KONYA -Metin Bolat Tıp fakültesindeki eğitimini, başörtüsü yasağı nedeniyle tamamlayamayan, Konya'da 92 kişinin öldüğü, 30 kişinin de yaralandığı Zümrüt Apartmanı faciasında üç çocuğu, yeğeni ve annesiyle hayatını kaybeden Safiye Dinçer'in başörtüsü mücadelesi, vasiyeti üzerine yakın arkadaşı tarafından kitaplaştırıldı. Safiye Dinçer, 12 Eylül askeri darbesinden sonra uygulanan yanlış politikalar nedeniyle bir üniversitenin tıp fakültesinde başörtüsü nedeniyle derslere alınmayınca devamsızlıktan sınıfta kaldı. Derslere devam edemediği için eğitimini tamamlayamayan genç kadının karşısına, başörtüsü yasağı sürekli engel olarak çıkarıldı. Tüm zorluklara rağmen dik durmayı başaran ve onurlu kişiliğiyle herkese örnek gösterilen Dinçer, evlendikten sonra çocuklarını kucağına almanın sevincini yaşadı. Mutluluğu yakaladığını düşünen kadın, 6 yaşındaki oğlu Abid'i trafik kazasında kaybetti. Daha sonra dünyaya gelen çocuğuna, ölen oğlunun adını veren Dinçer, üç çocuğunun yanı sıra kanser hastalığı nedeniyle doğumdan hemen sonra hayatını kaybeden kız kardeşinin oğluna da bakmaya başladı. Babası Rifat Turan'ın da Hakkari'de şehit olduğu yeğenini emziren ve kendi çocuklarından ayırt etmeyen genç kadın, Konya'da 2 Şubat 2004'te merkez Selçuklu ilçesi Kerkük Caddesi'ndeki Zümrüt Apartmanının çökmesi sonucu enkaz altında kalarak 92 kişinin öldüğü, 30 kişinin yaralandığı olayda, üç çocuğu, yeğeni ve annesiyle yaşamını yitirdi. Genç kadının vasiyeti üzerine yakın arkadaşı Sakine Akça, 2005 yılında Safiye Dinçer'in başörtüsü mücadelesini anlattığı "Elveda Ankara" kitabını çıkarttı. Kitap, Safiye Dinçer'in günlüklerinden ve eşinin anlattıklarından yola çıkılarak hazırlandı. "Bugünleri görseydi çok mutlu olurdu" Diş hekimi Sakine Akça (52), AA muhabirine yaptığı açıklamada, Safiye Dinçer ile Ankara'da üniversite yıllarında tanıştıklarını söyledi. Sürekli birlikte olduğu arkadaşının kendisi gibi başörtüsü nedeniyle zor günler yaşadığını belirten Akça, "Başörtüsü nedeniyle Safiye'yi kapının önüne koyup, okula almadılar. Ben farklı bir üniversitede olduğum için ona göre biraz daha rahattım. Sadece sene kaybım oldu" dedi. Sınavlara ve derslere alınmayan arkadaşının başörtüsü konusundaki kararlılığını devam ettirdiğini anlatan Akça, şunları kaydetti: "Doktor olmayı çok istiyordu. Babası mektuplarında hep kendisine 'Doktor kızım' diye hitap ediyordu. Okuldan başörtüsü nedeniyle atılınca bu durum çok zoruna gitti. Çünkü idealleri olan genç bir kızdı. Örnek yaşantısı olan Safiye, ibretlik bir yaşam hikayesine sahip. Hep benden hayatının kitaplaştırılmasını istedi. Zümrüt Apartmanı faciasında yaşamını yitirince ben de kitabı yazmayı hızlandırdım. Onun günlüklerinden ve eşinin anlattıklarından faydalandım." Hiç kurguya yer vermeden gerçek bir yaşam hikayesini kitapta topladığını dile getiren Akça, arkadaşının vasiyetini yerine getirdiği için multu olduğunu bildirdi. Demokratikleşme paketinde yer alan, kılık kıyafet yönetmeliği değiştirilerek kamu kurumlarında başörtüsü yasağının kaldırılmasının sevindirici bir durum olduğunu vurgulayan Akça, "O da başörtüsü yasağının kalktığı bugünleri görmeyi çok isterdi. Bugünleri görseydi çok mutlu olurdu" diye konuştu. Kitaptan bazı bölümler Kitapta, şehitlerin anıldığı bir programa katılan Safiye Dinçer'in, "Vatan için öldüğümüzde, ya da geride kalanlara bakmakla baş başa kaldığımız, bunun üzüntüsünü yaşadığımız zamanlarda başımızdaki şu örtünün hiçbir şeye engel olmadığını görüyorum. Öyle ki; bana mikrofon uzatıp görüşlerimi sorabiliyorsunuz. Peki, söyler misiniz? Bu ülkenin beni okuldan atma gerekçesi neydi?" sözleri yer alıyor. Hakkında, bulunduğu üniversitede soruşturma açılan Safiye Dinçer'in kitapta da bulunan savunmasında şu cümleler yer alıyor: "Dersimize giren bir öğretmen bana ileride doktor olduğum zaman bir erkek hasta gelirse, adamın genital organına bir alet takılması gerektiği zaman ne yapacağımı sordu. Ben de 'böyle bir hastalığın acil bir olay olarak bana gelmesi çok küçük bir olasılık. Gelse bile insan hayatını ilgilendirdiği için bu noktada İslamiyet müsaade eder. Çünkü o sırada hasta canının derdindedir, ona bakmakta bir sakınca yoktur' dedim."