Polis, eylemci gençleri darp etti, eylemciler de polisi.
Yani bu ülkenin evlatları, bir birlerini darp etti.
Daha doğrusu, aynı kaderi paylaşanlar bir birlerine dövdürüldüler.
Oysaki, her iki taraf ta tepkiliydi olan bitene.
Gençler, ölüme götürülen arkadaşlarının hesabını sorup, bundan sonra kimse ölmesin diye eylem yapıyordu.
Aslında polislerin de isteği buydu.
Zira onlar da bu ülkenin evladıydılar ve aynı acıyı, aynı kaygıyı onlar da duyuyordu.
Ancak ne var ki, sorun çözme kabiliyeti bulunmayan yöneticiler, her zamanki kolay yolu seçip, polisle eylemcileri karşı karşıya getirdi.
Bu ülkenin evlatları olan polislere, ülkenin diğer evlatlarını dövdürdü.
Tabi etkiye tepki gösteren gençler de, polisleri darp etti.
Kimisinin kafası kırıldı, kimisinin kolu, bacağı.
Hatta annesinin karnındaki masum bir bebek bile nasibini aldı.
Oysa yapılan eylem, aynı zamanda doğmamış bu bebek içindi de.
Çünkü eylemci gençler, yolların yapılmasını, trafiğin düzenlenerek ağır vasıtaların kontrol altına alınmasını ve saat uygulamasının, ülkenin coğrafik koşullarına göre düzenlenmesini istiyorlardı.
Ölen arkadaşlarının isyanıyla, başka arkadaşları ölmesin, başka canlar gitmesin diye savaş veriyorlardı.
Bunların yapılması çok mu zordu ki, çözmek yerine polisle eylemciler karşı karşıya getirildi?
Şiddet kullanılarak oradaki kalabalık dağıtılsa ne olacaktı ki?
Sorun çözülmüş mü olacaktı?
İnsanların öfkesi mi dinecekti?
Elbette ki hayır.
Amaç, polisle eylemcileri bir birine kırdırarak, yeni gündem yaratmaktı.
Bakın ne diyorlar?
“Eylemcilerin amacı farklıydı. Polise saldırdılar ve hamile bir polisin karnını tekmelediler”
İyi de bu eylemciler, durduk yere mi polise saldırdı?
Hamile bir polise, öylesi riskli bir ortamda neden görev verildi?
Hadi, polisler ve eylemciler düşünülmedi, hamile polis neden düşünülmeyip, kalabalığın üzerine sürüldü?
Daha şubat ayında, “mafya” tarafından tehdit edildiğini söyleyen bir polis müdürünün gücü çocuklara mı yetti?
Uyuşturucudan tutun da, kadın ticareti, kaçakçılığa kadar, tüm yasa dışı oluşumlarda neden bu denli cesur kararlar almıyor?
Ya da bu polis yetkililerinin (!) kendileri niye eylemcilerin karşısına çıkmıyor da, polisin arkasına gizlenip, kardeşi, kardeşin üzerine sürüyorlar.
Peki ya “hükümet yetkilileri”?
Onlar neden gençleri dinlemek yerine, makamlarının önüne duvar ördürüp, polisi eylemcilerin üzerine sürüyorlar?
Neymiş efendim, “Çocuklar siyasete alet edilip kullanılıyormuş”
İyi de bu kadar gencin, aynı siyasi görüşte olması mümkün mü?
Ya da bunların anaları, babaları, büyükleri yok mu ki, herkes bu gençleri kullanabiliyor?
Hadi diyelim ki, gerçekten bu gençler kullanılıyor.
O zaman sormazlar mı bu hükümete, neden bu gençleri kullanılabilir hale getirecek bir eğitim sistemi yarattınız diye.
Sorgulamayan, itaatkar bir nesil yetiştirmeyi hedeflerken, bunları hesap etmediniz mi diye.
Allahtan bu gençler hedeflediğiniz şekilde yetişmediler.
Bu denli duyarlı ve direngen bir gençlik, ne itaatkar olur ne de kullanılır.
O yüzden, başarısızlığınıza ve sorumsuzluğunuza kılıf aramayın ve olayı “kullanılıyorlar” mantığına indirgemeyin.
Bu gençler, ne istediklerini gayet iyi biliyorlar.
Diğer yandan, “eylemin amacı saptırılıp sadece saat uygulamasına getiriliyor” diyerek, hedef şaşırtmaca da yapmayın.
Evet, saat uygulaması konusu, olayın temeli aslında.
Zira bu ülkede bir şeyler yapıp, doğru kararlar alabilmek için, öncelikle bu ülke hakkındaki kararları kendiniz verip, ülkeyi kendiniz yönetmelisiniz.
O yüzden saat uygulaması konusu önemli.
Bir saat uygulaması konusunu bile kendi ülke koşullarınıza göre çözemiyorsanız, başka hiçbir sorunu çözecek yetkinlikte değilsiniz demektir.
İşte bu gençler, kendi ülkenizi kendiniz yönetin, halkın sorunlarını gerçekçi çözün diyorlar.
Aslında bu gençler size bu ülkenin gerçek yöneticileri olmayı teklif ediyorlar.
Fena mı ediyorlar?