Dünyanın ve iklimlerin evrim geçirdiğini düşündüren doğa olaylarından sonra nihayet yaz geldi. Bahar ortasında sağanak yağmurların, hatta doluların yağdığı, alışık olmadığımız uzun bir İlkbahar yaşadık bu yıl. Bahar çiçekleri yerlerini yaz çiçeklerine devrederken geçen yıl sıcak ülkelere göç eden kuşlar ve özellikle de kırlangıçlar kafilelerle, gökyüzünde süzüle süzüle dönmeye başladılar. Önümüzde uzun bir yaz var. Durgun ve parlak denizleri ile günü; ışıl ışıl yıldızları ile geceleri süsleyen uzun bir yaz.. Zaman çok çabuk geçiyor ve geçerken de her şeyi değiştiriyor. Karşısında durmak ve ona direnmek imkansız. Adamızda da değişen çok şey oldu. En önemlisi Cumhurbaşkanımız değişti. Yıllardır üstümüze serpilen ölü toprağından, ümitsizlikten ve tevekkül duygusundan kurtulduk. Ümitlendik. Olumsuzlukların iyileştirileceğine inandık. Yazın getirdiği canlılığa ümitlerimizi de kattık ve ruhen rahatladık. Dileyelim de yine hayal sukutuna uğramayalım.. Değişen güzel olayların yanında değişmeyenlerimiz de var ne yazık ki.. Meclisteki utanç verici kavgalar, saldırılar gibi. Bazılarının birtakım menfaatleri kaybetmenin eşiğine geldiğini anlamasının ruh hali içinde kendini kaybetmesi ve sağa sola saldırması gibi. Merak ediyorum bu tip insanlarla ayni çatı altında bulunmak ne kadar emniyetli!.. Şahsen ben korkardım. Televizyon ekranlarındaki o görüntü bile bir dehşet duygusu uyandırıyor bende. Özür dilemek mi diyorsunuz? Peki de özür her kusuru affetmeye muktedir mi? Hele bunlar sayısız kere tekrarlanmışsa!.. Bazı hatalar vardır ki özrü kabahatinden büyük olur. Bu da onlardan biri işte. Bir de, her şeye muhalif; dün olması için güya elinden geleni yaptığını gösteren, coşkulu, ama kendi kişisel emelleri gerçekleşmedi diye gerçekleşene bugün karşı çıkan anlayışlar da var. Hele bunlar halkı provoke etmek, kışkırtmak, kaos yaratmak uğruna yapılıyorsa ve bunu bir yayın organı yapıyorsa!…Her zaman, her olayda ayni yolu takip etmeyi kendine adet edinmişse!.. Çok şükür insanımız artık bu kışkırtmalara, yönlendirmelere gelmiyor. Yıllardır hep ayni taktikle ve amiyane bir tarzla, mahalle dedikoduculuğu yaparcasına halkı etkilemeye çalışan bu kuruluşlara birkaç kendilerine benzeyenden başka kimse artık prim vermiyor. Geçelim bu tatsızlıkları. Yeniden yeşeren umutlarımızı gölgelemeyelim. Memleketimizde iyi şeyler olacağına inanalım ki evrene de pozitif enerji gönderelim. Geçtiğimiz Çarşamba günü Hıdrellezdi. Dileklerin kabul edildiğine inanılan bir gündür hıdrellez. Biz de kendimiz için, ülkemiz için, tüm insanlık için güzel şeyler dileyelim. ***** Hıdrellez isim olarak Hızır ve İlyas kökeninden gelmektedir. Hızır ve İlyas peygamberlerin yeryüzünde buluştukları gün olarak kabul edilen Hıdrellez'de, bu buluşmanın bereket, huzur ve refah getirdiğine inanılır. Türk kültüründe farklı isimlerle, farklı şekillerde kutlanan mevsimsel bir bayram; bahara geçiş döneminin kutlandığı bir gelenektir hıdrellez. Bu geleneğin kökeni, Hun'lara, Göktürk'lere kadar dayanır Beş Mayısı altı Mayısa bağlayan gece olarak bilinen bu bayram yalnızca Türk kültüründe değil birçok farklı kültürde de farklı isimlerle anılır ve kutlanır.. Denizlerin ermişi İlyas’la karaların ermişi Hızır’ın dünya kurulduğundan beri bu gecede buluştuklarına inanılır. Doğanın yeniden canlanmasına duyulan sevinci ve coşkuyu temsil eden bu gecede insanlar kötülüklerin kaybolmasını, yeni umutları yeşermesini ve bereketli bir yıl geçirmeyi dilerler ve bu dileklerini farklı biçimlerde gerçekleştirirler. Kıbrıs’ta da Hıdrellezde dilek dilemek eskiden beri bilinen bir gelenektir. Dilekler genellikle bir kâğıda yazılır ve güneşin batışıyla bir gül ağacının altına gömülür. Ertesi sabah da şafak sökmeden oradan alınır ve denize atılır. Biz çocukken rahmetli anneciğim de dileklerini bir kâğıda yazdırır, bahçedeki gülün altına gömerdi. O zamanlar bunun ne anlama geldiğini bilmezdik. Annem yapıyorsa iyi bir şeydir diye düşünürdük. Bugün anneler günü anacığımı kaybedeli on dokuz yıl oldu. Ona olan özlemim hiç bitmedi. Bugün ve her gün onun mübarek ellerinden öpüyorum dualarımla ve ona rahmet diliyorum. Nurlar, ışıklar içinde olsun. Yıllar sonra Hıdrellezde ben de birkaç kez annemin yaptığı gibi bir şeyler diledim. Hatta bununla ilgili paylaşmaktan kendimi alamadığım komik bir de anım var. Mekân İstanbul.. Komşum bu konulara çok meraklı. Beni de teşvik ediyor. Dileklerimizi yazıp apartmanın umumi bahçesindeki güllerden birinin dibine kimse görmeden gömüyoruz. Komşum o gece evde olmayacağını, bu yüzden ertesi sabah gün doğmadan onları oradan almamı rica ediyor. Eee.. ne yaparsın bu işe beraber giriştik, kırmak olmaz. Sabah gün doğmadan kalkıyorum. Kimsenin de beni görmesini, tanımasını istemiyorum. Kısacası utanıyorum. Bu yüzden eşofman üstüne kapşonlu bir tişörtle apartmandan çıkıyorum. Çıkıyorum çıkmasına da kapıcı geceden bahçe kapısını kilitlemiş, giremiyorum. Söz de verdim… Kâğıtları almam lâzım. Bahçenin etrafında girecek yer bulmak için dolanıyorum. Derken yan apartmandan panikle genç bir çocuk çıkıyor ve evinin önüne geceden park ettiği yeni motosikletini eve sokmaya çalışıyor. Bir yandan da fena fena bana bakıyor. Neden mi?. Beni hırsız sanıyor. Motosikletini çalacağımdan korkuyor. Çok şükür ki o kılığımla beni tanıyamıyor. Dilekler, dualar insana ruh huzuru veren şeyler. Güzel günler görmek için, toplum olarak aydınlığı, huzuru bulmak içinse azim ve çaba da gerekir. Yeter ki herkes bu uğurda kendine düşeni yapsın, siyasiler sözlerinde dursun ve kişisel çıkar peşine düşmesin. O zaman bunun gerçekleşmemesi için hiçbir neden kalmaz..