Yarın bayram ..Ramazan Bayramı.Şekerin büyük yokluğunun yaşandığı ikinci dünya harbi sıralarında bayramlarda biraz daha fazla yenilebildiği için “Şeker Bayramı “ da deniliyor…
Bu kez eklenen günlerle uzun bir tatil de olacak..Mutlu ,kutlu olsun…
Ben diyorum ki:
Ülkemin güzel insanları,
Gelin beraber olalım.
Sevgi,barış yaşamına,
Bir de dostluk katalım.
Çalışalım kaynaşalım,
Üretelim ,başaralım.
Bayram günleri aşkına,,
Yurdumuzda,
Her günü bayram yapalım.
Bilmem artık bayram tebrikleri için kart yazılıyor mu…Ben çok uzun zamandır almadım…Yazmadım da…Artık o güzelim kartların yerini telefon mesajları,face book gönderileri,e mail iletileri aldı..
Ama eskiden çok önemli bir ritüeliydi bayramın tebrikler.
Bu haftanın öyküsü Aziz Nesin ustadan.Bir tebrik kartları öyküsü .Ona da selam ve rahmet olsun…
“1965 senesiydi. İşe gireli henüz iki hafta olmuştu. Bir genel
müdürlükte, özel kalem müdürünün yardımcısıydım. Bayrama on gün kala,
müdürüm hastalandı ve rapor aldı. Ertesi gün, genel müdür, beni
odasına çağırdı.
Buyrun efendim.
Tebrik kartları hazır mı evladım?
Hangi tebrik kartları efendim?
Eyvahlar olsun, Şükrü sana söylemedi mi? Bayram geldi, tebrik kartı
göndermeli. Şimdiye çoktan postaya vermiş olmamız gerekirdi.
Hiç haberim olmadı efendim
Hemen, hemen hemen ! Yarına istiyorum üç bin adet kartı sabaha kadar
yaz ve postaya ver.
Emredersiniz efendim! dedim ve odadan çıktım. Ancak üç bin adet bayram
tebrik kartını tek tek nasıl yazacağım
Genel müdür, kartların çini mürekkeple ve güzel bir yazıyla
yazılmasını isterdi. Üç bin adet kartın iki bin tanesi makamca
kendinden aşağıda olanlara şu şekilde yazacaktım:
Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.
Kalan bin tanesi de, daha üst makamdakilere:
Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı
günler niyaz ederim. şeklinde yazılacaktı
Hiç vakit geçirmeden masamın başına geçip kolları sıvadım. Önümde
davetiyelerden oluşan irili ufaklı pek çok dağ duruyordu. Ben mesaim
bitiyor, az sonra çıkar evime giderim derken, sabaha kadar burada
kalıp üçbin kartı yazmak zorunda kaldım. Sızlanmanın faydası yok, işe
başlayım:
Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.
Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.
5,10,20,50,100, 750,875. Yazıyorum yazıyorum bitmiyor! Vakit gece
yarısını geçti gitti bana öyle bir sıkıntı bastı ki, tarif edemem.
Yazıyorum, yazıyorum, yazıyorum.. bitmiyor.
En nihayetinde alt makam kartları bitti. Ama ben de bittim. Şafak
sökmek üzereydi. İşi biten kartları masamın üzerinden alıp başka bir
yere koydum.
Ama önümde hâlâ bin adetlik bir kart yığını durmaktaydı. Sizin ve
eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler
niyaz ederime başladım..
Durmadan yazıyordum. Göz kapaklarIm öyle ağırlaşmıştı ki, gözlerimi
açık tutmam her bir karttan sonra daha da zor bir hale gelmişti.
Resmen işkence çekiyordum.
125,279,400, 689. yazdım ,yazdım ,yazdım. Bir vakit sonra, artık ben
kaleme değil o bana hakim olmaya başladı. Ama hâlâ yazıyordum:
Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı
günler niyaz ederim.
Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı
günler niyaz ederim.
Niyaz ederim başarılı günler sizinle eşinizin bayramını kutlarken...
Kutlarken eşinizin bayramını saygıyla sıhhatli günler diler Niyazi ile
beraber ederim...
Niyazi ile birlikte sizin ve eşinizin bayramını kutlarken ayrıca
sıhhatle ederim...
Önce bayramınızı eder, sonra eşinizle Niyazi'ye başarılı günler dilerim...
Sizin de eşinizin de Niyazi'nin de bayramını saygıyla eder, sıhhat dilerim..
Sıhhatli eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, Niyazi'ye başarılar
diler aynı zamanda ederim...
Bayramınıza etmeden önce eşinizi saygıyla kutlar Niyazi'nin gözlerinden öperim...
Sizin de, eşinizin de, Niyazi'nin de, bayramını da, tatilini de,
gelmişini de, geçmişini de.. saygıyla ederim...
Sabah tam mesai saatinde, gözlerim kan çanağı bir halde kartları
yetiştirdim.. Genel müdür bir-ikisine şöyle bir baktı:
Aferin dedi. Bitirmen iyi olmuş. Hemen postalayın!
Hemen postaladık.
Üç gün sonra da önce bizim genel müdürü, ardından bendenizi postaladılar.”