Basın özgürlüğünü yeniden bolca konuşacağımız bir güne merhaba dedik. Bugün “Dünya Basın Özgürlüğü” günü. Dünyada basın özgürlüğü kavramının dibe vurduğu bir dönemeçten geçiyoruz. Özellikle bizim bulunduğumuz alana baktığımızda, Yunanistan, Türkiye, Mısır rekor denilebilecek istatistiksel düşüşler yaşıyor. Ortadoğu deseniz, yaşanan çatışma kültürü ile yine zor bir zaman yaşıyor. Kendimizce basının ne kadar özgür olduğunu sorguluyoruz, çatışma ülkelerini, tutuklu gazetecileri, öldürülen gazetecileri, iş koşullarını düşünürken şanslıyız diyorum. Bu yazıyı yazarken, “ne kadar özgürüm” diye soruyorum ve bir iç hesaplaşma içerisine giriyorum. KKTC’nin resmi haber ajansı ile başlıyorum hesaplaşmama; TAK tamamen devletin resmi haber ajansı olarak karşımızda duruyor. Atamaların hükümetler tarafından yapıldığı, haberlerin çok seslilikten uzak olduğu bir resmi ajansımız var. “Savundu”, “iddia etti”, gibi söylemlerin hükümet karşıtı odakların ifadelerini, küçültmek, basitleştirmek amacı ile siyasi erk desteği ile yoğun şekilde uygulandığını görüyoruz. Devlet televizyonu BRT ise yine hem işe alımlarda, hem de haber bültenlerinde siyasi olarak ciddi şekilde baskı altında. Bu kendisini seçim dönemlerinde daha güçlü şekilde hissettiriyor. Gazeteci arkadaşlarımız, hasıraltı edilen, kısaltılan haber metinleri nedeniyle sorunlar yaşıyor. Gazeteler bu ülkede ya patron gazetesi, ya da siyasi gazete olmak zorunda gibi duruyor. Hem amacın habercilikten çok rant elde etmek olması, sermaye-basın ilişkileri nedeni ile gergin haber merkezleri var. Çok seslilik, çok kirlilik gibi kamuoyu ile buluşuyor. Hala basının ciddi bir sendikalaşması bulunmazken, harika diye nitelendirdiğim “Basın – İş Yasası” maalesef uygulamada çok yetersiz. Sırf köşe yazısı nedeni ile işten atılan, televizyonda canlı yayında, kulaklığına patron tarafından soru sorulan haber spikerlerimiz var. Sırf birilerinin kuyruğuna bastı diye, bakanlar tarafından işten durdurulması istenen medya çalışanlarına da tanık oluyoruz bu ülkede. Özgürlüklerimiz, her geçen dakika daha da kısıtlanıyor. İşin komiği, gazeteci olarak gecenin bir vaktinde, herhangi bir siyasiyi, bakanı ve hatta Cumhurbaşkanı’nı kolaylıkla arayabilecek kadar özgürüz. Ama ötesinde, haber daha hazırlanmadan sizin telefonlarınız çalıp, haberin yayınlanmaması için ricalar başlayabilir, hatta doz daha da artabilir. Tehditlere ve baskılara da maruz kalabilirsiniz. Gazetecinin haber yapma kültürü, yazı işleri bağımsızlığı daha gelişmedi benim ülkemde. Sokak, bizim ülkemizde gazeteciler için ciddi tehlikeleri barındırıyor. Mahkemede darp edilen de var, sırf elçiyi restoranda görüntülediği için tutuklamaya çalışanlarda. Bu ülkede kamusal alanın, ne anlama geldiğini bilmeyen kişilikler oldukça şiddet eksilmeyecek gibi gözüküyor.