Gazeteciler dün, neredeyse 40 dereceye varan sıcakta, ara bölgede BM’nin mayın temizleme çalışmalarını yerinde izledi. Yıllar önce yine ara bölgede nefesler tutulmuş, parmağım kameranın denklaşöründe, mayın temizleme çalışmalarını yerinde izlemiştim. Aradan kaç yıl geçti bilmiyorum ama en az on yıl önceydi ve yine ayni garip düşünceler ile buluşmuştum. Adamın savaş halinden, ateşkes ortamına geçişi, çözüme ne denli ihtiyaç olduğu ve savaşın unutulmaz bir gerçeğimiz haline geldiği, bir kez daha beynimi kemirmeye devam etti dün. *** Kıbrıs’ta 2001-2011 yılları arasında toplam 27 bin mayının temizlendi. Bu mayınların binlerce insanı yok edebileceği su götürmez ada gerçeğimiz. Kimin kimi, caydırmak, öldürmek, yok etmek amacı ile bu maydöşediğinin de bir önemi yok. Yapılan açıklamalarda 28 adet mayın tarlasının bulunduğu adamızda, 25 mayın tarlasının tamamen temizlendiği, 3 tane mayın tarlasının ise temizlenmesi için de çalışma yapılacağı ifade edildi. Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanı seçilmesi sonrasında hem adanın kuzeyinden hem de güneyinden açıklanan güven yaratıcı önlemler içerisinden bile çıktı bu mayın tarlaları. Biz bu mayın tarlalarının nerede olduğu ile ilgili meraklandık. *** Kıbrıs Rum Yönetimi yıllar yılı Kıbrıs’ın kuzeyinde bulunan mayın tarlalarının haritasını “insanlık suçu” kapsamına girse de gizledi. Gün gelip liderler görüşmesinde Kıbrıs Türk Toplumu liderine vermek isteyinceye kadar saklı kaldı bu haritalar. Aslında savaş dönemlerinde haritaya gerek duymadan, Kıbrıs’ın kuzeyinde Türk askeri bu mayınları imha etti. Son olarak, geçtiğimiz günlerde, Anastasiades’in ifade ettiği o mayın haritaları ile ilgili çalışmalara da değinen Akıncı, Anastasiades’in haritaları doğrultusunda, mayın tarlası olabilecek 28 parselin 25’inde risk unsuruna rastlanmadığını; risk taşıyan 3 parselin bir tanesinin askeri bölgede olduğunu, diğer ikisinin de tellendiğini kaydetti. Savaşın kirlettiği bedenlerimizden bu izlerin temizlenmemiz kolay değil. Çünkü attığımız her adımda kan ve barut var. Bize bırakılan miras, kan ve barut ile sıvanmış durumda. Acılar zaman zaman depreşiyor ve biz geleceğe umut bile bakmaya çalışıyoruz. Kanıtı nedir? diye sorarsanız “çektiğimiz vicdan azabı” derim. Hala sır gibi saklanan savaş gerçeklerimiz var. Biz temize çekemedik geçmişimizi. Bu topraklarda, çok daha fazla belgesel yapılmalı. Farklı dillere çevrilmeli bu yapımlar. Daha çok dile getirilmeli savaş suçları. Tecavüzler, katliamlar daha çok anlatılmalı. Çünkü sınırın iki yanında da kin ve nefretin yıllarca filizlendiği, bize ve onlara yanlış öğretilerin yapıldığı gerçeği karşımızda duruyor. Çocuklarımıza bırakacağımız mirasımız kan ve barut olmamalı. Çocuklarımıza insan sevgisini, eşitliği, adalet ve hakkı bırakabilmeyi öğrenmeli ve öğretmeli…