Güneyden evet geleceği söylentileri var, bu kez Kıbrıs’ın kuzeyinde hayrı söylentileri başladı. Konuşan bir tek çözüm karşıtları. Bir de vatandaş belirsizliğin, sessizliğini bilgi kirliliğinin rahatsızlığını taşıyor. “Evet kanadı” dediğimiz taraf, sessiz bir bekleyişte. Konuşmak istemiyor, çünkü kendileri de konuşur ve eleştirilerini dile getirirlerse, Kıbrıs Türk liderliğine duyulan/duyulmak istenen güvenin zedelenmesinden endişe ediliyor. Özellikle Cumhurbaşkanlığı Sarayı kuzuların sessizliğini oynuyor. Hızlı ve umut yüklü başlayan, bir anda ortaya atılan güven yaratıcı önlemlerin morali, elle tutulur, gözle görülür bir sonuca bürünemeyince vatandaş yine yaz rehavetinde huzursuzluk ve mutsuzluğa kapılmış durumda. İlk olarak yakalanan olumlu momentum şimdi yerini belirsizliğin, sessizliğin, Rum odaklı çıkan haberlerin artçı sallantılarına bıraktı. Toplum psikolojisinde, iyi analiz edilmesi gereken bir yapı var. Aylar içinde çözümün olabileceği zikredilirken, aslında ortaya sunulan doneler, sessizlik içinde, ibrenin ters tarafa dönmesini sağlıyor. İyi olgunlaşmayan bir süreç, topluma çok ciddi zararlar verecektir. Hele de Annan Planı mutsuzluğu ve çöküntüsü bu kez de sütü üfleyerek içmeyi getirebilir. Tatil bitti, hem Akıncı hem de müzakerecisi Nami yeniden iş başında. Rum basının haberlerinde de Rum Cumhurbaşkanlığı kaynaklı “güvenilir kaynak” diye atfedilen açıklamalar var. Hatta Rum gazeteleri, zaman zaman softa şaşırtması yapmaya çalışıp, sözde Türk haber kaynaklarına dayandırıyor kendilerine Rum Başkanlık Sarayı’ndan verilen açıklamaları. Hatta Güney Kıbrıs’ın resmi haber ajansı “Kıbrıs Haber Ajansı” bile süreçle ilgili liderler tarafından basına açıklanmayan, gizli olan, netleşmeyen, uzlaşılsa bile açıklanmayan bilgileri açıklamaktan geri durmuyor. Özetle, Mustafa Akıncı ve ekibinin üzerindeki ölü toprağını atması gerekiyor. Böylesi bir yazıyı kaleme almaktaki amacım hem sürecin sokaktaki görünüşünü, hem medyaya yansımasını analiz etmek için kaleme aldım. Eğer Saray bir an önce toparlanmazsa, “ben dediydim” diye hatırlatacağım ve bu yazıyı göstereceğim daha da büyüyen ve engellenemeyen kaos ortamında. *** Müzakereler yine siyasetin mezesi yapılıyor. UBP’de kurultay kavgası var. UBP çözüm sürecinden Kıbrıs’ın güneyinden beslenmeye çalışıyor. Önce Nazım Çavuşoğlu, ardından Ersin Tatar ve derken dün UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün sırf siyasi amaç doğrultusunda güney Kıbrıs’a sarılmış durumda. Sizce de garip değimli UBP’nin Rum tarafı üzerinden siyaset yapması? Ne acıdır ki CTP ve UBP bu yasak aşkı savunmak için müzakere sürecine sarılmışken, “ufukta çözüm var, bu nedenle geniş tabanlı bir hükümet kurduk” demişlerdi. Şimdi UBP kanadının ve üstelik başkan adaylarının açıklamaları ve güneyden beslenme çalışması hem hükümet kurma ilkelerine tamamen ters düşerken aslı derdin koltuk derdi olduğunu gözler önüne seriyor.