Geçen yıldan beri yazdığım ve gazete yoluyla paylaştığım yazılarımda, okuyucularımın da fark ettiklerine inandığım; yaşam sürecimde yaşadığım bazı deneyimlerimden mi, yoksa öğretmenlik mesleğimin alışkanlıklarından mı bilmem, hep hayata dair mesajlar vermeye çalıştım satır aralarında. Umarım faydalı olmuşumdur karınca kararınca da olsa. Bu yazımda da yeni yaşadığım bir olayı yararlı olur düşüncesiyle anlatmak gereği duyuyorum. Hayat iyi veya kötü öyle sürprizlerle dolu ki; bugünden yarına değil bir saatten diğerine ne olacağını bilemiyor insan. Ben de geçtiğimiz hafta aniden öyle bir sürpriz yaşadım. Bu yüzden de haftada bir gazeteye gönderdiğim yazımı geçtiğimiz Pazar gönderemedim. Zaten istesem de hastane odasındaki yatağımdan gönderemezdim. Oysa Lefkoşa’ya bir işim için gitmiştim. Akşam olmadan da Girne’ye dönecektim ama dönemedim. Neden mi? Vallahi benim de aklım hâlâ karışık. En doğrusu bunu başından anlatmak olacak galiba. Yürüyüş yapmayı oldum olası severim. Zaten sağlık için yararlı da. Evim Girne’de ormanlık bir bölgede ve ben hemen her sabah o bölgede yürüyüş yaparım. Geçtiğimiz hafta bir gün yine ayni yolda yürürken sadece birkaç saniye süren, anlatılması mümkün olmayan; ağrı mı, bulantı mı anlaşılmayan ama beni durduran, yürümemi engelleyen karışık bir rahatsızlık hissettim aniden. Birkaç saniye durduktan sonra yoluma devam edip eve döndüm. Tedirgin olmuştum çünkü daha önce hiç buna benzer bir şey yaşamamıştım. İlk aklıma gelen kalp rahatsızlığı oldu. Ertesi gün yine ayni şey olur mu korkusuyla denemek için yine yürüyüşe çıktım. Korkudan mı ne bu sefer iki saniye kadar ayni durumu yaşadım. Eve gelir gelmez yakınım olan kalp doktorunu aradım. (Ayni doktorda bir yıl önce kontrol amaçlı muayene olmuştum ve sapasağlamdım.) Ertesi gün için randevu verildi. Bütün muayenelerin neticesi iyiydi. Efor yapıldı. Raporu birkaç gün sonra almak üzere ayrıldım. Eforda bayağı da uzun yürüyebilmiştim. Neticenin iyi çıkacağından adeta emindim. Raporu alacağım güne kadar evde, bahçede hep iş yaptım ve o olayı hiç yaşamadım. Moralim düzelmiş, o korkuyu üzerimden atmıştım. Birkaç gün sonra raporu almak üzere kliniğe uğradığımdaysa neye uğradığımı şaşırdım. Doktorum ertesi gün için bana anjiyo ayarlamıştı. Çarşamba gün anjiyo yapıldı ve bir damarımda tıkanıklık bulundu. Benim özel meselem olsa da bu olayı anlatmaktaki maksadım, yazımın başında da söylediğim gibi okuyanlara bir mesaj vermekti. Çünkü sağlık konusunun yabana atılmayacak kadar önemine ve yaşanan deneyimlerin paylaşılmasının da insanlık görevi olduğuna inananlardanım. Eğer ben yürüyüşte kendimdeki o değişikliği anlayamasaydım, ciddiye almasaydım, boş verseydim ve doktora gitmeseydim çok daha vahim sonuçlarla karşılaşabilirdim. Bu yüzden bedenimizin verdiği sinyalleri hiç yabana atmayalım. Ona karşı duyarlı olalım çünkü hastalıkların ilk habercisi onun verdiği sinyallerdir. Unutmayalım. Yaşantılarımız birbirinden ne kadar değişik, ne kadar farklı olursa olsun; hepimizin en büyük isteği sağlıklı, huzurlu ve mutlu yaşamaktır. Hatta bu, istek olduğu kadar, kendimize olan görevimizdir de. Hayat her ne kadar bildiğini okusa da, birey olarak onun akışını elimizden geldiğince iyiye ve güzele doğru yönlendirelim.