malum fotoğraf sık sık aklıma gelir. Hele ne zaman bir trajik olay görsem, ne zaman bir trajik kaza olayına denk gelsem içim cız eder, Kıbrıs’ın o günkü manşetini düşünürüm. Medya’nın kendi kontrolü, dümenin başında oturan insanların hırsına yenik düşmemesi, vicdanların yaralanmaması, 3-5 gazete satmaya razı olması işte bu nedenle çok önemli. Şimdi fütursuzca yayınlanan o resimleri düşünürken, sokağa çıkmadan, takip etmeden, eleştirmeden, sorgulamadan bu dünyanın değişemeyeceğini haykırarak belirmem gerekiyor. Sanırım o resimlerdi anne babalar yürekleri cız ederek gördüler. Çocuklar ise henüz kendi yaşlarındaki bu cesetlerin şakacıktan ölmediklerini, işin bir film olmadığını anladıklarında yüreklerdeki yara daha da büyüyecektir insanlık için…